Aynı duyguları paylaşanlar iftar sofrasında buluştu

Türk Musevi Cemaatinin her yıl geleneksel olarak verdiği iftar yemeği bu sene de Neve Şalom Kültür Merkezinde gerçekleşti. İftar yemeğine katılan Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, Hahambaşı Rav İsak Haleva, Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan ve Türk Musevi Cemaati Başkanı Sami Herman günün anlamını vurgulayan konuşmalar yaptılar

Ester YANNİER Toplum
8 Ağustos 2012 Çarşamba

Türk Musevi Cemaati yöneticilerinin ev sahipliğinde ve ŞALOM'un sponsorluğunda, 31 Temmuz Salı akşamı Neve Şalom Kültür Merkezinde 13.sü gerçekleştirilen iftar yemeğine İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş,  İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Turan Çolakkadı, başta olmak üzere İstanbul’un belli başlı ilçelerinin kaymakamları,  belediye başkanları ve yardımcıları, il ve ilçe emniyet teşkilatı ileri gelenleri, diplomatik misyon temsilcileri, semavi din temsilcileri, sivil toplum kuruluş üyeleri ve öğretim üyeleri davet edildi.

İftara Türk Musevi Cemaati müşavirleri, Bet –Din üyeleri, dernek vakıf başkan ve yardımcıları ile basın mensuplarının da aralarında olduğu yaklaşık 300 kişi katıldı.  İftar sonrasında, günün anlamını vurgulayan konuşmalarda yüzyıllardır bu topraklarda yaşanan birlikteliğin daha uzun yıllar sürmesi ve var olan dostluğun bütün dünya ülkelerine örnek olması dilendi. Gecenin sunuculuğunu Hayim Pinto yaptı.

 

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş

“Bu sofralardan yüzyıllara dayanan dostluklar, şefkat ve merhametle filizlenen güzellikler var”

İftar yemeğinin hayata geçirilmesinde emeği geçenlere teşekkür ederek konuşmasına başlayan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, “Yunus’un aşkı ile Mevlana’nın hoşgörüsü ile yoğrulmuş toprakların insanlarıyız, bu topraklarda beraber yaşıyoruz. Onların bizlere öğütlediği birlikte olmanın ve geleceğe birlikte bakmanın hazzını yaşamaktayız. Bu sofra asırlardan beri süregelen dostluğun ifadesidir. Bizlerin insanî değerlere sahip çıkma, yaşama ve farkında olma hassasiyetinin öğütlendiği bir geçmişimiz var. İşte bu gelenekten gelen sofralardan yüzyıllara dayanan dostluklar şefkat ve merhametle filizlenen güzellikler var. Bir arada yaşamak kültürünün önemli izleri var. Bir anlamda İstanbul’u da dünyaya bir barış kenti olarak ifade edebiliriz. Asırlardan beri böyle… Bir gelenek bir görenek,  ötekiyi hissetmenin, ötekinin farkında olmanın, ötekinin yaşam ve ibadet hakkına saygı göstermenin ve hakkını iade etmenin… Dünyaya mesaj olduğunu düşünüyorum,” dedi.

Başkan Kadir Topbaş ayrıca iftar geleneğinin on dört yıl önce mütevazı ancak çok iyi niyetlerle başlatıldığını ve geldiği noktaya bakıldığında gurur duyulacak bir tablo olduğunu söyledi. Bu birlikteliğin örnek alınması gerektiği üzerinde durdu ve “Dinler kavganın ve savaşın değil hattı zatında sevginin ve hoşgörünün, kardeşliğin birlik ve beraberliğin ayağıdır. Bugün bütün dinler bunu öğütlüyor. Din adamları bu mesajı vermeye çalışıyor. Hz. Mevlana, ‘aynı dili konuşanlar değil aynı duyguyu paylaşanlar anlaşır’ diyor. İnsan olmak yetmiyor, duyguların bir olması gerekiyor. Aynı duygular etrafında bulunan insanlar anlaşabilirler, Bu sofralar bunun bir örneği, “ sözleriyle konuşmasını tamamladı.

