Bu hafta ağımıza takılanlar

Kahvede, bakkalda, bilardo salonunda girdiğim her siyasî tartışmanın bir noktasında ilginç bir şey olur. Dediklerime katılmayan, belki biraz da sinirlenen bir kişi birdenbire “Ama zaten sizler...”kelimeleriyle başlayan bir cümle söyler. Birdenbire “ben”, “sizler” olurum. Çoğalırım.“Roni” olmaktan çıkıp ırkçı, bozguncu, entrikacı, kinci, intikamcı, dünyacı, isyankâr, dönek “Yahudiler” olurum. Adam benimle değil, bu kalabalık grupla tartışıyormuştur meğerse. RONİ MARGULİES

Diğer
15 Ağustos 2012 Çarşamba
  • ÖZELLİKLE CEMAATE MENSUP GENÇLER ARASINDA “ACABA BİR SÜRE SONRA BURALARDA BİZE HAYAT HAKKI KALMAYACAK MI?” GİBİ KUŞKULAR DOĞMAYA BAŞLAMIŞ

O akşam çok çarpıcı bir şey öğrendim: Türkiye’deki Musevilerin sayısı 17 bine düşmüş. Halbuki birkaç yıl önce 26-27 binlerden söz ediliyordu. Kısa zamanda çok ciddi azalma olmuş. Türkiye-İsrail arasında yaşanan yüksek tansiyonun bu duruma yol açtığını tahmin etmek aslında zor değil. “Mavi Marmara”, “One Minute” olayında Türk tarafından verilen sert mesajlar, iki ülke hükümetlerini karşı karşıya getiren tartışmalar ve İsrail’de ideolojik olarak hayli katı bir yönetimin iş başında olması Türkiye’deki Musevileri endişeli bir ortama sürüklemiş.

İsrail’e tepki duyulan ülkelerde bir şekilde Musevilerin hedef alınıyor olması bu tedirginliği daha da artırmış. Özellikle cemaate mensup gençler arasında “Acaba bir süre sonra buralarda bize hayat hakkı kalmayacak mı?” gibi kuşkular doğmaya başlamış. Musevilerin Osmanlı’dan bu yana kültürümüze ne kadar büyük katkılar sağladığını çok iyi bilen biri olarak gelinen bu duruma üzüldüğümü söylemeliyim. Türkiye Musevilerinin vatanseverliğine hiç kimse söz söyleyemez. 500 yılı aşkın birliktelik, Türkiye ile İsrail arasındaki 3 yıllık kavga nedeniyle bu şekilde bozulursa çok yazık olur.

Hakan Çelik

http://www.posta.com.tr/siyaset/YazarHaberDetay/Musevilerin-sayisi-17-bine-dusmus.htm?ArticleID=133142

 

  • BİZ İSRAİL OLARAK BARIŞA HAZIRIZ VE TÜRKİYE'NİN DE BARIŞA HAZIR OLDUĞUNU GÖRMEK İSTİYORUZ

Baktığımızda ortada halledilemeyecek bir sorun yok. Kaldı ki bugün bölgede yaşananları görünce yani Suriye'deki olaylar, onun dışındaki Arap coğrafyasında meydana gelen ayaklanmalar, tüm bunları gördüğümüzde, Türkiye ile İsrail arasındaki sorunların bir an önce giderilmesi gerektiği elzemdir.

Bu süreçte İsrail tarafından peş peşe olumlu adımlar atıldı. İsrail hem Türk halkına, hem de Türk hükümetine olumlu mesajlar verdi, verecektir de. Çünkü biz kapıları sonuna kadar açık tutuyoruz. Türkiye ile oturup, masada her şeyi konuşmak istiyoruz. Düşünsenize bir arkadaşınızla küstünüz, ne yaparsınız? Ona gider, sorunu anlatırsınız, dersiniz ki, 'arkadaşım sen bunu yaptığın için ben seninle küstüm'. O da özrünü diler, aradaki kırgınlık giderilir, tekrar eski dostluğunuza devam edersiniz.

