Atina Okulu

Sami AJİ Köşe Yazısı
16 Ocak 2013 Çarşamba

Cumartesi günü, eşimle, City’s içindeki sinemaya bilet almaya gitmiştik.  Bilet kuyruğunda İvo’ya rastlamayayım mı? Bana “Ne oldu ilham almaya mı geldin” dedi (her zaman söylerim: İvo benim düşüncelerimi okuyor).

Gerçekten dördüncü yazım için yine konu stresine girmiştim. Eşim bilet işini hallederken ben de biraz ilerdeki koltuklara oturdum. Başımı dalgın bir şekilde kaldırdım ve gözlerim Limonata Cafe’nin deniz tarafındaki duvarına asılı bir resme takıldı: antik giysilere bürünmüş, yüzlerinden bilgelik akan iki sakallı kişi sohbet ediyorlardı. Biraz daha yakından bakınca bu tablonun, ünlü Rönesans ressamı Raphael’in ‘Atina Okulu’ freskinden alınmış bir kesit olduğunu anladım. Temsil edilen iki kişi de Platon ve Aristo idi.

O anda şimşek çaktı: konu kaynağımı bulmuştum hem öyle bir kaynak ki, değil dört, kırk dört yazı bile çıkarabilirdim.

Atina Okulu, Vatikan Sarayı’nın ‘İmza Odası’ diye adlandırılan bir bölümünü süsleyen çok büyük boyutlarda ve bence Raphael’in en görkemli eseri. Ünlü sanatkâr, bu yapıtında, hemen hemen tüm antik filozofları,  matematikçileri, astronom ve tarihçileri bir araya toplayarak yaygın kanaate göre, inanç ile mantığın bir sentezini yapmak istemiş. Ancak freskin adını da Atina Okulu koymuş…

Atina Okulu, daha bilinen ismiyle, Atina hür düşünce okulları ve benzerleri antik çağlarda tüm yakın doğuda yaygın eğitim müesseseleri idiler. Birçok ünlü filozof kendi okullarını bazen tapınaklarda bazen bahçe, çiftlik gibi mekânlarda kurarlar ve talebelerini oralarda toplarlardı. Eğitim şimdiki tabirle ‘interaktif’ bir sisteme dayılı idi: her tür düşünce ve fikrin konuşulması tartışılması ve serbestçe açıklanması adeta teşvik edilirdi.

 Doğu Roma İmparatorluğu’nun Hıristiyanlığı devlet dini ilan etmesi ile birlikte, bu okullar, imparator ve yakınlarını rahatsız etmeye başladı. Çünkü iktidarı ellerinde bulunduranlar, devletin sadece tek din kapsamında gelişeceğine kesinlikle inanmışlardı(1).  Nitekim ünlü imparator Teodosius kilise ve devletin müştereken iktidarı paylaşabileceklerine karar verdikten sonra, tüm imparatorlukta düşünce okulları hedef haline geldi. İskenderiye’deki Serapis* tapınağının, bilinçli bir şekilde galeyana getirtilen bir güruh tarafından yıkılması ve tüm bilim adamlarının kovulması bu politikanın en trajik örneğidir:  son kalan eski Mısır yazıtları yok olmuş ve kalıntılarını dahi, artık okuyacak veya yorumlayacak insan kalmamıştı. Bir anlamda bilimin en önemli ‘hafıza merkezi’ yok edilmişti. Bu olaydan takriben iki yıl sonra (M.S. 393) Olimpiyat oyunları da yasaklandı(2).Ve tüm Akdeniz havzasında bir tek okul açık kaldı “Atina Hür Düşünce Okulu”.

Bu okul M.S. 529 yılına kadar varlığını sürdürdü. Onun hakkından ünlü imparator Justinianus gelecekti. Büyük Roma’yı tekrar diriltmeyi kendine hedef edinen Justinianus, “Tek devlet, tek yasa ve tek bir kilise” sloganıyla işe koyuldu. Düzenli bir devlet için her şey imparatorun otoritesi altında bulunmalı idi ve kilise, iktidarı için önemli bir güçtü. “ Kilise ancak devletin hizmetkârı olmalıydı”(3). Hristiyan olmayan her etnik veya inanç toplulukları devlet karşıtı telakki edildi. Ve tabiatıyla ilk yapılan işlerden biri o zamana kadar yaşamını sürdüren, Atina Hür Düşünce okulunu kapatmak ve ünlü hocalarını sürgüne göndermek oldu.(4).

Bu suretle antik medeniyet çağı tamamen sona erdirilmiş ve gerçek bilimlerin üzerine asırlar boyunca kalacak, siyah, sık dokunmuş,  bir tül örtülmüştür.

Raphael’in freski bu karanlık örtünün kaldırıldığını ifade etmektedir. Daha da önemlisi genç bilge ve büyük sanatkâr, insanlığın o güne kadarki kazanımlarının, hür düşünceye ve hür düşünenlere borçlu olduğu prensibini, görkemli, çarpıcı ve parlak bir şekilde Vatikan’ın duvarına resmederek, tüm dünya’ya yansıtmıştır.

 Atina Okulu’na gelecek yazımda da değineceğim.

 

Notlar:

* Serapis, Grek ve Mısır inançlarının müşterek bir ilahı idi ve ünlü İskenderiye Kütüphanesi’nin yangınından kurtulan eserler Serapis Tapınağı’nda muhafaza ediliyordu.

1) Alexander  Alexandrovich Vasiliev ; “History of the Byzantine Empire” The University of Wisconsin press,(1958). cilt 1 sf. 82

2) aynı eser sayfa 82 ve devamı

3) aynı eser sf. 148

4) aynı eser sf. 150: o okuldan kovulan filozofları zamanın Pers Kralı, kendi ülkesine davet etmiş ve bu kişiler kralın misafiri olarak Harran’da üç yıl kalmışlardır. 3 yıl sonra, filozoflar Atina’ya dönmek isteyince, Pers kralı, Justinianus’tan bu bilim adamlarının canlarına ve inançlarına dokunulmayacağı garantisini aldıktan sonra, Harran’dan ayrılmalarına izin vermiştir.