 

Hahambaşı Rav İsak Haleva “Gün birlik ve beraberliğimizi pekiştirme, insanlık onurunu paylaşma günü”

Hahambaşı Rav Haleva bir iftar sofrasında daha buluşmaktan gurur ve mutluluk duyduğunu ifade ederek başladığı konuşmasını şöyle sürdürdü: “Ülkemizin kültürel zenginliğinin güzel bir örneğini oluşturan bu manzara, tarih boyu bu topraklarda farklı dine ve inanışa, değişik ırk ve renge, dile ve düşünceye mensup olanların huzur ve güven içinde birlikte ve beraberce yaşadığının capcanlı kanıtıdır. Biz; asırlardan beri bu topraklarda yaşayan ve yeri geldiğinde Kafkasya cephesinde, Çanakkale’de, Kurtuluş Savaşında vatan millet uğruna evlatlarını şehit veren Türk Musevileri, Türkiye’mizin ülkesi ve milletiyle bütünlüğü adına payına düşeni her devirde yerine getirmiş ve getirmekte olmanın onurunu taşımaktayız. Varsın dinimiz diyanetimiz ayrı olsun, varsın akidelerimiz ibadetlerimiz farklı olsun, varsın adetlerimiz mabetlerimiz değişik olsun. Bu ülke, bu vatan, bu millet için özlemlerimiz bir, dileklerimiz bir, dualarımız bir, niyazlarımız birdir. Asırlardır yan yana, iç içe yaşam sürdürmüşüz, asırlardır iyi günü de kötü günü de yürekten paylaşmışız, asırlardır aynı kaderi yaşamış, aynı kedere gözyaşı dökmüşüz. Bu geçmişte böyle olmuş, gelecekte de hiç kuşku duyulmasın böyle olacaktır. Biz Musevi inançlı yurttaşlar olarak asırlardır dinsel tören ve ibadetlerimizde ülkemiz, devletimiz ve yöneticilerimizin esenliğiyle muvaffakiyeti için özel dualar ihdas etmiş olmanın gururunu taşımaktayız.

Gün birlik ve beraberliğimizi pekiştirme, insanlık onurunu paylaşma günü, mübarek Ramazan ayının ilham ettiği değerleri yaşamın hemen her alanında görme, gösterme günüdür. Gün Tanrı’nın var ettiği insanın, yaratanına yönelip uzak yakın dostları, sevenleri ve sevdikleri için iyilikler dileme günüdür.

Ben de diliyorum ki; Ramazan ayı sesimin ulaştığı her yerdeki insanlar için, ülkemiz ve ulusumuz için, tüm dünyamız için hayırlara, iyiliklere vesile olsun.

Diliyorum ki; bu ayın sonunda erişeceğimiz Ramazan Bayramı mübarek olsun. Tanrı’nın bereketi hepimizin üstüne olsun,” dedi.

Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan

"Birlikte barış içinde yaşama irademiz insanlığın yükselen umudu oluyor"

 Güzelliğin tekrarının ve yüzlerce yıllık ortak mazinin bir meyvesi olarak kurulan iftar sofrasının bir parçası olmaktan memnuniyet duyduğunu ifade ederek konuşmasına başlayan Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan, sofraların muhabbet mekânları olduğunu ve insanlara kıskanmamayı öğrettiğini belirtti. Bu sofraların Hazreti İbrahim’in yadigârı olduğunu söyleyen Başkan Demircan,  “Yüzyıllardır böyle idi, Allah’ın izni ile ilelebet böyle olacak. Dünyanın birçok yerinde kan akıyor, masum insanlar açlığa mahkûm ediliyor. Tuzak dolu oyunlarla bir toprak parçasından gözyaşı akıyor. Bu sofralardan gücümüz yettiğince atamız bir olan bu insanlar için dua etmek yardım etmek gerekiyor. Daha güzel bir dünya için bu sofranın etrafındakilere, hepimize büyük iş düşüyor.  Hz İbrahim’in bereketini, Habil muhabbetini yaymayı omuzlarımıza bir borç olarak almış bulunuyoruz. Bu kutlu günlerde tam da bu amaçla ortak vatanımız yeryüzüne varlık tohumları ekiyoruz. Bu tohumlar meyveye duruyor, sahip olduklarımız sahip olamayanların imdadına yetişiyor. Yüzyıllardır tecrübe ettiğimiz ve tüm dünyanın gıpta ile izlediği birlikte barış içinde yaşama irademiz insanlığın yükselen umudu oluyor,” şeklinde konuştu. 

Türk Musevi Cemaati Başkanı Sami Herman

"Semavi dinlerde tüm öğretiler bireye yöneliktir, merkezi insandır; insan toplumun bir parçası değil toplumu inşa eden bir unsurdur"

Türk Musevi Cemaati Başkanı Sami Herman, “(…)Kuşkusuz bir tür Türk/Osmanlı geleneğinin bir devamı olarak verilen böylesi iftar sofraları da bu hissin gelişip yayılmasına önemli katkıda bulunuyor. İftar sofralarının  sadece İslami inançlı kardeşlerimiz tarafından değil, farklı inançlar tarafından da verilmesi, bu sofralarda kalben biraraya gelişimiz  çeşitli ülkelerde insanların  ayrımcılıktan ve sonuçlarından  acı çekmeye devam ettiği bir dönemde, ülkemizden  dünyaya huzur dolu, anlamlı  bir örnek oluşturmaktadır” sözleriyle başladığı konuşmasında oruç tutmanın erdemini vurguladı.