Biz masaya oturup, her şeyin konuşulmasını istiyoruz. Her şey konuşulmadan sorunun çözülmesi taraftarı değiliz. Türkiye'nin kaygılarını anlıyoruz. Mavi Marmara olayından sonra hem Türk hükümeti hem de Türk halkının duygularını inanın çok iyi anlıyoruz. Bize büyük bir tepki var, bunu anlayabiliyoruz. Bu olayın soğukkanlılıkla çözülebileceğine inanıyoruz.

Dediğim gibi bizim de hatalarımız oldu. Kimse yüzde yüz doğru olamaz, İsrail de yüzde yüz haklıdır diyemeyiz. Herkesin hataları vardı. Bugün İsrailliler, 'Türkler neden bizden nefret ediyorlar' diye düşünüyor. Burada Türkiye'den bazı yetkililerin, halkı sokağa döken ve İsrail karşıtı söylemler içeren açıklamalarını gördük, bunlara üzüldük çünkü bu yolla hiçbir yere ulaşamayız. Biz İsrail olarak barışa hazırız ve Türkiye'nin de barışa hazır olduğunu görmek istiyoruz. Aradaki sorun kesinlikle hükümetler arasındaki bir sorun, asla halklar arasında bir sorun değil. Sokaktaki İsrailliler, Türklerle konuşmak istiyor, aradaki sorunların giderildiğini anlatmak istiyor.

Yigal Palmor

http://www.sabah.com.tr/Dunya/2012/08/10/iki-arkadas-kusunce-ozur-dilenir

 

  • SON DÖNEMDE TÜRKİYE'YE YÖNELİK TERÖR SALDIRILARININ ARTMASI, İSRAİL'İN DE MISIR'DAKİ YENİ YÖNETİM VE GEÇEN HAFTA SINIR BOYUNDA YAŞADIĞI ÇATIŞMANIN, İKİ ÜLKEYİ İSTEMESE DE BİR NOKTADA BULUŞTURDUĞUNA İNANILIYOR

Şimdi ne olacağına gelirsek...

Ankara'nın, Brüksel ve Washington ile hiç sorunu yok.

Ancak İsrail ile ilişkileri Filistin ve Gazze dolayısıyla çıkmazda.

Mavi Marmara olayından bu tarafa da ilişkilerin yeniden düzelmesinin şartları da belli: Gazze'ye ambargonun kaldırılması ve özür dilenmesi.

İsrail düşük profilde özre hazır olduğunu hissettirdi, bir süredir ilişkileri tamir için Tel Aviv'den mesajlar yolluyor.

Ankara Strateji Enstitüsü'nün bölgeyi iyi bilen araştırmacısı Doç. Dr. Mehmet Akif Okur'un dün aktardığına göre yeni plan da uygulamaya konulmuş.

Okur, İskandinav ülkelerinden katılımcılarının oluşturduğu bir yardım gemisinin Gazze'ye hareket ettiğini, yol boyunca katılımcıları da beraberine alıp yakında Doğu Akdeniz'e gireceğini söyledi.

Beklenti bugüne kadar Gazze'ye kayık bile yanaştırmayan İsrail'in ambargoyu kaldırıp gemiye giriş izni vermesi ve Türkiye ile ilişkilerinde yeni sayfayı açması.

Hafta sonu Türkiye'de olacak ABD Dışişleri Bakanı Clinton'ın da telkinlerini bu çerçevede yineleyerek ilk adımın atılmasına aracılık etmesi.

Böylece ittifakın, sorunlu bölgedeki iki ucunun gücünün birleştirilmesi.

Dolayısıyla Suriye'de ve Bağdat'ta her iki ülke için de sorun olmaya başlayan yapılanmaya ortak çözüm üretilmesi.

Kuzeyden Türkiye, güneyden ise İsrail'in ablukası altında soruna çözüm bulunması.

Başkaları yerine her iki tarafın benimseyeceği yönetimlerin oluşmasının sağlanması.

Bir de Şam'ın elindeki kimyasal silahları kullanmasına izin verilmeden ortaklaşa çözüm bulunması.

