İzak Baron´dan Ağa Takılanlar

Hani şu Mavi Marmara gemisine düzenlenen baskına katıldığı söylenen Türkiye Yahudisi askerler var ya, boşboğazmış. Bunlar, İskenderun´da düzenlen PKK saldırısını aslında İsrail´in düzenlediğini biliyormuş. Belki de İskenderun´dan Mavi Marmara´ya geçmişlerdir, bir taşla iki kuş misali. Bilmekle kalmamışlar, gemideki Türkiye yurttaşlarına da söylemişler.´´İskenderun´u duydunuz mu?´´ diye sormuşlar, ´´Yok, ne oldu ki´´ cevabını alınca da ´´Çok sevindik. Dönünce öğrenirsiniz´´ diye övünmüşler. İsrail’i kafaya takmaya gerek yok, sırları ortada askerlerinin ağzı gevşek, yakında dağılır gider ama Türkiye´de yaşayan Yahudi yurttaşlarımızı hedef haline getirmeyi kafaya takın. Türkiye’nin şu anda tek eksiği anti-semitizm bir de onu ortaya atıp geride kalmış bir avuç Yahudi azınlığı da kaybetmeyelim. ERGUN BABAHAN

Diğer
26 Aralık 2012 Çarşamba

------------------------------------------------------------------------------------------------------------

 

  • Türkiye'nin şu anda tek eksiği anti-semitizm bir de onu ortaya atıp geride kalmış bir avuç Yahudi azınlığı da kaybetmeyelim.

 Bu kez de İskenderun bağlantısı ortaya çıkmış İsrail'in. Böyle bir kuşku hep vardı ama koca manşeti görünce bu kez birileri yakalandı sanıyorsunuz ama nafile. Yok öyle bir şey..

Bize hep Yahudi halkının ne kadar kurnaz, akıllı, sır tutar olduğu anlatılmıştı meğerse öyle değilmiş.

Salaklarmış...

Hele Anadolu'dan askerlik yapmaya gidenleri.

Bir kere İsrail devleti askere aldığı herkese gizli operasyonlarını anlatıyormuş, baksanız askerlik yapmaya giden Türkiye Yahudileri en gizli olması gereken bilgilere 4 haftada ulaşıvermiş.

Nereden mi biliyorum, Yeni Şafak'ın haberinden...

Hani şu Mavi Marmara gemisine düzenlenen baskını katıldığı söylenen Türkiye Yahudisi askerler var ya, boşboğazmış.

Bunlar, İskenderun'da düzenlen PKK saldırısını aslında İsrail'in düzenlediğini biliyormuş. Belki de İskenderun'dan Mavi Marmara'ya geçmişlerdir, bir taşla iki kuş misali.

Bilmekle kalmamışlar, gemideki Türkiye yurttaşlarına da söylemişler.

''İskenderun'u duydunuz mu?'' diye sormuşlar, ''Yok, ne oldu ki'' cevabını alınca da ''Çok sevindik. Dönünce öğrenirsiniz'' diye övünmüşler.

İsrail'i kafaya takmaya gerek yok, sırları ortada askerlerinin ağzı gevşek, yakında dağılır gider ama Türkiye'de yaşayan Yahudi yurttaşlarımızı hedef haline getirmeyi kafaya takın.

Türkiye'nin şu anda tek eksiği anti-semitizm bir de onu ortaya atıp geride kalmış bir avuç Yahudi azınlığı da kaybetmeyelim.

 Ergun Babahan

http://ebabahan.blogspot.co.il/2012/12/yeni-safakn-yahudileri.html?spref=tw

 

  • Ülkemiz, biz kabul etmesek de anti-semit duyguların ağır basabildiği bir ülke. Dilimize yer etmiş, ''Korkak Yahudi'' gibi deyimler bunun en küçük göstergesi

 

Yeni Şafak Gazetesi'nde 14 Aralık günü yani 5 gün önce ''Mavi Marmara katilleri aramızda'' başlıklı bir manşet yayınlandı. Haberde, 9 Türkiye Cumhuriyeti yurttaşının ölümüyle sonuçlanan İsrail baskınına katılan askerlerden beşinin Türkiyeli olduğu iddia ediliyordu.