Herman, semavi dinlerde tüm öğretilerin bireye yönelik olduğunu, merkezin insan olduğunu insanın toplumun bir parçası değil toplumu inşa eden bir unsur olduğunu söyledi. Tevrat’tan örneklerle konuşmasını sürdüren Başkan Herman, Türk Musevi Cemaati’nin Van’da yaşanan deprem sonrasında ihtiyaç doğrultusunda Selahattin Ülkümen’in adının verildiği bir ilköğretim okulu inşa ettiğini söyledi. Daha sonra okulun Müdürü Ali Çoban’ı yanına davet ederek, salonda bulunan konuklar adına kendisine on bin TL’lik bir bağış çeki sundu.

 Başkan Herman konuşmasını şöyle sürdürdü: “Vakıflar Kanununda son yıllarda yapılan değişikliklerle, farklı inançlara ait dini veya sosyal cemaat vakıflarının gayrimenkulleri ile ilgili sorunlar çözüm imkânına kavuşturulmuş oldu.

Çözüm iradesini ortaya koyan ve takipçisi olan başta Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan, Vakıflardan Sorumlu Başbakan Yardımcımız Sayın Bülent Arınç, Devlet Bakanımız Sayın Egemen Bağış, bu akşam aramızda bulunan Vakıflar Genel Müdürü Sayın Adnan Ertem  ve emeği geçen tüm devlet ve hükümet yetkililerine kalbi takdir ve teşekkür duygularımızı sunmayı borç biliyoruz.

Cumhurbaşkanımız Sayın Abdullah Gül’ü de, bu konuda Zat-ı Alilerine, vakıflar temsilcileri olarak şükranlarımızı ifade etmek üzere ziyaret ettik.

Vakıf yöneticilerinin memnuniyetini ve teşekkürlerini belirtmesinden sonra, Sayın Cumhurbaşkanımızın, ‘ülkemizde kimsenin kendisini garip hissetmesini istemem. Geçmişte bazı problemler olmuş olabilir. Türkiye hepimizin vatanı. Bireysel inançlar, ayrışmanın değil, birlikteliğin, büyüklüğün ve gücün unsurlardır, TC vatandaşı olarak, memleketimize sevgi ve sadakatimiz aynıdır. Ülkemizin ve vatandaşlarımızın refahı, ekonomik koşullarının yükselmesi için hepimizin hakları olduğu gibi görevleri ve sorumlulukları da mevcuttur. Türkiye’nin son yıllarda özgüveni artmıştır. Ekonomisi güçlü olan, siyasi iradesi güçlü olan bir yönetim, sorunlara daha cesaretle ve çözüm kararlılığı ile yaklaşabiliyor. O zaman çözüm için adım atabiliyor. Ben hak olanı, doğru olanı yapayım. Başkaları beni örnek alsın diyebiliyorsun. Bunu söylemek tabii ki kolay değil. Bunu ancak güçlü devletler, büyük devletler söyleyebilir. Hak ve hukukun gereğini yapmak memleketimizi güçlendirir. Bu gelişen, güzelleşen Türkiye'dir,’ cümleleri bizleri mutlu etti.

Bu açıklamalarından sonra, Sayın Cumhurbaşkanımıza ikinci bir kez bu kez güçlü ve medeni bir ülkenin vatandaşı, Türk vatandaşı olarak teşekkür ettim.  Vakıflar konusunda bu noktaya gelinmesine büyük katkıda bulunan Vakıflar Genel Müdürü Sayın Adnan Ertem’e de teşekkürlerimizi arz ederiz. Yine farklı inançların vakıflarının Vakıflar Genel Kurulundaki temsilcilik görevini özverili bir çalışma ile sürdürerek bu düzenlemelerin yapılmasında önemli katkıları olan Sayın Laki Vingas’a da teşekkür ve takdirlerimizi sunuyoruz.”

İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu’nun iftar yemeğine katılamamasının eksikliğini hissettiğini belirten Herman önümüzdeki sene kendisiyle yine birlikte olmayı temenni ettiğini belirtti.

İftarın gerçekleşmesinde emeği geçen gazetemiz Şalom’a, yemekleri hazırlayan Barınyurt La Casa Catering’e ve Hahambaşılık sekreteryasına teşekkür etti.

Konuklara günün anısına Naim Güleryüz’ün son kitabı ‘Toplumsal Yaşamda Türk Yahudileri’ kitabı hediye edildi.