Doç. Dr. Okur'un dile getirdiği bu senaryo, bir süredir Ankara kulislerinde konuşuluyor, ancak uygulanılabilir bulunmuyordu.

Son dönemde Türkiye'ye yönelik terör saldırılarının artması, İsrail'in de Mısır'daki yeni yönetim ve geçen hafta sınır boyunda yaşadığı çatışmanın, iki ülkeyi istemese de bir noktada buluşturduğuna inanılıyor.

Muharrem Sarıkaya

http://www.haberturk.com/yazarlar/muharrem-sarikaya/766478-ortadogu-hesabi

 

  • İŞTE BİZİM BAŞBAKAN İLE TELEFONDA KONUŞURKEN ELİNDE TUTTUĞU O BEYZBOL SOPASI; 'İSRAİL ALEYHİNE TEK LAF EDERSEN, SOPAYA HAZIR OL!' İŞARETİ İDİ

Başbakan Erdoğan'ın seçim taktiği bellidir:

1/Önce İsrail'e çatar; böylece Türkiye'deki Yahudi karşıtı Müslümanları kendisine bağlar. İsrail Devlet Başkanı Şimon Perez'e karşı  'Van münit' çıkışı da böyleydi.

2/'Tek devlet, tek vatan, tek millet' sloganını devreye sokarak milliyetçi çoğunluğu kazanır.

Soruyorum: Uzun zamandır Başbakan Erdoğan niçin İsrail'e tek laf edemedi?

Edemez: çünkü; Amerika'da seçim var. Başkan Barack Obama'nın rakibi olan Cumhuriyetçi Mitt Romney,  açıkça İsrail'in yanında duruyor. Ortadoğu'da İsrail karşıtı ülkelerden hesap soracağını söylüyor; Obama'yı bu konuda pasif kalmakla suçluyor ve kamuoyundan destek buluyor. Bu yönden sıkışan Obama da İsrail'i savunan bir çizgiye geldi.

İşte bizim Başbakan ile telefonda konuşurken elinde tuttuğu o beyzbol sopası; 'İsrail aleyhine tek laf edersen, sopaya hazır ol!' işareti idi. Bunu kamuoyuna da anlatmak için; bu sopalı fotoğraf;  Obama tarafından bilinçli olarak basına servis edildi. Böylece; Obama'nın, Başbakan Erdoğan'a ne mesaj verdiği de gösterilmiş oldu.

Rıza Zelyut

http://www.gunes.com/2012/08/09/yazar/2852/riza_zelyut/_van_munit__nerede_kaldi_.html

 

  • HER GELİŞMEYİ ABD VE İSRAİL KARŞITLIĞI ÜZERİNDEN OKUMAK İSLAMİ BİR BAKIŞ AÇISI OLARAK YUTTURULAMAZ

Türkiye bölgedeki her gelişmeye etnik, mezhebi veya dini değil tamamen insani ve vicdani perspektifle bakar. Mazlumun dinini, mezhebini, ırkını sormaz, ona göre tutum takınmaz. Türkiye çıkar odaklı politika geliştirip sadece kendini düşünen hesaplar içine de girmez, değer odaklı davranıp her ülke vatandaşının kendi iradesiyle geleceğini şekillendirmesine katkıda bulunmaya çalışır.

Her gelişmeyi ABD ve İsrail karşıtlığı üzerinden okumak İslami bir bakış açısı olarak yutturulamaz. Kur'an'da ABD karşıtlığı yoktur ama zalime karşı tavır almak vardır. Esad yönetimi de zalimin önde gidenidir. Esad rejimi gibi vatandaşına geçmişten bu yana her türlü zulmü yapan, insani ve İslami haklarını vermeyen bir yönetime destek vermek büyük bir vebaldir.