Haberde, savcılığın ''Baskında Türkiyeli askerilerin de olduğu'' iddiaları üzerine MİT ve Dışişleri Bakanlığı'na başvurduğu ve iki kurum tarafından yürütülen soruşturmanın sonuçlandığı duyuruluyordu.

Haberde, Türkiye'den giden beş kişinin baskına katıldığı kanıtlandı gibi sorunlu bir dil kullanılıyordu çünkü iddialar doğru ise doğrulanan sadece bu beş kişinin saldırıdan iki hafta önce İsrail'e gitmesi ve saldırıdan iki hafta sonra da Türkiye'ye geri dönmesiydi.

MİT bu bilgileri tesbit ama nedense bu kişilerin kimlik ve adreslerini tesbit edememişti. Herhalde azınlık dinine mensup olunca pasaportsuz giriş çıkış yapabiliyorsun Türkiye'ye.

Ülkemiz, biz kabul etmesek de anti-semit duyguların ağır basabildiği bir ülke. Dilimize yer etmiş, ''Korkak Yahudi'' gibi deyimler bunun en küçük göstergesi.

Ülkeler arasında sorunlar her zaman olur, bazen krize dönüşebilür ancak bu gerilimin halklar arası düşmanlığa dönüşmemesi gerekir. Bunu yapacak olan kurumlardan biri de medyadır.

O nedenle, henüz yürütülmekte olan bir soruşturmanın kesin bir dille verilmiş olması yanlıştır. Garip olan aradan geçen bunca zamana rağmen MİT'ten ne bir doğrulama ne de bir yalanlama gelmiş olması.

Oynanan tehlikeli bir oyun...

 Ergun Babahan

http://ebabahan.blogspot.co.il/2012/12/yeni-safak-ve-mit-niye-susuyor.html

 

  • Birinci dünya savaşının tek zaferi olarak Çanakkale direnişini biliriz. Orada Osmanlı toplumunu oluşturan bütün haklarının evlatlarının kanı toprağı suladığını da biliriz. Osmanlı haklarının bir tanesini nedense hiç görmek istemeyiz, Yahudileri.

Yahudiler savaşın olduğu şehirde hiç azımsanmayacak nüfusa sahiptir ve cephe gerisi hizmetlerinde hiç kusur yapmamışlardır. Özverili birer Osmanlı vatandaşlarının özverileri görülmemiş toplum nezdinde ama Osmanlı idaresi içinde yerlerini hep almışlardır. Onlar Çanakkale’ye yerleştiklerinde Türkler henüz Anadolu coğrafyasından haberleri bile yoktu. Roma’lıların sürgün etmesi ile birlikte Anadolu topraklarına dağılmış Yahudi toplumu ve bir cemaat olarak yaşamaya ve toplumun ticari ve sosyal hayatına katkılarını sunmuştur. Anadolu topraklarında Yahudi nüfusunun etkin olduğu ve ticari yaşamın yönünü belirleyecek konumda şehirler Osmanlı devleti olduğunda da varlığını korumuştur. Yahudiler için değişen iktidarlara karşı sorunsuz bir vatandaş olmayı inançları gereği görmüşler ve sessizce uyum sağlarken, içten içe inançlarını yaşamaya devam etmişlerdir. Çanakkale ve Tekirdağ bölgesinde Yahudi nüfus cumhuriyetin ilk yılarlında da varlığını korumuş ama Trakya olayları sonucunda bu nüfus oralardan çekilmek zorunda kalmış ve sessizce sinagoglar yaşayan tarihimizde görünmeyen yere, tarihin karanlık sayfalarında unutulmaya yüz tutulmuştur. Bugün Çanakkale, Edirne, Tekirdağ, Kırklareli, Çanakkale, Uzunköprü, Silivri, Babaeski, Lüleburgaz, Çorlu ve Lapseki'de yaşamış Yahudilerden bahsederken bile oralı vatandaşların tepkisi ile karşılaşabilirsiniz. Sanki onların kökünün Yahudi olduğunu söylüyormuşuz gibi tepki gösteriyorlar. Bugünkü tepkinin nedenini yakın tarihimiz içinde yaşanmış olayların bıraktığı izlerde aramak gereklidir.

