Güneşe açılan kapılar…

Joelle PİNTO Köşe Yazısı
28 Kasım 2012 Çarşamba

‘Güneşe açılan kapılar’ üç semavi dinin sanatla buluşmasını simgeleyen göz alıcı muhteşem bir yapıt.  Eser ünlü sanatçı Ahmet Güneştekin’a ait. Yaklaşık on gün önce bir Pazar öğleden sonra üç yakın arkadaşımla Yüzleşme adlı sergisini gezme şansı buldum. Yazıma başlamadan sanattan profesyonel bir gözle anlamadığımı söylemeliyim; bana güzel geleni, anlam katanı, heyecan vereni görmeyi, incelemeyi, keyif almayı seviyorum. Sıradan bir vatandaş gibi.  Her Pazar gününü bir alış veriş merkezinde geçirmek istemeyen, gününü güzelleştirmek isteyen biri gibi…

Sergi eleştirilerini sanat eleştirmenlerine bırakmak lazım ama ben yine de kendi hislerimi yazmak istedim.  Yükseliş adlı sergiye “Güneşe açılan kapılar” adlı üç kapının resmini gördüğümde etkilendiğim, mutlaka bu sergiyi görmek istediğim için gittim.  Dinlerle sanatın buluşması aslında en eski dinlere, taşlara, mağaralara kazınan sembollere dayanır sanırım.  “Sanat ne zaman günah olmaya başlamıştı?” diye düşündüm sergiyi gezerken.  Kafamın bir köşesine araştırmak için not ettim.  Güneşe açılan kapı ise Musevilik, Hıristiyanlık ve Müslümanlığın yan yana işlendiği, hepsinin kendi kapılarında sembolleriyle birer sanat eserinin oluştuğu bir başyapıt.  Üç dinin birlikte bu kadar güzel sergilenmesi, bana bir huzur hissettirdi.  Ortadoğu’nun karıştığı bu günlerde, o günlüğüne bile olsa bir barış hissi, bir naiflik, bir iyimserlik hissi verdi.  Bir Süryani, bir Müslüman ve bir Musevi arkadaşımla gezdiğim sergi o gün hepimizde güzel hisler uyandırdı.

***

Mezopotamya, Anadolu ve Yunan mitolojisi ezgileri taşıyan sergide sadece kapılar değil, onlarca tablo, konstrüksiyon, heykel hatta kilimler bile yer alıyor.  Tabloların çoğunda yer alan yuvarlak güneş değişik renkleriyle, işleniş tekniğiyle görenlerin dikkatini çekiyor.  “Ne kadar ayrıntılı bir çalışma” diye düşündüm; bence modern ama soyut ve tuhaf olmayan, bakanın renklerin içine daldığı, sıkılmadan izlediğini onlarca tabloyu sığdırmış Güneştekin.  Üç boyutlu tablolarda ise metallerin içine aynalar, aynaların üstüne resimlerle son yüzyılın politik olaylarını, savaşlarını, ekonomik krizlerini sığdırmış.  Sadece uzaktan ihtişamlı görünen eserler değil, çeşitli boyutlardan bakılması gereken yapıtlar.  Bir de “Ne kadar çalışkan bir insan” diye düşündüm.  Kaç yıl sürer koca antrepoyu doldurabilecek kadar sanat eseri çıkarmak?

Yüzleşme kelimesi düşünüldüğünde, bizi kendimizle yüzleştirecek bir sergi düşünülüyor başta.  Benim hissim ise son yüzyılla yüzleştirdiği yönünde.  Sanatla dinin, politikanın, savaşın, barışın, üzüntünün, mutluluğun, kültürlerin, renklerin birleşmesi…  Eğer yolunuz Antrepo 3’ün oradan geçerse uğramanızı tavsiye ederim, 30 Aralık’a kadar devam edecek.  Sanat çok göreceli, olur da beğenmezseniz baştan söyledim, sanat eleştirmeni değilim.  Yine de hafta sonunuzu renklendireceğini düşünüyorum; renkler, temalar, hisler… Bence güzel.