Yalçın Akdoğan

http://www.duzceyerelhaber.com/kose-yazi.asp?id=9736

 

  • KOMŞULARINA DÜŞMAN, ÖZGÜR DÜNYADAN İZOLE EDİLMİŞ BİR İSRAİL UZUN SÜRE AYAKTA KALAMAZ

İzolasyon ve daralma rüzgârları İsrail'e doğru esiyor. Kaba ve kibirli iktidar simsarları Yahudi olmayanları kamusal alanlardan dışlıyorlar. Sokaktaki grafitiler onların gizledikleri düşlerini açığa çıkartıyor: "Arapsız", "Yahudi olmayanların kalmadığı" bir İsrail. Bu dışlayıcı fikirlerinin İsrail'e, Yahudiliğe ve diaspora Yahudilerine neler yaptığını fark etmiyorlar. Bu eğilimler bu şekilde devam ederse, demokrasinin tüm alametleri silinip gidecek ve İsrail, bir Ortadoğu teokrasisi olmuş olacak. Yahudi bir azınlık Ürdün Nehri ile Akdeniz arasındaki Filistin çoğunluğu, siyasi haklardan ve yasal bir statüden yoksun milyonlarca insanı kontrol ettiği sürece İsrail'e bir demokrasi demek mümkün olmayacak. Böyle bir İsrail, kelimenin en dar anlamıyla daha Yahudi olsa da demokratik olmayan bir İsrail'in, komşularına düşman, özgür dünyadan izole edilmiş bir İsrail uzun süre ayakta kalamaz.

Fakat bir seçenek daha var: Bu çatışma aynı zamanda çözüm de sunabilir. Kuzey İrlanda ve Güney Afrika örneklerinde gördüğümüz gibi vatandaşlar artık birbirlerinin kanlarını akıtmayabilirler. Buralarda olduğu gibi İsrailliler artık bir etnik demokraside yaşamamaya, barış içerisinde yaşama şanslarından vazgeçmemeye, bu toprakların onlardan önce sakinleri olan azınlıkların kovulduğu bir ülkenin pasif yurtseverleri olmamaya karar verebilirler. Ancak çok ıstırap, boykot ve belki de kan döküldükten sonra bugüne gelindiğinde anlaşmadığımız, üzerinde bile anlaşabilmenin tek yolunun gerçek ve canlı bir demokrasi olduğunu anlayacağız. İlericisi ve sivil bir anayasaya dayanan; etnisite ile vatandaşlık, sinagog ile devlet arasında bir ayrım koyan; özgürlük ve eşitlik ilkelerini sahiplenen bir demokrasi.

Gerçek bir İsrail demokrasisi kurulduğunda, başbakanımız Capitol Hill'e gidecek ve koridorun iki tarafından da alkış alacak. Başbakanımız her "barış" dediğinde dünya ona gerçekten inanacak. Bu satırları okuyan ve alaycı bir tebessümle gülen şüpheciler için, Amerikalılara "Evet, hâlâ yapabiliriz", İsraillilere de "Eğer isterseniz, bir rüya değil" diyorum.

Avraham Burg

http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=1329888&title=yorum-avraham-burg-israilin-solan-demokrasisi#.UCJWJADovBh.facebook

 

  • BİRDENBİRE “BEN”, “SİZLER” OLURUM. ÇOĞALIRIM.“RONİ” OLMAKTAN ÇIKIP IRKÇI, BOZGUNCU, ENTRİKACI, KİNCİ, İNTİKAMCI, DÜNYACI, İSYANKÂR, DÖNEK “YAHUDİLER” OLURUM

Kahvede, bakkalda, bilardo salonunda girdiğim her siyasî tartışmanın bir noktasında ilginç bir şey olur. Dediklerime katılmayan, belki biraz da sinirlenen bir kişi birdenbire “Ama zaten sizler...”kelimeleriyle başlayan bir cümle söyler. Birdenbire “ben”, “sizler” olurum. Çoğalırım.

“Roni” olmaktan çıkıp ırkçı, bozguncu, entrikacı, kinci, intikamcı, dünyacı, isyankâr, dönek “Yahudiler” olurum.

Adam benimle değil, bu kalabalık grupla tartışıyormuştur meğerse.

Ve bu kalabalık grubun belirleyici temel kavramlarının küfür, şirk ve nifak olduğunu herkes zaten bildiği için, ben farkında bile olmadan boş yere tartışmışımdır. Tartışmanın sıkıştığı yerde, karşımdaki kişi veya kişilerin yüzünde “Seni gidi münafık, biz zaten sizi biliriz” ifadesi belirir.