...

Bugün yaşadığımız zaman sürecinde her fırsatta öteki kabul ettiklerimize karşı açıktan düşmanlık ve nefret söylemi basın ve politik arenada kendisini göstermektedir ve bu nefret söylemine karşı hiçbir kanuni düzenleme yoktur. Nefret sürekli beslenmekte ve hiçbir zaman tanımadıkları ve görmedikleri ötekisine karşı düşmanlık gün geçtikçe büyümektedir ve çok az kalan azınlıklarında bu ülkede yaşama şansını gün geçtikçe azalmaktadır.

İsmail Cem Özkan

http://www.acikgazete.com/yazarlar/ismail-cem-ozkan/2012/12/19/canakkale-de-aynali-carsi.htm?aid=49583

 

  • Meşal ve Hamasın geri kalanı kendilerini “İsrail’in acımasız düşmanları ” olarak tanıtıyor.

Hamas lideri Halid Meşal’in yaptığı hafta sonu yaptığı konuşma önceden tahmin edilebilen bir konuşmaydı. İsrail devletini hedef alan sert sözler söylemesi bekleniyordu fakat konuşmada beklenmeyen, sürpriz olan bir kısım vardı.

Meşal keskin bir tavırla,”Filistin bizimdir ve İsrail’i kesinlikle tanımayacağız. Filistin’i özgürlüğüne kavuşturacağız.” “İşgalcilerin meşruluğunu asla kabul etmeyeceğiz.” açıklamaları Meşal’in en sert çıkışlarından biri oldu.

Meşal’in bu sözleri; ortamın yarattığı atmosfer ve Müslüman Kardeşlerin bölgedeki etkisinden güç alarak edilmiş laflar olabilir. Yine de İsrail’in bu söylemleri ciddiye alması ve varlığı için bir tehdit olarak görmesi gerekiyor. Maalesef; Bu açıklamalar gösteriyor ki Gazze’de barış ümitleri İsrail sınırından uzaklara doğru yol aldı.

Daha önceleri bu tür açıklamalarda bulunanlar olmuştu. Fakat Hamas liderinin ” Hiç bir zaman İsrail’i tanımayacağız.” demesi ve bunu Filistinlilerin direnişinin bir parçası olarak, onları motive etmek için söylenmesi, Gazze’de ve Batı Şeria’da cihad ve şehitlik çağrısı olarak algılanıyor.

Meşal’in Bu davranışı, konuşmalarıyla da barış savunucularının elini boş bıraktı.

Meşal; Konuşması boyunca kendinden İsrail’in bir “düşmanı” olarak bahsetti. Konuşması boyunca Filistin Yönetimi’nin liderlerinin hayatlarının tehlikede olduğundan söz etti, Hamas’ın El Fetih liderlerinin ve Filistin başlarının silahlara sarılmasınınn zamanı olduğunu söyledi.

Meşal ve Hamasın geri kalanı kendilerini “İsrail’in acımasız düşmanları ” olarak tanıtıyor.

Meşal ve arkadaşları barış hayallerini suya düşürüyorlar.

Eitan Haber

http://israilblogu.com/2012/12/10/baris-umitleri-uzaklasiyor-mu/

  • 14 milyon dünyadaki toplam Yahudi nüfusu. 7 milyar dünya nüfusu. Binde 2’lik bir nispete rağmen diğerlerinden daha tesirli.

