Hangi yaş sınırındasınız?

Tilda LEVİ Köşe Yazısı
2 Kasım 2011 Çarşamba

Her nesil kendi gerçekleri ile büyür. Bizim nesil için 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı çok önemli bir gündü. Bayram öncesi okulda kırmızı beyaz krepon kağıdından kedi merdivenleri yapılır, pencerelere raptiyelerle tutturulur, karatahtanın iki ucu kağıt bayraklarla süslenirdi. Arife günü, bahçede toplanan öğretmen ve öğrenciler İstiklal Marşı’nı daha da gür bir sesle söylerlerdi. Okul çıkışı arkadaşlarla soluğu Alaattin’in dükkânında alır, bayramın en büyük eğlencesi olan maytap ve çatapatlardan edinirdik. Gerçi yetişkinler çatapatlardan pek hoşlanmazdı. Zira fırlatıldığında yakınındakine zarar verebilirdi.

Evet, o dönemlerde Cumhuriyet kutlamalarında sadece çatapatlar zarar verirdi… Maytapları yakmak için gece olmasını beklerdik. Karanlıkta daha güzel ışık verirlerdi. Her birimiz evin pencerelerini açar, binlerce yıldız çıkarırcasına görüntü veren maytaplarla daireler çizerdik. Ertesi gün resmi törenleri izlerdik. Askeri erkanı yan yana gördüğümde içimi bir güven duygusu kaplardı.

***

Yine aynı yıllarda bir dönem, yuvarlak teneke kutu içinde turuncu renkte bir peynir satılırdı. Amerikan Peyniri diye bilinirdi. Çok da lezzetliydi. Sonradan, hangi afet için yollandığını hatırlamadığım bu peynirlerin doğru yere ulaşacağı yerde, piyasaya sürülmüş mallardan olduğunu öğrenmiştim. O zaman için anlamakta güçlük çektiğim bir olaydı bu.

Yılmaz Özdil 28 Ekim tarihli Hürriyet’te, 1976’daki Van depremiyle, geçen hafta vuku bulan Van depreminde aradan onca yıl geçmesine rağmen aynı acı olayların tekrarlandığını yazdı. Binalar yine gerektiği gibi inşa edilmiyor; dört bir yandan gönderilen yardımların bir bölümü yine bir türlü depremzedelere ulaşmıyor. Dilerim, kışın hüküm sürdüğü yurdun bu köşesinde, yetkililer ihtiyaç halinde olan çocuk ve yaşlılara öncelik tanıyarak, herkese gerekli yardımları ulaştırırlar. Afet bu. Bugün onları vurdu, yarın bize de olabilir…

***

Fi tarihte, arkadaşlarla birbirimize takılırdık. Soru şuydu: ‘Orta yaş sınırına geldiğinizi ne zaman anlarsınız? 35’inizde mi, 40’ınızda mı yoksa 45’inizde mi?’ Yanıt bu sayıların hiçbiri değildi. Gerçek cevap, ‘yakın gözlüğü kullanmaya başladığınızda’ydı…

Her geçen yıl seyahat öncesi bavuluma koyduğum ilaçların sayısı bir öncekine göre giderek artıyor. Daha doğrusu ilaçlar bavula yerleştirilecek eşyalar arasında ‘ilk’ sıraya girmeye başlıyor. Temkinli davranmak adına- kimileri buna paranoya diyor- bavul kaybolabilir düşüncesiyle bir kısmını el çantamda taşıyorum. Ya başım ağrırsa, ya midem bozulursa, ya alerjim tutarsa…

Oysa ki, daha dünmüş gibi gözümün önünde. Kayınvalidemin evinde her yemekten sonra masaya ilaç tepsisi gelirdi. Kayınpederimle bölüşürlerdi: iki sana bir bana v.s. Tiyatro gibi izlerdim. Annemlerdeki ritüel farklıydı. Gerçi yaş olarak dünürlerinden çok daha gençtiler. Mutfakta ufak bir sepet durur, günlük ihtiyaç karşılanırdı. Çok sonraları, seyahate gidecekleri zaman, ‘olası’ sorunlara karşı bavula konan ilaçların hayli yer kapladığını fark ettim.

Şimdi ben hangi yaş sınırındayım? Yakın gözlüğü de takıyorum, ilaç da taşıyorum.

Sağlıcakla kalın.