Ortadoğu’da Türkiye algısı

Ortadoğu’da yer alan İsrail hariç 16 ülkede gerçekleştirilen araştırma, halkların beklentilerine ışık tutmakta, Türkiye ve bölgedeki genel eğilimlere dair çarpıcı bulgular sunmaktadır. Oldukça geniş kapsamlı olan ve bulguların grafik tablolar eşliğinde sunulduğu araştırmanın özellikle önemli gördüğüm birkaç noktasına değinmek ve yorumlarımı aktarmakla yetineceğim.

Yakup BAROKAS Köşe Yazısı 0 yorum
7 Kasım 2012 Çarşamba

TESEV (Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı) yasal olarak 1994 yılında kurulmuş olsa da geçmişi 1961’de Dr. Nejat Eczacıbaşı tarafından hayata geçirilen Ekonomik ve Sosyal Etüdler Konferans Heyeti’ne kadar uzanmaktadır. TESEV’de Bülent Eczacıbaşı, Rahmi Koç, Sakıp Sabancı, İshak Alaton gibi ünlü iş adamları zamanla görev yüklendiler.

TESEV, kimilerinin bazı konuları öğrenme zahmetine girmediği için komplo teorileri ile yerin dibine batırdığı, kimilerine göre ise haddi olmayarak Türk toplumuna demokrasi dersleri vermeye çalışan bir kuruluş.

Gerçekte, TESEV bilimsel araştırmalara dayalı bulgular ile politik kararlar arasında bağ kurulması için araştırmalar yürütmek, özgür düşünce ve bilgi birikiminin en geniş anlamda yayılmasına yönelik etkinlikler düzenlemek amacıyla kurulmuş bir düşünce üretim merkezidir.

TESEV, 1 Kasım Perşembe günü KA Araştırma işbirliğiyle hazırlanan ‘Ortadoğu’da Türkiye Algısı’ başlıklı araştırmanın verilerini kamuoyu ile paylaşmak üzere bir basın toplantısı ve panel düzenledi. Özet bilgiler medyada da yer aldı.

3-28 Ağustos 2012 tarihleri arasında 16 ülkede toplam 2800 kişinin katılımıyla gerçekleştirilen araştırma, tarihi gelişmelerin yaşanmakta olduğu Ortadoğu bölgesinde halkların beklenti ve değerlendirmelerine ışık tutmakta, Türkiye ve bölgedeki genel eğilimlere dair çarpıcı bulgular sunmaktadır. Bir Ortadoğu ülkesi olduğu tartışma götürmeyen İsrail’in bu ankete dahil edilmemiş olması kanımca bu bilimsel araştırmanın önemli bir eksisi.

Oldukça geniş kapsamlı olan ve bulguların grafik tablolar eşliğinde sunulduğu panelin özellikle önemli gördüğüm birkaç noktasına değineceğim.

Araştırmanın ’Sunuş’ bölümünde de belirtildiği gibi Suriye ve İran başta olmak üzere bazı ülkelerde Türkiye’ye duyulan yakınlıkta düşüş olmasına rağmen, Ortadoğu bölgesi genelindeki Türkiye algısının geçen yılki veriler göz önünde bulundurulduğunda temelde değişmediği görülmekte.

Araştırmanın gerçekleştiği ülkelerde katılımcılara seçilen ülkeler hakkında ne düşündükleri sorulduğunda; %78 destek oranı ile Türkiye’nin bu yıl Suudi Arabistan’ı bile geçerek ilk sırada yer aldığı görülüyor.

İsrail ile olan ilişkilerindeki gerginliğe rağmen katılımcıların %77’si Türkiye’nin bölge barışı üstündeki katkısını olumlu buluyor. Türkiye’nin Filistin sorununa katkıda bulunması gerektiğini düşünenlerin oranı ise %75. Türkiye’yi model görenlerin oranı da %61.

Her şeyden önce, Ortadoğu’da Türkiye’ye duyulan yakınlık giderek yapısal bir nitelik kazanıyor ve Türkiye bazı tereddütlere rağmen bölgede model olarak kabul ediliyor. Görünen o ki, Türkiye’yi yönetenler büyük bir hata yapmadıkları sürece bu eğilim devam edecek, bölge Türkiye’ye karşı sempati duyacaktır.

Araştırmanın diğer önemli bir sonucu ise Türkiye’nin sadece siyasi bir güç değil, ekonomik güç olarak da algılandığı yönünde. “Bölgenin en güçlü ekonomisi hangisidir, 10 yıl sonra hangisi olacaktır?” diye sorulduğunda, günümüzde Suudi Arabistan’dan sonra yer alan Türkiye’nin 10 yıl sonra ilk sırada gösterilmesi dikkate değer.

Panelde yer alan bir tablodan da görüldüğü gibi en göze çarpan sonuç; katılımcıların %70’inden fazlasının hakkında olumlu düşündüğü tek ülkenin Türkiye olması. En az sempati duyulan ülke %10 ile İsrail’dir. İsrail’i %33 ile ABD ve %36 ile İngiltere takip ediyor. İran %45 ile hakkında en az olumlu görüş dile getirilen dördüncü ülke konumunda.

ANDY-AR’ın gerçekleştirdiği  ‘Cemaatler Gerçeği / Türk toplumunda cemaat algısı-Mart 2011’ araştırmasında, komşuluk ilişkilerinin ele alındığı bölümdeki verilere göre, %42’lik bir oranın Yahudi komşu istemediği göz önünde bulundurulduğunda bölgesel eğilimin Türkiye gerçeğinin de üstünde olduğu ve Yahudi-İsrail ayırımının gözden kaçırıldığı anlaşılmaktadır.

İlginç gördüğümüz diğer bir bulgu da, ‘ekonomik sorunlar’ %21 ile bölgenin önemli konuları sıralamasında ilk sırada yer alırken, İsrail-Filistin meselesinin geçmiş yıllara oranla düşüş göstererek %8 ile beşinci sırada yer alıyor olmasıdır. Ancak bu değişimin, İsrail-Filistin sorununun önemini yitirmesinden çok Arap Baharı, Suriye İç Savaşı, İran ambargosu gibi bölgenin içinde bulunduğu durumların dönemsel etkisinden kaynaklandığı şeklinde yorumlanması daha yerinde olacaktır. 22 Ocak 2013 İsrail seçimlerinde, gerçekleşen veya o döneme kadar gerçekleşebilecek partiler arası birleşmelerin sonuçlarının İsrail-Filistin sorununu bölgenin önemli konular sıralamasında liste başına taşıyabileceğini öngörebiliriz. 

Kanımca Türkiye’nin bölgesel bir güç olarak konumunu sağlamlaştırması için İsrail ile arasında mevcut gerginlik politikasını sürdürmesi yerine, Türkiye’nin Filistin sorununa katkıda bulunması gerektiğini düşünenlerin oranının  %75 olduğu gerçeğinden hareketle bu doğrultuda bir politikanın izlenmesi yerinde olacaktır. 

Çünkü Türkiye’nin dış politikasında son dönemde gözlemlenen sertleşmeye rağmen arabuluculuk konusunda kendisine duyulan güvenin sürmekte olduğu anlaşılmaktadır. İran olsun, Suriye olsun, Filistin-İsrail ihtilafında olsun Türkiye’nin yüklenebileceği önemli misyonlar vardır.

 

1 Yorum