Hizmet Hareketi’nin beni en çok heyecanlandıran yönü yurtdışındaki okullardır. Yalnız Amerika’da 200’e yakın okul var, Güney Afrika’daki okulları gördüm. Moskova’daki okulun arsasını biz temin ettik, belediyeden parasız aldık, verdik. Okul inşa edildi ve çalışıyor. Dünyanın 4 tarafında okullarda bugün yüz binlerce öğrenci var. Diplomat çocukları… O okullar, bulundukları ülkelerin en iyi okulları. Sadece Teksas’ta 37 tane okul var. Orta vadeli olarak bu okulların en önemli yönü, dünyaya Türkiye’nin pozitif yönünün gösterilmesi. Kaliteli eğitim veren birtakım insanlar. (…) 17. ve 18. asırda Rusya’da ve Polonya’da eziyetler yapılıyordu Yahudilere. (Pogronlar) Bunlar kalkıp Amerika’ya göç ettiler. Bunlar kimdi, çiftçiler, ayakkabıcılar. Yani ameleler. Ama ne yaptılar ABD’ye gelince? Çocuklarını iyi okullara gönderdiler. Onlar da çocuklarını daha iyi okullara gönderdiler. 4-5 kuşak sonra dünyanın en elit, en üretken ve en ön planda, ağırlığı hissedilen insanları Yahudiler oldu. Bugün Amerika’nın Yahudi lobisi, Türkiye’nin bile dikkate aldığı ve kavga etmek istemediği bir olaydır. Onu herkes biliyor. Ben de bunun idrakindeyim ve onları sıcak tutmaya çalışırım. Sizin orada verdiğiniz bir figür var. 14 milyon dünyadaki toplam Yahudi nüfusu. 7 milyar dünya nüfusu. Binde 2’lik bir nispete rağmen diğerlerinden daha tesirli. İsrail’i ayakta tutan da Amerika’daki Yahudi lobisi. Nobel kazananların yüzde 32’si Yahudi. Bütün bunları yan yana koyduğunuz zaman bu hareketin eğitime verdiği ağırlık çok iyi alınmış bir mesaj.

İshak Alaton

http://www.zaman.com.tr/politika/otekilestirilenlerin-basinda-hocaefendi-var/2031940.html

 

  • “Bu millet/ulus bugün sana mülakat veren, 82 yaşına gelmiş bu adama aidiyet duygusunu hiçbir gün tattırmadı.”

 

"AİLEM 520 yıldır burada. Bazen televizyonda geri zekâlının teki bana soruyor çünkü. Ben de diyorum ki, 'Ben 520 yıldır buradayım. Sen kaç yıldır buradasın?..' Jenny, kitabında bunu yazabilirsin: Bu millet/ulus bugün sana mülakat veren, 82 yaşına gelmiş bu adama aidiyet duygusunu hiçbir gün tattırmadı. Evet, hep pozitif düşündüm ve birçok olumlu şey yaşadım, ama duygularım açısından her zaman bir yabancı olarak kaldım, çünkü bana her gün yabancılığımı hissettirdiler."

Bu sözler son günlerde acımasızca hedef haline getirilen işadamı, iyilik adamı, İshak Alaton'a ait. Türkiye'deki değişimi en iyi yakalayabilen akademisyenlerden biri, Amerikalı antropolog Jenny White'ın kaleme aldığı yeni kitabı "Muslim Nationalism and the New Turks"ten alıntıladım. Boston Üniversitesi'nde ders veren White, son 25 yıldır Türkiye'ye gidip geliyor. Mükemmel Türkçe konuşuyor. Ümraniye'de gecekondu mahallesinde yaşadı. Siyasal İslam'ın yükselişini oryantalist ezberler ve önyargılı bakış yerine sosyal ve kültürel kodlar üzerinden irdeleyip analiz etti. AK Parti'nin neden üç dönemdir iktidarda olduğunu merak edenlere, White'ın 2002'de yayınlanan "İslamist Mobilization in Turkey" kitabını okumalarını tavsiye ederim.

...

En kısa zamanda Türkçe'ye çevrilmesi gereken, çok azını aktarabildiğim White'ın çalışması neredeyse her yönüyle Türkiye'ye ayna tutuyor. "Sünni, Müslüman, milliyetçi Türk" tanımına sığmayan milyonlarca vatandaşımızı, Kürtleri, Alevileri, Ermenileri, Musevileri, eşcinselleri ve her nevi ötekiyi nereye koyacağımız sorusunu net ve objektif bir dille dayatıyor. Tüm gayretlere rağmen Kürtler, Aleviler ne din ne de Kemalizm ile asimile edilebildi.

