Yaş 70 iş bitmemiş

Tilda LEVİ Köşe Yazısı
21 Mart 2012 Çarşamba

Sanatın her dalına olan eğilimleriyle Albukrek’ler gerçekten müstesna bir aile. Uzun yıllardan beri gerek tıp mesleğinden, gerekse eski bir Büyükadalı oluşundan Dr. Musa Albukrek ile ailece daha fazla yakınlığımız olmuştur. İhtisasının yanı sıra, Büyükada’da düşen, orasını burasını yaran bütün çocuklarda, doktorun sukunetle attığı dikişler,  Albukrek imzası taşır.

Çoğu doktorun meslekleri dışında, özellikle de sanat alanında bir hobby’leri olduğu bilinir. Dr. Albukrek’le ilk kişisel tanışmam yaz aylarında bisikletle dik bir yokuştan yuvarlanıp çenesini yaran oğlumu, panik bir halde Anadolu Kulübü’nün yakınındaki, beyaza boyalı ahşap evine götürmemle başladı.

Daha sonra olağanüstü çizimleriyle tanıştım. Şalom’da çalışmaya başladığım yıllarda doktorun galerimizde sergi açması için çok uğraştım. Yanlış hatırlamıyorsam bir yengeç burcu olan Dr. Albukrek, yumuşak görünümü altında çok da inatçıydı. Nuh dedi, peygamber demedi. Farklı bir bakış açısı vardı. Resimlerin satışa konma düşüncesi ona ters geliyordu. Mana hep maddenin önünde geldi onun için. Sanatçı kişiliği oldukça özgündü.

Eski oyuncaklara olan merakı ise bambaşka bir konudur. Nişantaşı’nın nadir kalmış yüksek tavanlı evlerine her gidişimde, ‘iki kişi bu koca evde ne yaparlar’ diye içimden geçirmişimdir. Oysaki onları biraz tanıdığınızda, doktor olan karı kocanın evinin onca edebiyat, müzik, resim, tarih ve diğer ilgi alanları göz önüne alındığında belge niteliği taşıyan küçük bir müzede yaşadıklarını duyumsarsınız.

***

Dr. Musa Albukrek, gazetede yayınlanmasını istediği bir haberle geldiğinde hepimiz için bir neşe kaynağı olur. Her işinde olduğu gibi, yayınlanacak metin üzerinde  çok titizlenir. İşi bittiğinde mutlaka bir fıkra, veya bir hikaye ile bizi aydınlatır. Geçen hafta uğradı. Elinde konser davetiyeleri vardı. “Yaş yetmiş iş bitmiş” deyip hemen ekledi, ‘yaş yetmiş beş, ama iş bitmemiş. Hala Amerikan Hastanesi’nde çalışıyorum. Ve sizlere bu seneki konserim için haber vermeye geldim.’

17 Mart Cumartesi akşamı Nükte Uğurel/Musa Albukrek ikilisinin piyano/keman dinletisini izlemek üzere Notre Dame de Sion’a gittik. Konserin başlamasına vakit olduğu için çay salonunda oturduk. Gelenleri izledim. İstanbul’da tıpkı Dr. Musa Albukrek gibi daha ziyade mana alemine değer veren, yaşça ileri olsalar da yaşam dolu nadide bir sanatsever zümreyi görmek farklı bir duyguydu.

Işıklandırılmış bahçeden gösteri salonuna gitmek için binanın dik merdivenlerinden çıktık. Konser başladı. Tüm koltuklar dolu. Salon sanki pozitif enerji ile doluydu. Ve kemanla piyano, sonra keman, ardından tekrar piyano ile keman. Sonra da  muhteşem bir bis. Siyah pantolon, gömlek, yeleği ve beyaz gür saçlarıyla Musa Albukrek’i izleğimde düşündüm. Bu çok yönlü tıp ve sanat adamını en çok kemancı şapkasıyla seviyorum. 70 veya 75, bazı insanların yaşı olmadığına inanıyorum. Zira onlar hayata gülerek ve iyi niyetle bakmasını biliyorlar.