Kahvede, bakkalda, bilardo salonunda ben bunu doğal karşılarım. Doğal olduğunu düşündüğüm için değil, alışık olduğum için.

...

Yahudi karakter tasvirlerinde, öteden beri üzerinde durulan bazı karakter özellikleri vardır. Bu özellikler şöyle sıralanabilir:

Yahudi ketumdur, sır vermez. Kurnaz ve hilekârdır. Dayanıklı ve sabırlıdır. Gürültücü, yaygaracı ve telâşlıdır. Adsız kalmaya, sinsi davranmaya özen gösterir. Çıkarlarına, kazancına ve maddeye düşkündür. Avareliği ve geziciliği sever. Bu yüzden adı ‘Serseri Yahudi’ye çıkmıştır. Dinine ve din adamlarına çok bağlıdır. Onların sözü kanun yerindedir. Millî ülküsüne bağlıdır. Belli etmez görünse de, kinci ve intikamcıdır. Bu, tarih boyunca onun en önemli gücünü teşkil etmiştir. Tutumludur, cimridir. Başkalarına (Yahudi olmayanlara) ikiyüzlü davranmayı, yalan söylemeyi doğal görür. Ahlâk ilkeleri millîdir, kendi aralarında geçerlidir. Yabancılara karşı farklı ilkeler oluşturmuştur.. Yahudi, Yahudi ırkçısıdır...”

 Kahvede veya bilardo salonunda ırkçılara ırkçı olduklarını anlatmaya nasıl çalışmıyorsam, Süleyman Sayar gibi cahil beyinsizlerle de uğraşmaya niyetim yok.

 Şu kadarını söyleyeyim:

 Bu makaleyi yayımlayan Fakülte Dergisi’nin Yayın Kurulu, dergiyi yayımlayan İlahiyat Fakültesi’nin dekanı, Uludağ Üniversitesi’nin Senato üyeleri ve rektörü ırkçıdır.

Türkiye’de yaşadıklarına şükretsinler. Başka ülkelerde bunların yeri üniversite değil cezaevi olurdu.

Roni Margulies

http://www.duzceyerelhaber.com/kose-yazi.asp?id=9792&roni_margulies-yahudi_millî_karakteri_kufur_sirk_ve_nifak

 

  • EY BU YAZIYA İLHAM VEREN RONİ, SEN BURADA NASIL YAŞAYABİLİYORSUN?

"Zırva tevil götürmez" denir. Yani saçmalığın yorumu olmaz. Ancak gelin bir an için bu iddiayı ciddiye alalım:

Yazar neticede bir sosyal bilimci olmasına rağmen çok açık bir gerçeği görmüyor: Ortak özellikleri bu kadar olumsuz olan bir topluluk bir arada yaşayamaz ki...

İnsanlar toplandıkları andan itibaren tartışmaya, sonra da kavga etmeye başlar. Ardından cinayetler ve kan davası gelir. Bu insanlar bir arada yaşayamayacakları için de ortak karakter özellikleri geliştiremezler.

Bitmedi... Topluluğu bir arada tutan en önemli mekanizmalardan biri ticarettir. Bu karakterdeki insanların ticari ilişkiye girmeleri, mal alıp satmaları da imkânsızdır. Ekonomi bir hafta içinde çöker.

Ciddi bir üniversite böyle bir makaleyi nasıl yayınlamış; anlamak mümkün değil. Biri bu olumsuz sıfatları Yahudiler için söylese, Tel Aviv Üniversitesi'nin yönetimi kabul eder mi? Etmez.

O halde biraz empati kurmalı: Sana yapılmasını istemediğini, başkasına yapma.

1) Oyun Teorisi'ne katkılarıyla ünlü iktisatçı Ariel Rubinstein, böyle bir makale yazmadı.

