Mülteciler Orkestrası beyazperdede

Avrupa’nın ünlü kemancısı Bronislaw Huberman onlarca Yahudi müzisyeni Hitler’den kurtarıp ‘Mülteciler Orkestrası’nın kurulmasına önayak olmuştu. Bu destansı girişim Josh Aronson’un yönetmenliğinde ‘Orchestra of Exiles’ (Mülteciler Orkestrası) adlı bir belgesele konu oldu.

Nelly BAROKAS Kültür
7 Kasım 2012 Çarşamba

Avrupa’nın ünlü kemancısı onlarca kişiyi Hitler’den kurtarıp ‘Mülteciler Orkestrası’nın kurulmasına nasıl önayak olmuştu? Geçen hafta New York’ta gösterime giren belgesel, İsrail Filarmoni Orkestrası’nın kurucusu müzisyen Bronislaw Huberman’ın fazla bilinmeyen kahramanlık öyküsünü gün yüzüne çıkarıyor.

Yahudi müzisyenlerin Oskar Schindler’i olarak tanınan ünlü kemancı Bronislaw Huberman yaşamının üç yılını Nazilerden kaçan Yahudi müzisyenleri toplayıp ileride İsrail Filarmoni Orkestrası adını alacak elemanları bir araya getirmek için harcadı.

Palestine Symphony adıyla 1936’da kurulan ve ilk kez Arturo Toscanini tarafından yönetilen orchestra ilk dönemlerinde Albert Einstein, Chaim Weizmann ve David Ben-Gurion’un da dahil olduğu bir mücadele vermişti.

Bronislaw Huberman’ın bu destansı girişimi ‘Orchestra of Exiles’ (Mülteciler Orkestrası) adlı bir belgesel filme konu oldu. Bir yuvaya ihtiyaç duyan Yahudi müzisyenlerle, bir orkestraya ihtiyaç duyan kurulma aşamasındaki bir ülkenin gerçek öyküsünü yansıtan bir belgesel. Filmin yönetmeni ve yapımcısı Josh Aronson senaryoyu, Huberman’ın yaşamı ile ilgili binlerce belge üzerinde yaptığı üç yıl süren araştırmaya dayandırdı.

Eylül ayının son günlerinde New York’ta, 2 Kasım’da da Los Angeles’te gösterime giren ‘Orchestra of Exiles’, Bronislaw Huberman’ı çocukluk yıllarından Palestine Symphony’nin İkinci Dünya Savaşı öncesindeki prömyerine dek takip ediyor. Kendine sağlam bir kariyer edinen ve Avrupa’nın önde gelen kemancıları arasında bulunan Huberman, en prestijli yerlerde konserler vermesine rağmen yükselen antisemitizmden ve yayılmakta olan faşizmden etkilenmekteydi.

Belgesel, Huberman’ın daha en başından tehlikeye giren girişimini, 1936’da Arapların Filistin’de yaşayan Yahudilere karşı isyanlarını, müzisyenlerin Avrupa’yı terk edebilmeleri için izinlerin alınma mücadelesini anlatıyor. Almanlar o dönemde henüz Avrupa’da hiçbir ülkeyi işgal etmiş olmasalar da Nazilerin ırkçı yasaları tüm kıtada hissediliyor, Yahudilerin bazı meslekleri yapmaları yasaklanıyordu.

Bu gergin atmosphere ragmen bazı Yahudi müzisyenler Huberman’ın uyarılarını dikkate almıyor, onun teklifini geri çevirip doğup büyüdükleri ve aşinası oldukları Viyana, Budapeşte ve Amsterdam gibi kentlerde kalmayı yeğliyorlardı.

Huberman’ın mülteci orkestrasını oluşturma misyonunun somut sonuçlarının bir diğeri de 70 Yahudi müzisyen ile onların aile fertlerinin toplamı 900 kişinin yaşamlarının Holokost’tan kurtarılmış olmasıydı. Ayrıca bu girişim, hümanist bir virtüoz olan Bronislaw Huberman’ın Nazilere karşı kazandığı savaşın bir simgesiydi.

Aronson’un belgeseli orkestranın ilk yıllarındaki vurucu olaylara odaklanırken, Ben-Gurion’un başlangıçta kuruluşuna karşı çıkmasına rağmen sonradan fikir değiştirmesini, ve İkinci Dünya Savaşı yıllarında Mısır’da ve Müteffik güçlerin askeri kamplarında verilen konserleri ekrana taşıyor.

1948’den beri dünyanın birçok ülkesinde performansını sergileyen İsrail Filarmoni Orkestrası’na zaman zaman Leonard Bernstein, Yo-Yo ve Itzhak Perlman gibi ünlü müzisyenler solistlik yaptı. Günümüzde bu orchestranın elemanları arasında Huberman’ın kurtardığı kurucu müzisyenlerin öğrencileri yer almakta.