Peynirimi kim kaptı?

Mois GABAY Köşe Yazısı
26 Aralık 2012 Çarşamba

11 Aralık Salı akşamı Ortaköy Sinagogu  ve Yoel Ülçer Fonu’nun ortak olarak hazırladıkları Hanuka kutlamasına katıldım. Giderken içimdeki kararsızlık sinagoga girer girmez yerini bir rahatlamaya bıraktı. Etrafta bu tip faaliyetlerde görmeye alışık olmadığımız tanıdık genç simalar, diğer tarafta özenle hazırlanmış falafel ve diğer ikramlar ile sıcak bir ortam sağlanmıştı. Bir süre sonra Rav Naftali Haleva bahçede bulunan herkesi Hanuka mumlarını yakmak üzere sinagoga davet etti. Rav Haleva gençleri yakalamada trendleri takip etmenin ve teknolojiye hakim olmanın önemini bilen hahamlarımızdan. Hanuka sunumu sonrasında gösterdiği barkovizyon bunun bir göstergesiydi. Salı akşamını orada bulunanlar için unutulmaz kılan ise gecenin onur konuğuydu. Kısa zaman evvel yaşadığı büyük acıya rağmen tüm ailesi ve sevenleri ile dimdik ayakta, her zamanki tatlı dili ve ince esprileri ile herkese keyifli bir akşam yaşattı. Sunumu süresince hayatından kesitler dinlerken taşıdığı lider vasıflarını da bir daha anımsadım. Talmud Tora ve Yıldırımspor geçmişinden gururla söz etmesi, başarılarında gençlik dönemlerindeki dernek faaliyetlerini referans göstermesi onun cemaat kimliğini herkese hatırlattı. Onursal Başkan Bensiyon Pinto’nun desteği ile ufkunun genişlediğini vurgulaması ise anlattıklarını doğrular nitelikteydi. Konuşmasının devamında anlattığı onca anekdot ve deneyimlerin yanında Mahmutpaşa’da bir dönem çalıştığı gençlik günleri ise toplumu ile empati kurmasına iyi bir örnekti. Başarının sadece Robertli, Boğaziçili  olmak ile değil iş hayatının içinde de kendini eğitmek olduğunu gençlere öğütledi. Son dönem etrafta gördüğüm tüm başarılı iş adamlarının bir Mahmutpaşa geçmişinin olması bana içimden keşke ben de bir akrabamın yanında Mahmutpaşa Üniversitesi’nden ders alsaydım dedirtti…

Sunumun sonlarına doğru dinleyicilerden bir dindaşın ısrarlı sorularına rağmen inandıkları doğrultusunda kararlılığını kaybetmedi. Konuşmasının en heyecanlı bölümü ise gençlere yönelik yaptığı teklifti. Kimlik bilinci, empati gibi liderlik vasıflarını konuşmasında sergiledikten sonra harekete geçme konusundaki kararlılığını ise bu sayede göstermiş oldu. Bir düşünsenize her salı akşamı 10-15 arası durumu müsait iş adamı Ortaköy Sinagogu’nda gençlerle toplanıyorlar. Gençler bu gruba yarışma formatında girişimcilik projelerini sunuyorlar ve birinci olan genç grup tarafından maddi olarak destekleniyor. Peki bu konuşmacı kimdi dersiniz? Böylesi yaratıcı bir fikir de tabii ki konuşmacımız Avi Alkaş’tan gelebilirdi. Bundan 20 sene evvel alışveriş merkezi danışmanlığı gibi duyulmayan bir kavramı bizle tanıştıran Alkaş yepyeni fikirler ile o akşam da cemaat gençlerini hayallerinin peşinden gitmesi konusunda desteklemekteydi. Alkaş’ın bahsettiği projede,bir iş adamının 200.000 TL  desteği ile olabilecek bir başarısızlıkta gencin heyecanını kaybetmesi yerine on iş adamının 20.000 TL’lik ortak gayreti ile gencimiz iş hayatına ilginç fikri ile atılıyor. Bu sayede cemaat yeni bir genç girişimci kazanıyor. Alkaş’ın bu ilginç fikrini o akşam orada bulunan hangi yöneticiler dikkate aldı, proje ne zaman veya nasıl uygulamaya geçer bilemiyorum.Altının özellikle çizilmesi gereken konu Alkaş’ın da belirttiği gibi geçmişte gençleri bir arada tutmak gibi bir misyonu olan gençlik dernekleri ve kurumların yeni düzende gençlerin bir arada yeni iş imkanları yaratmalarına ve kendilerini geliştirmelerine destek olması gerekliliğidir. Bir evvelki kuşakların yaptığı gibi büyük fabrikanın başına geçecek varisler azalmış ,çoğu tesis kapanmış veya oğullar babalarının mesleklerini devam ettirmek istememekte. Alkaş konuşmanın sonralarına doğru gençlere iş dünyasında temellerini kuvvetlendirecek iki kitap önerisinde de bulundu. Seminer sonrası edindiğim “Peynirimi Kim Kaptı?” isimli pazarlama kitabı bir anlamda cemaatteki değişen iş şartlarının ve artan işsizliğin bir özetiydi. Kitabın altını çizdiği “Değişmezsen sönüp gidersin” – “Eski peyniri ne kadar çabuk unutursan yeni peyniri o kadar çabuk bulursun” gibi tavsiyeler artık kimsenin eskisi gibi peyniri ayağımıza getirmeyeceğini ve değişim gerekliliğini anlatması açısından önemliydi. Alkaş’ın diğer önerdiği ‘Starbucks Mucizesi’ isimli kitap ise halen “Bir kahve 6 TL’mi olur?” diye isyan edenlere, anlama güçlüğü çekenlere ilaç gibi gelecek bir pazarlama kitabıydı. Değişen ekonomik düzeni algılamak için her iki kitabın da okunması ufkunuzu açacak. Konuşmanın sonunda bir kez daha Avi Alkaş’ın cemaatte yönetici olmasından gurur duydum. Bunun sebebi sadece başarılı bir iş adamı olması değil, cemaati ile bütünleşebilmiş ve kimi egolarını daha gençlik yıllarından hazmederek şu an bulunduğu konuma gelmesiydi. Gece sonunda katılan herkes sevgili Yoel ve Alp’in hedefleri doğrultusunda başarılı bir faaliyete katılmanın huzurunu yaşamaktaydı. Liderlik sadece yaş, deneyim,maddi güç ile değil toplumunu tanıma,onunla bütünleşebilme, empati kurma ve gerektiği an harekete geçebilme kabiliyeti ile oluşan bir yetidir. Dileğim cemaat kurumlarında yöneticilik yapan her dindaşın Alkaş kadar rahat bir şekilde deneyimlerini ve yaşadıklarını toplumla paylaşmasıdır.

 

Not: Yazımda da belirttiğim gibi toplumumuzun bir parçası haline gelmiş Mahmutpaşa semti ve unutulmaya yüz tutan anılar, yakın bir zamanda Mahmutpaşa ve Yahudiler üstüne bir araştırma yapma konusunda beni cesaretlendirdi. Başta sayfa yönetmenim sevgili Ester Yannier olmak üzere katkıda bulunmak isteyen tüm büyüklerimin anılarını okumak sözlü tarihi öğrenmede yardımcı olacaktır. Şimdiden teşekkür ederim.