Bir sözcüğe bin anlam

Avram VENTURA Köşe Yazısı
29 Ağustos 2012 Çarşamba

Bir sözcüğe bin anlam yüklemek!

Çok mu abartılı?..

Olsun! “Bin” sözcüğü kuşku yok ki sonsuzla eşdeğer. Gerekirse kendimize göre yüz ya da on anlam yüklemiş olalım; onun yalın durumundan, sonsuz çağrışımlara açık bir sözcük durumuna soktuğumuzda, dili zenginleştiriyoruz, yoğunlaştırıyoruz, şiirleştiriyoruz.

Durup durup da bu söyleşi nereden çıktı, diyorsanız...

Özdemir Asaf’ın şiirlerini yeniden okurken, aradan zaman geçince unuttuğum şu dizelerine takıldım:

Bir kelimeye / Bin anlam yüklediğim zaman / Sana sesleneceğim

Seslenmek için çok bekler mi, diye düşünmeyelim; gerçek bir şairin seçtiği sözcükler, hedefi belirsiz birer mermi gibidirler. Kimi okuyucunun kolundan, kimini bacağından, kimini beyninden, kimini de yüreğinden vurabilir. Nitekim şair bir şiirinde aşktan söz ederken, her sevdalı bu dizeleri farklı bir gözle okuyacak, o güne değin yaşadığı deneyimler doğrultusunda kendine göre anlamlar çıkaracaktır. Yine aynı şekilde, her okuyanın imgeleminde gurbet sözcüğü ayrı, hasret ayrı, güzel ayrı duyumsanacak, şairinin olsun yazarken düşünemediği binlerce anlam kazanacaktır.

Sözcükler söze dönüştüklerinde, sınırlarını kestiremediğimiz birer güçtürler: Kimi zaman daha önce de vurguladığımız gibi yüreğimizden vuran birer silahtır, kimi zaman nasıl etkileyeceği belirsiz bir zehir, kimi zaman kanayan yaralarımızı iyileştiren ilaç, kimi zaman da açlığımızı gideren gıdadır.

Sözcüklere egemen olmasını bilenler, insanları da istedikleri gibi etkileyebiliyorlar: Yönetebiliyor, yönlendirebiliyor, umut verebiliyor, kendilerine âşık edebiliyor, aldatabiliyor,  savaş açabiliyor, barış yapabiliyorlar.

Her şey sözcüklere yüklenen anlamlar kadar, onu kullananların becerilerine ve dinleyenlerin algılama güçlerine göre önem kazanıyor. Öyle ki, bir sözcüğe yapılan vurgu farklı anlamları da beraberinde getirebiliyor.

Neruda, Mayakovski, Nazım gibi kimi şairlerin, şiirleriyle kitleleri nasıl eyleme geçirdiklerini göz önüne aldığımızda, sözcüklerini gücünü daha iyi anlayabiliriz.

Kendi payıma, bir sözcüğe bin anlam yükleyemesem de, onlarla oynaşmanın keyfini yaşamaktan mutlu olduğumu söyleyebilirim.

Ahmet Oktay’ın bu güzel şiiriyle sözlerimizi noktalayalım:

En sevdiğim kelimeler gibisin / örneğin öfke gibi / hani bir zamanlar /dağda ve sokakta açan.

Örneğin umut gibi / günde, gecede yitip durduğumuz / zeytin dalını dal eden.

Örneğin aşk gibi / denizlerin üzerinde yürüten.

Örneğin kavga gibi / yüreğimi sıkı, saçlarımı kara tutan / kayaları yumuşatan kavga gibi.