2) İşin aslı şu: "Yahudi Karakteri" başlıklı makalenin yazarı Yard. Doç. Süleyman Sayar... Yazar yukarıdaki olumsuz karakter özelliklerini, Müslümanlar için değil Yahudiler için sıralamış. Kendisi aynı unvanla Dinler Tarihi Anabilim Dalı'nda hocalık yapmakta.

3) Merak edenler, Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi'nin 9'uncu sayısında (2000) yayınlanan yazıya internet sitesinden ulaşabilir.

Özel not: Ey bu yazıya ilham veren Roni, sen burada nasıl yaşayabiliyorsun?

Emre Aköz

http://www.sabah.com.tr/Yazarlar/akoz/2012/08/12/aynaya-baktim-sizi-gordum

 

  • STRUMA’NIN TRAJEDİSİNDE TÜRKİYE’YE TOZ KONDURMAK İSTEMEYEN DEVLETÇİ, MİLLİYETÇİ TARİH YAZIMININ HEM DE AYNI ZAMANDA, AMA BU KEZ TAMAMEN FARKLI GEREKÇELERLE VE ANLATIMLARLA YAHUDİ HÂMİSİ TÜRK DİPLOMASİSİ RESMİ ÇİZİYOR OLMASI, TUTARSIZLIĞIN YENİ BİR ÖRNEĞİ OLARAK KARŞIMIZDA DURMAKTADIR

Türkiye, sanıldığının aksine, Avrupa’dan kaçan Yahudilere kucak açabilirdi. Nitekim resmî propagandanın pek sevdiği İspanya’dan kovulan Yahudilere 500 yıl önce kucak açıldığı öyküsünün neden tam bu sırada bir kere daha gerçekleş(e)mediğinin herhangi bir açıklamasını henüz göremedim. Başbakan Saydam, trajediden hemen sonra mecliste yaptığı açıklamada, “Biz bu hususta elimizden gelen her şeyi yaptık. Maddî, manevî en ufak mesuliyetimiz yoktur. Türkiye, başkaları tarafından arzu edilmeyen insanlara meclâ olamaz. Türkiye, başkaları tarafından arzu edilmeyen inanlar için vatan hizmeti göremez. Bizim tuttuğumuz yol budur. Kendilerini bu sebepten İstanbul’da alıkoyamadık” derken, Yetkin’in yazdıklarını da tekzib etmektedir. “

Emir Kıvırcık, savaş yıllarında Türkiye’nin Paris Büyükelçisi olan Behiç Erkin için hazırladığı “Büyükelçi” adlı kitabında, Türkiye’nin resmî propagandasında kullanmayı pek sevdiği Avrupa’daki Nazi zulmü altında toplama kamplarında imha edilmek üzere iken Türk diplomatlar tarafından kurtarılan Yahudilerin öyküsünün hayli abartılmış bir versiyonunu yeniden dile getirirken, aslında savaş yıllarında Avrupa’daki Yahudileri korumaya çalışan Türk diplomatlarının öykülerine yer veren bütün diğer propagandif kitaplar gibi, Struma’nın devletçi, milliyetçi tarih yazımını da tahrip etmektedir. Öyküler, adeta birbirini tekzib etmektedir. Bir yanda, İstanbul’dan kovulan Struma vardır; diğer yanda ise Fransa’da yaşamakta olan Yahudilerin Türk diplomat(lar)ı tarafından kurtarılışı. Üstelik Struma’nın yalnızca yaklaşık 800 yolcusuna karşılık, bu kez 20.000 (!) civarında Yahudiden söz edilmektedir. Yahudilere yak(ın)laşmanın pek de cazip olmadığı bir dönemde Struma’nın ve benzerlerinin başına gelenler ile, aradan uzun bir zaman geçip de bu zor ve karanlık dönemde Yahudilere sahip çıkmanın prim yaptığı bir sırada ortaya konulan saklı kalmış gerçekler arasındaki gözle görülür zıtlık ilginçtir. Struma’nın trajedisinde Türkiye’ye toz kondurmak istemeyen devletçi, milliyetçi tarih yazımının hem de aynı zamanda, ama bu kez tamamen farklı gerekçelerle ve anlatımlarla Yahudi hâmisi Türk diplomasisi resmi çiziyor olması, tutarsızlığın yeni bir örneği olarak karşımızda durmaktadır.

