Türk futbolu ve TFF

3 Temmuz 2011 tarihinde kendine yeni bir sayfa açtığını duyuran TFF yaptığı tahkikat ve takibatlar sonucu yaptığı açıklamalarla hakikaten yeni bir sayfa açtığını gösterdi

Nedim BÜYÜKABOLAFYA Spor
5 Eylül 2012 Çarşamba

Yaklaşık bir yıl süren takibatlar ve araştırmalar boyunca basına onlarca belge sızdı, kimlerin kimlerle nerede görüştüğü resim ve videolarla her gün yeni bir flaş haber olarak basında yer aldı. Bu takibatların devam ettiği ve işin arkasının bırakılmayacağı defalarca açıklandı. Hatta olası suçlular yaklaşık 9 ila 12 ay arasında hiçbir delile dayanılmadan hapiste tutuldu.

SONUÇ

Birkaç göstermelik ceza ile olay kapatıldı.

İşe bakın ki başından beri suçlu olduğu iddia edilen ve yüz de yüz ceza alacak gözü ile bakılan takımlar ve yöneticileri sadece küçük bir açıklama ile serbest bırakıldılar. Sebep olarak eldeki delillerin yetersizliği gösterildi. Gözetim altında tutulmalarına sebep olarak da olası delillerin karartılmaması veya kaybedilmemesiydi. O kadar kıymetli delillerin varlığı bir anda yetersiz bulundu.

Aslında bu tarz kararlar Türk halkına hiç de yabancı değildi. Abdi İpekçi ve Uğur Mumcu cinayetleri, Susurluk Kazası ve Sivas Katliamları… Bunların hepsi derin araştırmalardı. Eğer aydınlatılsaydı hiç bir şey eskisi gibi olmayacaktı fakat aydınlatılamadı.

Aslında basına sızan görüntüler bir şeylerin döndüğünü göstermekteydi. Fakat olaylar geçmiş senelerde olmuş fakat soruşturma 2011-2012 sezon başında başlamıştı. Bazı konularda karar vermek gerekiyordu ve verildi. Fenerbahçe’ye men, Trabzonspor’a yola devam. İlerleyen soruşturmalarda işin içine Trabzonspor’unda karışmış olabileceği korkusu bu işi daha da derinlere götürmeme düşüncesini yarattı. Eğer gerçekten Trabzonspor da işin içinde çıkarsa bu sefer işler tamamen karışır ve Bursaspor da söz sahibi olabilirdi.

Mehmet Ali Aydınlar işin karmaşasını anlamış olacak ki TFF başkanlığını götüremeyeceğini açıklayıp görevini bıraktı.

Her şey Yıldırım Demirören’in yararına çalışır gibiydi.

100 yıllık Beşiktaş Kulübünü tarihinin en ağır maddi yükünün altına sokan Başkan Demirören ani bir kararla TFF başkanlığına geçti. Tarihini Kolej Takımı ve borçsuz olarak süsleyen Beşiktaş, tarihinin en zor günlerini yaşıyordu. Türk futbolunda bir ilk olarak Beşiktaş borçlarından dolayı UEFA ya alınmadı.

TTF ile UEFA’nın kararları

Yeni TFF ile UEFA Türkiye’deki bu olayları iyi sentez etmiş olacaklar ki karşılıklı antlaşma sonucu delil yetersizliği ile olayları kapattı.

Fenerbahçe davasını geri çekti, UEFA olayları kabullendi, Türk halkı da flaş transferleri izlemeye devam etti.

Bu olaylar Türk halkına gerçekten yeni bir TFF hediye etti. Daha önceleri hızlı ve kesin kararlar alamayan TFF Engin Baytar hadisesinde tarihinin en çabuk ve en ağır cezasını verdi. Yanılmıyorsam da ilk defa TFF’nin aldığı bu kararda indirime gidilmedi. Emre’nin söylemleri ve Zakora’nın hareketi dahi bu kadar sert ceza görmemişti. Düşünün ki ırkçılık dünya çapında suç sayılmaktadır.

TFF’nin en büyük destekçisinin yayımcı kuruluş olduğu kesin. Onunla arasının açılması TFF’ yi tarifi zor duruma sürükler. Bunun ilk örneğini şike davasında gördük. Olayların patlak verdiği ilk aylarda sessizliğini koruyan yayımcı kuruluş, ilerleyen zamanlarda durumun ciddiyetini fark edince ‘eğer lige bir şaibe karışırsa antlaşma geçerliliğini kaybeder’ şeklindeki açıklamasıyla TFF’nin kararına etkide bulunmuştur.

Yayıncı kuruluşun TFF üzerindeki etkisi Gaziantep olaylarında da kendisini göstermiştir.

On kişinin hayatını kaybettiği bu hain saldırı sonrası basın açıklamasında futboldan bahsetmeyen Galatasaray Teknik Direktörüne 5000 lira ceza kesilmesine etkisi olduğu düşünülmektedir.

TFF kuralları istediği an istediği hızda uygulamakta.  Geçtiğimiz sezon Fenerbahçe-Galatasaray final maçı sonrası Fenerbahçe’ye verdiği saha kapatma cezasını hiçbir gerekçe göstermeden indirim uyguladı.

Türk Futbolu Federasyon ile bu tarz sorunlar yaşarken, takımlarda kendi içlerinde yönetim zaafları çekmekte.

Takımlarda yönetim zaafları

Beşiktaş düştüğü maddi krizden çıkmak için  ‘feda etmeyen veda etsin’ sloganıyla Portekiz çetesinden kurtulmaya çalışıyor.

Fenerbahçe ise kulüp olarak içine düştüğü A.A.A üçgeninden çıkmanın yollarını arıyor.

34 yaşında olan Fenerbahçe için son yıllarda çok başarılı maçlar çıkaran Kaptan Alex

sonunun yaklaştığını anlayınca taraftarı arkasına alıp kulübün geleceği ile oynuyor. Kulüp bu karmaşanın içinde Avrupa şansını zora sokuyor. Düşünün ki Başkan Aziz Yıldırım’ın açıklamaları bile taraftarı susturmuş değil.

Kulüp yöneticileri yaptıkları transferlerde kar-zarar hesaplarını yapmadıkları ve alt yapıya destek vermedikleri sürece Türkiye’de Beşiktaş örnekleri çoğalacağa benziyor.

Yöneticiler, Avrupa’nın eski gözdelerine göz dikeceklerine, kulüplerini nasıl yönettiklerine baksalar, Türk futbolu için daha faydalı olacağa benziyor.