Ulysses’i yazmış olan el

Avram VENTURA Köşe Yazısı
28 Eylül 2012 Cuma

Paul Auster’in anılarında geçiyor: James Joyce, 1920’lerde Paris’teyken bir partiye katılmış. O sırada yanına bir kadın yaklaşıp, “Ulysses’i yazmış olan elinizi sıkabilir miyim?” diye ricada bulunmuş. Joyce sağ elini kadına uzatacağına havaya kaldırmış, bir süre inceledikten sonra şöyle demiş: “Size şunu hatırlatayım madam, bu el başka işlere de yaramıştır.”

Auster, yazarın bu sözleri üstüne şöyle düşünüyor:

“En ufak bir ayrıntıya girmemiş, ama ne müthiş bir açıksözlülük ve aynı zamanda ne müthiş bir üstü kapalı söz, her şeyi kadının hayal gücüne bıraktığı için de çok daha etkili.”

Joyce’un sağ elinin hangi işlere yaradığı bir yana, her birimiz, ellerimizin yaşamımıza neler kattıklarını düşünebiliriz. Kuşkusuz bu konuda sol eli en güçlü olan solaklarla, her iki elini aynı güçte kullanabilenlerin de söz hakları olacaktır.

Cahit Irgat, Ben nasıl sevmem sizi ellerim / Ne omuzlar tuttunuz.”derken,

Cahit Sıtkı Tarancı, “Sağ elim arslan elim / Dost için düşman için / Her zaman insan elim” dizeleriyle bu organımıza olan duyarlılıklarını dile getiriyorlar.

Arif Damar’ın bir dörtlüğünü de araya sıkıştıralım:

“Bir elim ekmekte bir elim sende / Bir elim gerçekte bir elim sende / İki el bir baş içinmiş masal / Bir elim gelecekte bir elim sende”

Her yerde, her işte elimiz, ellerimiz!..

Koruyan, savaşan, sevişen, yalvaran, dua eden, öldüren, yaratan, üreten, yaklaştıran, uzaklaştıran... İnsanı insan yapan, ellerimiz!

Picasso, en iyi el ve parmak motifi çizebilen iki kişiden birinin Abidin Dino olduğunu söylermiş. Dino, bu organların yalnızca resimlerini değil, seramik ve heykellerini de yapmıştır. Bunlar acı, umut ve savaşımlarını paylaştığı, yaratan, üreten insanların, ezilen halkların, emekçilerin ellerini simgelemektedir. Baktığımızda, birbirine sarılmış parmaklar, bir kardeşlik özlemini dile getirmiyor mu? Dino’nun şöyle bir gözlemi var: “Dört ayaklı bir yaratık olan atın gözlerine dikkatle baktınız mı hiç? Parmaksız bacaklarının künt uçları ne verecek ne de bir şey alacak durumda; böylece at ne resim yapabilir, ne de okşayabilir. Gözlerinin sonsuz kederi işte bu yüzden...”

Ben önümdeki klavyeye bakmadan yazmaya alışkınım; oysa şimdi bilgisayar tuşlarının üstünde gezinen parmaklarıma takılıyor gözlerim. Sanki her biri, istem dışı bir hızla hareket ederek, beynimden gelen komutlara yetişmeye, kurduğum tümceleri ekrana taşımaya çalışıyorlar. Bir başka deyişle parmaklarım, duygu ve düşüncelerimi yazıya dökerek somutlaştırıyorlar.

Öyle meslekler vardır ki, yalnız ellerin yardımıyla yapılabilir. Sanatın kimi dalları da... Resim, heykel, müzik gibi... Sanata ne denli duyarlı olsak da, üreten ellerimiz olmasa, kendimizi ifade edemeyecek, yaratıcılığımızı körelteceğiz. Nitekim Leonardo da Vinci, ruhun elle birlikte çalışmadığı yerde, sanatın olmayacağını söyler.

Sözlerimizi Melih Cevdet Anday’ın dizeleriyle noktalayalım:

Hayvanlar konuşamadıkları için / Kimbilir ne güzel düşünürler, / Tıpkı ellerimiz gibi