...

Kitap, aslında resmî propagandayı tam olarak yansıtmaktan da uzak kalmakta ve yazar, yalnızca Behiç Erkin’i kahramanlaştırmaya çalışmaktadır. Resmî görüşü tam olarak yansıtmaktan uzaktır, çünkü neticede yazar, Erkin’in Ankara’ya rağmen girişimlerde bulunduğunu kanıtlama çabasındadır. Herhâlükârda yazar, Erkin’in girişimleri sonucunda Fransa’dan Türkiye’ye gelen Türk Yahudilerinin 20.000 civarında olduğunu yazarken, maalesef bu konuda bir liste verememektedir. Kitabında kullandığı yazışmalarda ise, bu yönde yorumlanabilecek hiçbir işaret bulunmamaktadır. Yazarın verebildiği tek bir isim örneği vardır ki, bu da iddiasını desteklemekten çok uzaktır. Diğer yandan, İstanbul’a varabilen 20.000 Yahudinin ne olduğuna ilişkin elimizde hiçbir bilgi de bulunmamaktadır. O dönemde böylesine büyük sayıda Yahudi göçünün gözlerden uzak kalması elbette düşünülemezdi. Eğer söz konusu Yahudiler Türkiye’de kaldılarsa, nerede olduklarına ilişkin doyurucu bir yanıt bulmak da mümkün değildir. 1945’te yapılan nüfus sayımında Türkiye’deki Yahudi nüfus 75.000’in biraz üzerindeydi. Eğer Kıvırcık’ın iddiası doğruysa, bu nüfusun yaklaşık olarak üçte birinin Türkiye’ye sadece iki yıl önce geldiğini kabul etmek gerekir ki, bunu kanıtlayacak hiçbir kaynak bulunmamaktadır. Kıvırcık’ın iddiası, öyle görünüyor ki, sadece romantik bir öyküden ibarettir. En önemli sorunu ise, öyküsünün gerçeği yansıtmaktan uzak olmasıdır. Zaten aksi söz konusu olsaydı, kendi kitabından 6 yıl önce İngilizce yayınlanan Stanford J. Shaw’un kitabında bu iddiaya yer verilirdi. Shaw’un kitabında dahi bu yönde bir iddia bulunmamaktadır. Shaw da, nihayet iki düzine kadar isim verebilmektedir. (Stanford J. Shaw, “Turkey and the Holocaust”, (Turkey’s Role in Rescuing Turkish and European Jewry from Nazi Persecution 1933-1945), MacMillan Press, 1993, s. 46-249 ve liste için bkz. s. 348-350). Türkiye’nin resmî propagandası, İspanya ile Portekiz ile karşılaştırıldığında da çökmeye mahkûmdur: “İkinci Parti” kitabımda da vurguladığım gibi, 2. Dünya Savaşı yıllarında İspanya, 25 ilâ 35.000 Yahudi’ye transit geçiş izni vermişti! Portekiz de Yahudilere kucak açmıştı. Bu konuda yapılan bir karşılaştırma Türkiye açısından pek de övünç vesilesi olmayacak sonuçlar vermektedir.

Cemil Koçak

http://www.stargazete.com/yazar/cemil-kocak/guncel/struma-herkesin-gozu-onunde-olume-yollandi/yazi-661097

 

  • İSRAİL BÖLGEDE YALNIZ KALDI YORUMLARI YAPILDI. ANCAK BU KESİNLİKLE DOĞRU DEĞİL. BİZ YANLIZLIK HİSSİNE KAPILDIĞIMIZDAN DOLAYI TÜRKİYE İLE BARIŞMAK İSTEMİYORUZ. TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİN DÜZELMESİ HERKESİN MENFAATİNE OLACAK BUNU BİLİYORUZ

Türkiye bölgenin en demokratik ve liberal ülkelerinden birisidir. Radikal söylemlere ve radikal politikalara aldırış etmemelidir. İsrail Başbakan Yardımcısı Şaul Mofaz, Türkiye için süper güç dedi. Ben Türkiyenin süper güç olduğunu biliyorum ve bunu söylemekle yetinmiyorum. Türkiye böyle devam ettiği sürece sadece bölgenin değil dünyanın lider ülkesi konumuna yükselelecektir çünkü. Türkiye'de bu potansiyel vardır.

