ABD’nin güney sınırında büyüyen tehlike

Bugüne kadar güney sınırında ülkeye yasa dışı girenler ve uyuşturucu trafiği ile uğraşan ABD’nin artık yeni bir sorunu var. Meksika’da gittikçe yaygınlaşan Hizbullah ve radikal İslam

Dünya
25 Temmuz 2012 Çarşamba

Galya KOHEN AFYA


Amerika Birleşik Devletleri’nin İslami Cihad’ı birçok cephede tehdit olarak görürken aslında en yakınına, güney komşusu Meksika’ya dikkat etmesi gerektiği ortaya çıkıyor. Meksikalılara Müslümanlığı kabul ettirmekten uyuşturucu kaçakçılığına, adam kaçırmaktan köleleştirmeye varan farklı taktikleri kullanan radikal İslamcılar ve Cihad yanlılarının hedefi olan Meksika, ABD’ye zarar vermesi için aracı olarak kullanılmaya çalışılıyor.

New York Daily News’te yayınlanan “Eve yakın: Hizbullah teröristleri ABD sınırına yaklaştı” başlıklı haberde, Meksikalı yetkililerin Tijuana’nın Amerika sınırına, Bekaa Vadisindeki terörist yuvalarının İsrail’e olduğundan daha da yakın mesafede bir Hizbullah ağı ortaya çıkardıkları belirtilmişti. Bir Kuveyt gazetesine göre asıl amaç İsrail’i ve Batı’daki hedefleri vurmak. Birkaç yıldan beri Meksika uyuşturucu çeteleriyle yakınlaşan Hizbullah, ABD’ye yönelik yaptığı uyuşturucu ve insan kaçakçılığı sayesinde finansal gücünü arttırdı. Meksika böylelikle teröristleri barındırıp finanse ettiği bilinen ve son zamanlarda narkotik bazlı bir terör örgütü olan FARC’ı destekleyen Hugo Chavez başkanlığındaki Venezuela ile ilişkilerini kuvvetlendiren Tahran rejimini bile gölgede bıraktı.

Washington Post’un bir makalesi ise bu konunun Amerika açısından ciddi bir güvenlik sorunu olduğuna işaret ediyor: “Güney sınırımızı paylaştığımız Meksika’da Hizbullah’ın hareketlerinin yoğunlaştığına yönelik gelen yeni bilgiler ve çeşitli ülkelerden radikal eğilimli Müslümanların Meksika sınırını kullanarak ABD’ye girmesi güney sınırımızda bizi bir güvenlik kabusunun beklediğinin bir göstergesi sayılmalı.” ABD’nin saygın üniversitelerinden biri olan Georgetown Üniversitesinin yaptığı bir araştırmada ise bu endişe doğrulanıyor. Bu çalışmaya göre, Meksika’da yaşayan Lübnan ve Suriye kökenli göçmenlerin sayısı 200.000’i geçiyor. Suriye, İran ile birlikte, Hizbullah’ın en güçlü finansal ve politik destekçilerinden biri, Lübnan ise buradaki çoğu göçmenin geldiği ülke. Sanki 11 Eylül’de ABD’yi cehenneme çeviren on dokuz Cihad yanlısı yetmiyormuş gibi bir de bu insanlara benzeyen 200.000 kişinin daha bu kadar yakında olduğunu bilmek ABD açısından çok rahatsız edici.

Yakın zamanda Meksika’da bir Cihad yanlısının hücresinde 100 M-16 tüfekleri, 100 AR-15 tüfekleri, 2.500 el bombası, C4 patlayıcıları ve tanksavar cephaneleri ele geçirildi. Bu silahların Irak’tan radikal İslamcılar tarafından getirildiği belirtildi. Bu bilgiler, Hizbullah’ın Meksika’daki varlığına yönelik endişeleri ve Hizbullah’ın ABD-Meksika sınırında faaliyette olan uyuşturucu kaçakçıları ile olan potansiyel bağları ortaya koyuyor.

2005’te çıkan “İslam Chiapas’ta bir yer ediniyor” başlıklı yazı Meksika’da İslam’ın nasıl yol almaya başladığına değinmişti: Yüzlerce yerli Mayalı’ya İslam dinini kabul ettirmeye çalışan radikal İslamcılar yüzünden, uzun zamandır Katolikliğin kalesi olan güney Meksika adım adım bir çatışmaya doğru sürükleniyor. Meksika hükümeti kendi arka bahçelerindeki bu kültür çatışmasından çok endişeliler.

Meksika’da başörtülü insanları görmenin olağan bir durum haline geldiğini anlamak için, eski El-Kaide lideri Ayman Zawahiri’yi yakından tanıyan eski Cihad yanlısı Tevfik Hamid’in sözlerine kulak vermek gerek. ‘Cihad’ın İçinden’ adlı kitabında Hamid, “Burada başörtüsünün artması kuvvetli bir şekilde terörizm ile ilintili bir durum. Başörtüsünün kullanımının, Endonezya, Mısır, Cezayir ve İngiltere gibi ülkelerdeki Müslüman kadınlar içinde kullanımının yaygınlaşmasına paralel olarak bu ülkelerde terörizm olaylarının ciddi bir şekilde hızlandığını görüyoruz.” Meksika’da İslam’ı kabul edenlerin sayısında fark edilir bir artışın yaşandığını belirten Hamid, bu durumun Meksika hükümetini endişelendirdiğini, Meksika Başkanı Vincente Fox’un El Kaide gibi radikal köktendincilerin etkisinin hızla artacağından duyduğu korkuyu belirterek, bu durumu araştırmak için Mayalılar arasında gizli servisten insanları bile sokmaya başladıklarının altını çizdi.

