Duygusuz adamlar!

Metin BONFİL Köşe Yazısı
28 Kasım 2012 Çarşamba

Ekonomistler duygusuz adamlar... Sosyal olayları duygusuzca analiz ederler, her işte bir fayda-maliyet karşılaştırması yaparlar. 

Ekonomistlere göre ekonomi için ‘iyi’ olan tek şey ekonomik büyümedir.  Her türlü problemin çözümü, daha az kaynakla daha çok verim elde etmekten geçmektedir.  Karmaşık denklemleri iki boyutlu bir grafiğe indirgemekten hoşlanırlar.

Şayet bir ülkenin GSYH (Gayri Safi Yurt İçi Hasıla)’sı büyüyorsa, o ülkenin ekonomisi iyi gitmektedir.  İnsan hayatının herşeyden daha yüksek bir değere sahip olması, çevrenin korunması, yaşam kalitesine ulaşabilmek (mesela tatil yapmak), gelir dağılımında adalet, kişisel hürriyetlerin genişletilmesi gibi evrensel anlamda önemli konular ekonomistlerin değil politikacıların konularıdır bu duygusuz adamlara göre. 

Bu arada, ben duygusuz adamlar desem de, siz onu duygusuz bakış açısına sahip adamlar olarak anlayın lütfen.

İşte o duygusuz adamlardan biri, Harvard Üniversitesi Profesörü Robert Barro, 1996 senesinde Ekonomik Büyümeyi Belirleyen Etkenler: Ülkeler Üzerinde Ampirik Bir Araştırma başlığıyla bilimsel bir makale yayınlamış. 1960 ile 1990 seneleri arasındaki dönemde tam 100 ülkenin ekonomik büyüme performansını o ülkelerin çeşitli değişkenleri ile ilişkilendirmiş ve aşağıdaki sonuçlara ulaşmış:

Bir ülkenin ekonomik büyümesi, ilk öğretimin yaygınlaşmasından, hayat beklentisinin uzamasından, daha az çocuk yapmaktan, daha az devlet harcamasından, kanunların daha düzenli uygulanmasından, daha düşük enflasyondan, ve daha serbest ticaretten hep olumlu etkilenmektedir.

Öte yandan, ülkelerin ekonomik büyümeleri, belli bir seviyeden sonra demokrasinin artmasından olumsuz etkilenmektedir.  Evet, az demokrasi iyidir ama çok demokrasi ekonomi için ‘iyi’ değildir.  (Bu yoruma el insaf diyen demokrasi âşıklarını bu yazının başlık kısmına yönlendirmekten başka çarem yok tabii).  Bugünkü ifadeyle, sosyal devlet giderlerinin büyümeye katkısı pek yoktur. 

Bir saptama daha yapmış bu profesör: Demokrasi tecrübesi, sadece yüksek gelirli ülkelerde başarılı olmaktadır. 

Barro’nun pek çarpıcı olmayan ancak ampirik çalışmayla bilimsel hale gelen bu bulgusunu biraz daha açarsak: totaliter rejimlerde demokrasinin biraz arttırılması ekonomik gelişmeyi oldukça pozitif etkilemektedir.  Ancak, yarı totaliter rejimlerde demokrasinin [bireysel hürriyetlerin] artması, ekonomik gelişmeyi [büyümeyi] bu defa olumsuz etkilemektedir. 

Bu ekonomik kuramın en canlı örnekleri olarak Doğu Asya Kaplanları, Tayvan, Güney Kore vb. ülkelerin ekonomik başarıları gösterilmektedir.  Çin’de yaşam kalitesinden ve demokrasiden uzak çalışma koşulları sayesinde yaratılan ekonomik başarı, neredeyse tek başına bu kuralı teyit edecek niteliktedir.  Gerçi Barro’nun araştırmasından çok sonraki bir tarihte olsa bile, Yunanistan’ın tecrübesi de demokrasinin fazlasının bir ekonomiyi nasıl felç edebildiğinin örneği değil midir?

Barro tek başına mıdır? Hayır.  American Enterprise Institute’un ekonomik araştırmalar direktörü Kevin Hassett’in 2007 senesinde yaptığı bir araştırmaya göre, 1990 – 2005 seneleri arasında nispeten baskıcı rejimlerdeki ekonomiler hür rejimlerdeki ekonomilerden çok daha hızlı büyümüştür.  (Tabii başlangıç noktaları çok daha aşağıdadır, o da doğru).

Bu iki araştırma, 100 kadar ülkeyi ve son 45 seneyi kapsamaktadır.

Durup bir düşünelim. Fakirsen, sana daha fazla demokrasi değil, iyi niyetli bir diktatör lazımdır (benevolent dictator).  İyi niyetli diktatörler tarafından yönetilen toplumlar, büyük toplamdaki ekonomik menfaatlere daha kolay ulaşabilirler.   Arap Baharı’nda gönderilen baskıcı diktatörlerin yerine iyi niyetli diktatörler gelirse (ki genelde bunlara ‘Lider’ diyenler çoktur), o ülkelerde ekonomik gelişmenin hızlanmasını beklemek yanlış olmaz.

Belli bir zenginlik eşiğini aşmışsan, o zaman demokrasiyi arttırmanın maliyetine katlanabilirsin.  Önce zenginleş, sonra demokrasiyi çatır çatır uygula. 

Düşünün bu araştırmayı taa 1996 senesinde yazmış bu duygusuz adam...

Durum eskilerin tabiri ile sarih.  Paranın gözü çıksın.  Maharet, kim iyi niyetli diktatör kim değil, onu ayırt edebilmekte...

 

Kaynak:

http://www.iedm.org/uploaded/pdf/robertjbarro.pdf

http://www.american.com/archive/2007/may-june-magazine-contents/does-economic-success-require-democracy