White'ın ifade ettiği gibi "yeni Türkler"in kurdukları "üçüncü cumhuriyet" güçlü görünse de temelleri kırılgan. Ancak yeni, demokratik bir Anayasa ve gerçek anlamda bağımsız yargı, Cumhuriyet'in kuruluşundan bu yana Türkiye'yi zehirleyen kimlik, aidiyet ve eşitlik sorununa çözüm getirebilir. Ve ancak bu sayede İshak Bey de, Hrant'ın görmeye ömrü vefa etmediği, kendisini bu milletin parçası hissetme ve hissettirilme muradına erir. Bunu bu topraklarda yaşayan herkese borçluyuz.

 

Amberin Zaman

http://www.haberturk.com/yazarlar/amberin-zaman/805483-ucuncu-cumhuriyet-musluman-milliyetcilik-ve-yeni-turkler

 

  • 6-7 Eylül, 64 Kararnamesi, İsrail’in kurulması, 1964-74 arasında Kıbrıs olayları, ASALA... Bu olaylar sonucunda azınlıklar İstanbul’u terk etmek zorunda kaldılar.

Benim çocukluğumdaki, yani 50, 60’lı yılların İstanbul’u  ile bugünün hiç alakası yok. İstanbul’un nüfusu bir buçuk milyondu ve bu nüfusun yüzde 70 kadarı Tarihî Yarımada’da yaşıyordu. Suriçi’nde Osmanlı’dan kalmış olan, millet sistemine dayalı mahalle kültürü vardı. Her mahallede bir cemaat yaşıyordu; Fener’de Rumlar, Balat’ta ağırlıklı olarak Yahudiler, Marmara kıyısında ise, Ermeniler yaşardı. Çocukluğum Osmanlı’dan kalan mahalle kültürünün son dönemiydi.

6-7 Eylül, 64 Kararnamesi, İsrail’in kurulması, 1964-74 arasında Kıbrıs olayları, ASALA... Bu olaylar sonucunda azınlıklar İstanbul’u terk etmek zorunda kaldılar. Bunun üzerine maddi durumu iyi olan Müslümanlar da bu semtlerden taşındılar. Çünkü azınlıklar varken durum farklıydı, onlar kentli burjuvaziyi oluşturuyordu ve kentin içinde son derece düzenli bir yaşam vardı. Onlar gidince bu düzen bozuldu ve Müslümanlar da gitti. Kapalıçarşı, Mahmutpaşa’da esnaflık yapanlar hep azınlıklardı. İstanbul’a can veren yerlerde hep onlar vardı.

Mesela bugün Paskalya çöreği ararsan var ama o zamanlar her semtte bulunurdu. Biz azınlıklarla birlikte yaşama şansına sahip olduğumuz için Ermenice, Yunanca, İbranice isimlere yabancı değiliz. Bugün sokakta herhangi birini durdurup ismini sorsalar ve o kişi “Mardiros” dese karşısındaki hemen “Abi ne güzel Türkçe konuşuyorsun, nereden öğrendin?” diyor. Kimsenin gayrimüslim kasabı, bakkalı, sınıf arkadaşı komşusu yok. Doğal olarak da tanımıyorlar.

 

Mustafa Yoker

http://www.agos.com.tr/haber.php?seo=istanbul-ankara-hukumetinin-otekisiydi&haberid=3790

 

  • ABD aynı zamanda İsrail’e olan Yahudi göçünün finansmanını da üstlenmiştir.

