BEREŞİT: IŞIĞI GÖRMEK

Rav İzak ALALUF Köşe Yazısı
19 Ekim 2011 Çarşamba

Yaşlılar evinde kalan 96 yaşındaki bir pansiyoner yaklaşık bir yıldır kimseyle tek kelime konuşmamıştır. Gösterilen bütün çaba o kadının konuşmasını sağlayamamıştır. Sonunda herkes bu kadının ‘bunama’dan dolayı bu şekilde davrandığına inanmaya başlar.

14 yaşında gönüllü bir genç kız ise bu kadınla oturmaktadır. Kadın sürekli olarak pencereden dışarıya bakmakta ve genç kızın konuşmak veya iletişim kurmak için denediği bütün yolları umursamamaktadır. Yaklaşık bir saat sonra genç kız gitmek üzere ayağa kalkar ve gayrı ihtiyari bir şekilde kadına sorar: “Neye bakıyorsunuz?” Konuşmayan bunamış kabul edilen kadın genç kıza döner ve gülümseyerek “Neye mi? Işığa bakıyorum çocuğum” der.

Akli dengesi yerinde olan bizler hiçbir zaman ışığa bakmayız. Işık birçok şeyi görmemize yardımcı olur. Birçok şeye odaklanmamıza rağmen ışığı görmeye birçoğumuz yanaşmayız.

Bu çok garip değil midir? Yaratılış öyküsünde Tanrı “ışık olsun” der ve ışık olur. Tanrı da ışığın ‘iyi’ olduğunu görür. Şimdi duralım ve düşünelim. Yaratılış’a göre ışık yaratılan ilk şeydir. O ışıkla görebileceğimiz hiç bir şey yoktur. Ne bir ot, ne bir çiçek, ne bir kuş. Hiçbir şey sadece ışık vardır ve Tanrı ışığın ‘iyi’ olduğunu görmektedir. Doğası gereği ışıkta iyi olan bir şeyler vardır ancak bu pratikte böyle gözükmemektedir.

Dr. Twerski yukarıdaki öyküyü dinleyene değin ışık ile ilgili konuyu bu şekilde görmediğini belirtir. O kadın belki birçok şeye odaklanamamaktadır. Ancak ışığı görmektedir ve orada görülecek bir şeyler olduğunu hissetmektedir.

Sıklıkla bilgeliğin bir ışık olduğunu düşünür ve bilge insanlara ‘aydın’ olduklarını söyleriz. Hatta zekâsı oldukça belirgin biri için ‘parlak zekalı’ terimini kullanırız. Gerçekten de Şlomo Ameleh Mişle adlı eserinde buna paralel bir şey söylemektedir. “Ki ner mitsva ve Tora or – mitsva bir mum ve Tora ışık gibidir” (Mişle 6/23)

Birçok insan bilgeliğe pratik bir uygulama alanı bulana kadar çok fazla önem vermez. Bilgeliğin ancak uygulanabilir olduğu zaman bir değeri olduğunu düşünür. Ancak bir şeyin veya olayın iyi – kötü, doğru – yanlış olduğu bilgeliğin ta kendisini ifade eder. Gözden kaçırdığımız şey etik ve moral değerlerin gerçekten bilgeliğin merkezinde olduklarıdır.

Dr. Twerski tsadiklerin Gan Eden’de Şehina’nın ışığı ve varlığı ile ödüllendirileceklerini ifade eder. Ancak kimse Gan Eden’de görülecek bir şey olup olmadığı konusunda bilgili değildir. Bilinen şey orada görülmesi gerekenin ışığın ta kendisi olduğudur.

Birçok zaman ışığın değerini anlamakta şaşırdığımız zamanlar olmaktadır. Ancak hepimizin üzerinde düşünmesi gereken ve o ‘bunamış’ kadının söylediklerinden alması gereken bir ders vardır.

Işığı görmek ve onun değerini anlayabilmek için bilgece hareket etmek gerekir. Bilgece hareket etmenin yolu da hiç kuşkusuz Tora öğrenimi ve mitsvaların uygulanmasından geçmektedir.