Lefter Küçükandonyadis

Rıfat KARAKÖY Köşe Yazısı
18 Ocak 2012 Çarşamba

O  bir Cumhuriyet çocuğuydu. Hayata gözlerini açtığında Cumhuriyetimiz tam iki yaşında idi. Çok uluslu Osmanlı İmparatorluğu’nun izleri Türkiye Cumhuriyeti’nin üzerinde duruyordu. Osmanlı toplumu o kadar karışık bir toplumdu ki; her dinden, her milletten, her etnik kökenden insanı bünyesinde barındırıyordu. Bu da Osmanlı’nın en büyük zenginliğiydi aslında. Bu kadar farklı insan tüm dünyaya asıl önemli olanın din, dil, ırk değil insan olmak olduğunu ispatlarcasına yıllarca barış içerisinde yaşamıştı bu topraklarda.

1925 yılında bir bebek açtı gözlerini hayata. Rum bir baba ile Türk bir annenin oğlu olarak doğmuştu. Babası balıkçılıkla uğraşıyordu, fakir bir ailelerdi. Bu küçük çocuk kendi kimliğini kazanmaya başladığı yıllarda futbola olan tutkusu ve yeteneği ile ön plana çıktı. Yaşı 16’ya geldiğinde futbola ilk adımını attı ve lisanslı olarak oynamaya başladı. 1943 yılından 1947 yılına kadar tam dört sene Türk bayrağı için nöbet tuttu ve askerlik görevini tamamladı. Torunu Özlem’in de dediği gibi tam bir Atatürk hayranıydı.

Dört senelik uzun askerlik döneminden sonra hasta babasına bakması için çalışması gerekiyordu. Yapabileceği en iyi iş futbol oynamaktı, aslında futbol için yaratılmış olduğunu daha sonralarda ‘futbolun ordinaryusu’ olduğunda herkes görecekti. 1947 yılında daha sonraları sembolü olacağı Fenerbahçe Spor Kulübü’ne transfer olacaktı bu yetenekli Rum genç. Transfer ücreti de ne ev, ne arada ne milyonlarca euro ya da dolardı. Hasta babasının bakımını Fenerbahçe Spor Kulübü’nün karşılaması karşılığında kendini Sarı-Lacivert renklere bağlamıştı. Kendi deyimiyle bu imza sonrasında ‘artık Fenerbahçe için’ yaşayacaktı.

Tribünler yalnızca büyük oyuncular için besteler yaparlar, “Ver Lefter’e, yazsın deftere” bestesi hem yıllarca dilden dile dolaştı, hem de Lefter’in ne kadar büyük bir oyuncu olduğunun ispatı oldu.

Hep alçak gönüllüydü, Büyükadası’nda küçücük bir yaşamı vardı. Kalbi son saniyeye kadar Fenerbahçe için attı.

1947 yılında oynamış bir futbolcunun cenazesine 2000’li yıllarda doğan gençler bile katılıp, bu sembol isim için gözyaşı döküyorlar ise demek ki Lefter gerçekten de bazı şeyleri doğru yapmış demektir. Lefter Küçükandonyadis 13 Ocak 2012 Cuma günü 87 yıllık hayat macerasını noktaladı. Ancak yine aynı gün ölümsüzlüğe ilk adımını attı. ‘Papaz’ın çayırında’ oynanacak ilk maçta stat hoparlörlerinden yine “Cihatlar, LEFTERLER, Canlar, Fikretler, hâlâ sevilen birer abidedirler; hiç bir kulüpte olmayan bu dostluk yıllar yılı hep şampiyon olduk,” sözleri yükselecek. 55.000 kişi stattan, milyonlarca kişi de evinden bu sözleri hep tekrarlayacak. Lefter Küçükandonyadis her zaman Sarı-Lacivert dünyanın içerisinde yaşayacak...

Mekânın cennet olsun, asla unutulmayacaksın