 

ABD ile İsrail arasındaki sembiyotik ilişki sadece askeri ve teknolojik işbirliği ile sınırlı değildir. ABD aynı zamanda İsrail’e olan Yahudi göçünün finansmanını da üstlenmiştir. 1973 yılında Filistin'e gelen Yahudi yerleşimcilere yardım edilmesi amacıyla kurulan fonlar İsrail'deki Yahudi Ajansları'na aktarılmış ve Sovyetler’den ve diğer bölgelerden gelen Yahudilerin yerleşimine katkıda bulunmuştur. Bu amaçla 1973 ve 1991 yılları arasında yaklaşık 460 milyon dolarlık yardım sağlayan ABD’nin yardımları inişli cıkışlı bir grafik izlemekle beraber bugünlere kadar devam edegelmiştir. Bu fonlar "İsrailli göçmenlerin İsrail'e tekrar yerleşimi"nin sağlanması olarak meşrulaştırılmıştır. 

Sonuç olarak, İsrail’in ABD’ye karşı yerine göre meydan okuyan tavrını yukarıda mümkün olan en kısa şekliyle özetlemeye çalıştığımız “özel ilişki” dışında anlamak zordur. Ortada iki ülke arasında kurulmuş sembiyotik bir ilişki vardır ve İsrail ABD için bir çeşit askeri üs/garnizon görevi görmekte, bu durum İsrail’i bölgede teknolojik yönden en gelişmiş askeri güç yaptığı gibi, Amerikan silah sanayii de bu ilişkiden en çok yararlanan olmaktadır.

 

Levent Baştürk

http://www.dunyabulteni.net/?aType=haber&ArticleID=240073

 

  • Türkiye’nin NATO vetosunu hafifletmesi, İsrail’de yeni kurulacak hükümetin, Türkiye’nin ilişkilerin normalleşmesi için şart koştuğu Mavi Marmara özrünü kolaylaştırıcı bir etkene dönüşebilir.

 

Türkiye’nin İsrail üzerindeki vetonun haifletilmesi karşılığında bazı Kafkas, Balkan ve Ortadoğu ülkelerinin NATO faaliyetine dâhil edilmesi üzerinde (adı verilmeyen) bazı ülkelerin vetosunu kaldırtmayı başardığı haberleri var. Bunlar içinde en önemlisi Mısır’dır.

Çünkü Tahrir Devrimi’yle rejimini değiştiren Mısır’ın serbest oya kavuştuktan sonra elde ettiği ilk iki sonuçtan ilki (ılımlı demekte tereddüt gösterilen) İslamcı bir başkan ile İslam esaslı anayasa olmuştur. Mısır, Batı standartları doğrultusunda önemli adımlardan biri sayılan serbest seçimlerle Arap Baharı ile farklı esmeye başlayan bir yeni-İslamcılık arasında gidip geliyor. NATO ile ilişkilerinin artması Mısır’ı (tıpkı daha önce NATO, sonra Avrupa Birliği ile Türkiye’de sağlandığı üzere) Batı’ya bağlayan bir çıpa olabilir.

Bir başka unsur, NATO’da İsrail’in karşısında Mısır’ı güçlendirme çabasının Türkiye’nin elini kısa dönemde olmasa da orta dönemde güçlendirmesi ihtimalidir.

Bir nokta daha var. İsrail’de 22 Ocak’ta seçimler yapılıyor. Türkiye’nin NATO vetosunu hafifletmesi, İsrail’de yeni kurulacak hükümetin, Türkiye’nin ilişkilerin normalleşmesi için şart koştuğu Mavi Marmara özrünü kolaylaştırıcı bir etkene dönüşebilir.

 

Murat Yetkin

http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalYazar&ArticleID=1113746&Yazar=MURAT-YETKIN&CategoryID=98

 

  • Türkiye’nin hiçbir zaman antisemitist geleneği olmamıştır. Bizim bakışımız tamamen siyasidir.

 

-İsrail’le ipler kopmuş vaziyette. Eksen tartışmalarında bunu öne sürenler oldu. İsrail’le yaşanan gerginlik ne anlama geliyor?