Meksika’da uyuşturucu mafyasının ya da Cihad faaliyetlerinin bir sonucu olarak insan kaçırma suçları da hızla yaygınlaşıyor. Terörle mücadele uzmanlarına göre, radikal İslamcı teröristler Meksikalıların arasına, Avrupalıların arasına karıştıklarından çok daha kolay girmişler. Bu da onlara ABD’nin güney sınırlarını daha kolay aşmaya yardımcı olabiliyor. Böylelikle örneğin küçük bir iş çantasında Meksika’dan Amerika’ya şarbon sokup 330.000 Amerikalıyı sadece bir saatte öldürmek çok kolay bir iş haline gelmiş oluyor. 

ABD Uyuşturucu ile Mücadele Kurumu DEA’nın eski operasyon şefi Michael Braun, İran’ın yardım ettiği Lübnanlı bir grubun uzun zamandır Güney Amerika’da narkotik ve insan kaçakçılığı yaptığını söylüyor. Fakat yine de ABD, ülkeye transit geçişlerin kontrolü için Meksika narkotik kurumlarına güvenmek durumunda kalıyor. Sadece birkaç ay önce FBI ve DEA yetkilileri, İran’a bağlı fakat Meksika’da yerleşik bir grubun ABD’ye yönelik bir terör saldırısı planını ortaya çıkardılar. Ülkede radikal İslamcı örgütlerin kullandığı farklı şiddet yöntemlerini içeren olayların artması, bu kesimin Meksika uyuşturucu çetelerine ne denli dahil olmaya başladıklarını gösteriyor.

Tehlike sadece Hizbullah ile sınırlı değil; 2006 yıllarında Meksikalı yetkililer, yasadışı yollardan vize alıp ülkeye göç ettiği çeşitli raporlarla ortaya konan (İspanya sınırlarında faaliyet göstermesiyle öne çıkan Cihad savaşçıları ve misyoner nitelikli) Murabitun grubunun faaliyetlerini incelemeye aldı. Bu şekilde ülkeye giren grubun içinde El Kaide bağlantıları da olan Avrupalı radikal üyeleri olabileceği belirtilmişti.

Bir başka makalede sözü edilen, Meksika’daki İslam örgütlerinin odaklandığı ‘dava’ faaliyetleri ise endişe uyandırıyor. Dava, bu küçük örgütlerin köyleri dolaşarak İslam’ı yaymaya çalışmak için insanlarla konuşmalarına ve bu yöndeki genel misyoner içerikli faaliyetleri içeriyor. İlk bakışta bunun bir zararının olmadığı düşünülse de, bu faaliyetlerin genel içeriğinde radikal, anti-Amerikan bir bakış açısı yer alıyor. Örneğin Mısır televizyon kanallarının birinde bir din adamı, Müslümanların, ‘kafir’ olarak görülen gayrimüslimlere gülümsememesi gerektiği, ancak eğer bu Müslüman kişiler ‘dava’ faaliyeti içerisindelerse yani kafirleri İslam’a kazandıracaklarsa (ve bu yolla İslam’ı kuvvetlendirecekse) gülümseyebilecekleri yönünde bir görüş bildiriyor.

Burada yazılanlar Meksika’da radikal İslam’ın gelişimini gösteren olaylardan sadece birkaç örnek; İslam’ı kuvvetlendirmeyi amaçlıyorsa uyuşturucu kaçakçılığını gözeten radikal İslamcıların Meksika’dan Amerika’ya karşı tehdit oluşturduğu yönünde gelen kanıtlar bir hayli fazla. Bu anlayışa göre İslam’ın yaygınlaşması amacıyla yapılan, şiddet kullanımından yıkıcı ve yok edici faaliyetlere kadar kullanılan tüm yöntemler mubah görülüyor. Afganistan’daki ‘inançlı’ Taliban üyelerinin eroin ticareti yaptıkları gibi, burada da Hizbullah’ın ve radikal İslamcıların uyuşturucu mafyasında faaliyet göstermeleri kabul görülüyor. Meksika’daki İslamcıların Cihad adına uyguladıkları şiddet eylemleri dışında aşağıdaki taktikler kullanılıyor:

Adam kaçırma ve köleleştirme: Bu Meksika’da bir hayli uygulanan bir yöntem. Kendi kanunları adam kaçırmayı ve kafir olarak gördüğü insanları – bu durumda Meksika’daki Müslüman olmayan halkı – köleleştirmeyi kabul ediyor.

Gasp ve şantaj: Bu da Meksika’da yaygın olan bir durum olmasıyla beraber özellikle köktendincilerin de sık başvurduğu bir yöntem olarak biliniyor.  ‘Kafirler’ şantaj yapılıp yüksek miktarlarda para karşılığında serbest bırakılabiliyorlar.

Dava faaliyetleri çerçevesinde Meksika’daki bu radikal İslamcılar, Meksika’nın kuzey komşusu hakkında haksız argümanlar da kullanabiliyorlar. Örneğin, İslam’ın ‘ırksal eşitlik’ dini, Hıristiyanlığın ise ‘beyaz adam’ın dini olduğunu ve ırkçı beyazların kendi atalarına, onları sınır ötesinde fakir bir halk olarak tutmak istemelerinden dolayı, empoze ederek kabul ettirdiğini öne sürüyorlar. Meksika’daki İslamcı stratejistler, İslam’ı kabul ettirme ya da sadece işbirliği gibi farklı yöntemlerle, ‘inanmayan’ları kendi taraflarına çekmeye çalışıyorlar.