Türkiye ile İsrail arasındaki ilişkiler bozulduğundan bu yana çok şey kaybedildi. En çok hangi taraf kaybetti bunu kestirmek güç. Bence en fazla kaybedeni aramak da yanlış. Bugün Avrupa'nın da Amerika'nın gözü Türkiye'de. Çünkü Türkiye dünyada takip edilen bir ülke.Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a çok büyük saygım var. Kendisinin Atatürk'ten sonra gelen en büyük Türk devlet adamı olduğunu düşünüyorum. Ben de bir Türk asıllıyım, ailemin 500 yıllık bir Türklük geçmişi var. zaten adım da Eyüp Kara. Kara'nın anlamını biliyorsunuz, Türkçe bir kelime ve siyah anlamına geliyor.

Mısır'da Mübarek'in devrilmesi ve Türkiye ile bozulan ilişkiler. Bu ikisini yan yana koyunca, İsrail bölgede yalnız kaldı yorumları yapıldı. Ancak bu kesinlikle doğru değil. Biz yanlızlık hissine kapıldığımızdan dolayı Türkiye ile barışmak istemiyoruz. Türkiye ile ilişkilerin düzelmesi herkesin menfaatine olacak bunu biliyoruz.

Eyüp Kara

http://www.sabah.com.tr/Dunya/2012/08/11/dunyanin-lider-ulkesi-olabilirsiniz

 

  • Netten okumalar

 

  • TARİHİ LADİNO LİSANINI KURTARMAK İÇİN AKADEMİK ÇABALAR

http://www.hasturktv.com/dunyada_bugun/4095.htm

 

  • GÖNDERİLMİŞ MEKTUPLAR - NİSO'DAN ENİŞTE VE HALASINA

http://www.gonderilmismektuplar.com/icerik/Nisodan_Eniste_ve_Halasina/

 

  • GUARDİAN:TEL AVİV’İ İSRAİL’İN BAŞKENTİ OLARAK YANLIŞ BİLİYORMUŞUZ ?!

http://israilblogu.com/2012/08/09/guardiantel-avivi-israilin-baskenti-olarak-yanlis-biliyormusuz/

 

  • MOSHE YAHUDİ MİYDİ? – RAFAEL SADİ

http://www.hasturktv.com/israilde_gundem/4122.htm

 

  • 8 AĞUSTOS 1939: NAZİLERDEN KAÇAN YAHUDİLERİ TAŞIYAN PARİTA GEMİSİ İZMİR LİMANINA ALINMADI

http://www.marksist.org/tarihte-bugun/7988-8-agustos-1939-nazilerden-kacan-yahudileri-tasiyan-parita-gemisi-izmir-limanina-alinmadi

 

  • İRAN'IN BÖLGESEL HEDEFİ - NAZMİ ÇELENK

http://www.hasturktv.com/turkiyede_bugun/4129.htm

 

  • İRAN'A SALDIRININ ÖNÜNÜ AÇABİLECEK RAPOR – FİKRET ERTAN

http://zaman.com.tr/yazar.do?yazino=1332370&title=irana-saldirinin-onunu-acabilecek-rapor

 

  • SUUDİ ARABİSTAN’DAN İSRAİL’E İRAN ‘TEHDİDİ’ – TAHA KILINÇ

http://www.usasabah.com/Yazarlar/taha_kilinc/2012/08/09/suudi-arabistandan-israile-iran-tehdidi

 

  • Netten seyredin/dinleyin

 

  • TAM BİR OSMANLI ŞEHRİ

http://www.beyazgazete.com/video/anahaber/kanal-7-28/2012/08/10/tam-bir-osmanli-sehri-video-310549.html

 

  • LİEL KOLET – JERUSALEM

http://www.youtube.com/watch?v=uwzjtRS9-hE&feature=share