İsrail 1948’de kurulduğu zaman ilk tanıyan Müslüman devlet Türkiye. Yahudi göçlerine kucak açmış bir ülke. Mavi Marmara olayıyla iki ülke arasında kan döküldü. 1980’lerde Türk-İsrail ilişkilerinde bayağı bir uzaklaşma yaşanmıştır. Bu yakınlaşma 90’ların ortasında oldu. Askerî stratejik işbirliği öne çıktı. Orada da daha çok genelkurmaylar düzeyinde bir yakınlaşma oldu. Ama iniş çıkışlar yaşandı. Türkiye her zaman Filistin meselesiyle ilgili düşüncelerini dile getirdi. Amerikalı iki gazeteci John J. Mearsheimer/ Stephen M. Walt, İsrail Lobisi ve ABD Dış Politikası adıyla çok önemli bir kitap yazdı. Bu kitap dilimize de çevrildi. Orada bir ayrışma yapıyor yazarlar. İsrail’in politikalarını eleştirmekle Yahudi düşmanlığı aynı şey değil. Fakat İsrail hükümeti ve lobinin eğilimi bunu ötekiyle özdeşleştirmek oluyor. İsrail’i eleştirdiğiniz zaman antisemitizm yaftasını yapıştırıyorlar. Oysa bu aynı değil. Türkiye’nin hiçbir zaman antisemitist geleneği olmamıştır. Bizim bakışımız tamamen siyasidir.

-Gerilen ilişkileri bir onarma süreci yaşanıyor mu?

Keşke olsa. Çünkü bölgenin önemli aktörlerinden biriyle düşmanlık içinde olmak kimseye fayda getirmez. Ne onlara ne bize... Gerek olgu gerek algı bakımından bunun onarılması şart. Böyle çabalar var. Fakat bizim isteklerimiz çok belli. Onlar da pozisyonlarda değişiklik yapmıyorlar. Bunun ortası nasıl bulunacak, soru işareti.

-İsrail’le iyi ilişkiler içinde olmak çok mu önemli?

Amerika ile ilişkilerimiz açısından önemli. Orada bizim önemli müttefiklerimizden biri İsrail lobisiydi. Ermeni ve Yunan lobisi karşısında bizim lobimiz çok sınırlı ve küçük. Yarın öbür gün kongreye bir Ermeni tasarısı geldiğinde İsrail lobisinin tutumu ne olacak? Amerika bölgedeki iki müttefikinin arasında kalmak istemiyor. İkisi de aynı derecede önemli onun için. İsrail lobisinin elinde bir koz var; Amerika’da önemli bir seçmen kitlesi oluşturuyorlar.

Doç. Dr. Füsun Türkmen

http://www.aksiyon.com.tr/aksiyon/haber-34405-abd-ile-iliskilerde-perakende--cikar-donemi.html

 

  • Netten okumalar

 

  • Holokost ve Türkiye - Ali Sait Çetinoğlu

 

http://hyetert.blogspot.com/2012/12/holokost-ve-turkiye.html

 

  • Havada asılı duran 'azınlık üniforması' – Pınar Öğünç

 

http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalYazar&ArticleID=1113143&Yazar=PINAR-OGUNC&CategoryID=97

 

  • Nelly Sachs ve Yaşar Atan – Bülent Habora

 

http://evrensel.net/news.php?id=43906#.UNDua8yvOgs.facebook

 

 

  • İsrail Siyasetini Anlama Kılavuzu - Selin M. Bölme, Ufuk Ulutaş, Furkan Torlak, Saliha Ziya, Gülşah Neslihan Demir

 

İsrail’i analiz ederken yapılan en büyük yanlışlardan birisi, İsrail’i Ortadoğu ülkeleriyle aynı metodolojiyle ve ölçütlerle anlama çabasıdır. İsrail kuruluşundan beri fiziken Ortadoğu’nun kalbinde olsa da zihnen bölge dışında yer almış, bu sebepten Ortadoğulu olmakla olmamak arasında ideolojik ve siyasi gelgitler yaşamış bir ülkedir. Vatandaşlarının önemli bir kısmı İsrail’de doğmamış, on yıllardır aliya (İsrail’e göç) merkezli demografik stratejiler izlemiş, konuşulan dillerden ve kullanılan aksanlardan, dini yaşayış ve anlayış şekillerine ve hatta fiziki görünüşlere kadar birçok önemli farklılıkları içerisinde barındıran bir ülke olan İsrail, diğer Ortadoğu ülkelerinin hepsinden farklı dinamiklere sahiptir. Bu sebepten mezkûr dinamikler iyi analiz edilmeden İsrail üzerine yapılacak çalışmalar eksik kalacak ve büyük resmi göstermekten uzak olacaktır.

İsrail bir dereceler ülkesidir, bu sebepten İsrail’de her ideoloji, her siyasi duruş ve her dini anlayış bir diğerine karşı nispetiyle değerlendirilmektedir. Örneğin en temel manasıyla bir Yahudi milliyetçiliğini anlatmak için kullanılan Siyonizm kavramı, tek başına İsrail içerisindeki milliyetçi akımları tanımlamak için yeterli bir kavram değildir. Siyonizm ideolojisine dini sebeplerden dolayı sahip olanlar olduğu gibi, Yahudiliği bir kültür olarak kabul eden ve Yahudiliğin teolojik boyutuyla ilgilenmeyen hatta ateist olan Siyonistler de vardır. Bu sebepten Siyonizm İsrail’de devrimci, işçi, dini, kültürel veya revizyonist gibi sıfatlarla birlikte kulla-nılmakta, farklı tandanslı Siyonistler arasında önemli çatışmalar da olmaktadır. Yine İsrail’de insanlar dini yaşayış ve anlayışlarına göre de derecelendirilmekte, seküler, gelenekselci (masorati) veya dindar (dati) gibi sıfatlarla sınıflandırılabilmektedir. Dindarlık da içerisinde birçok dereceyi barındırmakta ve dini ritüelleri ve kıyafetleri gibi göstergeler İsraillilerin dindarlık derecelerini belirleyebilmektedir. Bununla birlikte İsrail, kuruluşundan beri güçlü bir seküler damara da sahiptir. İsrail’in kurucu ideolojisi olan siyasi Siyonizm’in birçok lider figürünün seküler olması ve erken dönem İsrail’in Sosyalizm’den mülhem Kibbutz’lar ve Moşav’lar etrafında kurulması sebebiyle sekülerizm toplumdaki etkisini devam ettirebilmiştir. Özellikle Sovyet Rusya’dan gelen göçler de ülke içerisinde güçlü bir seküler bloğun oluşmasına sebebiyet vermiştir. Bu noktada yine dini sebeplerle Siyonizm’e karşı çıkan grupların olduğunu ve bu grupların Mesih gelmeden İsrail devletinin kurulmasının şer’en yanlış olduğuna inandıklarını da not etmek gerekmektedir.

 

http://www.setav.org/tr/İsrail-siyasetini-anlama-kilavuzu/rapor/2356

 

 

  • Popüler MOSSAD'ın gizli tarihi

 

http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalDetayV3&ArticleID=1113423

 

  • KAREL VALANSİ

 

http://www.haberx.com/karel_valansi(19,w,12566,272).aspx

 

 

  • İsrail İstihbarat Teşkilatı Sunar: Kod Adı Akbabuş

 

http://bilmiyim.blogspot.com/2012/12/israil-istihbarat-teskilat-sunar-kod-ad.html

 

 

  • Netten seyredin

 

  • Öteki Gündem : Yahudiler - Konuklar.: Nuh Aslantaş, Kürşat Demirci

 

http://haberturk.tv/haberturk/video/oteki-gundem-yahudiler-bolum-1/71190

 

http://haberturk.tv/haberturk/video/oteki-gundem-yahudiler-bolum-2/71191

 

http://haberturk.tv/haberturk/video/oteki-gundem-yahudiler-bolum-3/71192

 

http://haberturk.tv/haberturk/video/oteki-gundem-yahudiler-bolum-4/71189

 

http://haberturk.tv/haberturk/video/oteki-gundem-yahudiler-bolum-5/71193

 

 

  • Eski defterler – Arap İsrail çatışması

 

http://www.ahaber.com.tr/webtv/videoizle/eski-defterler--22122012

 

  • Arşivlerden

 

  • Muğlalı, Jozef'i 'şeriatçı' diye Menemen'de asmış

 

http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalDetayV3&ArticleID=1068695