Anadolu bozkırının kalbine gezi

Film, işlenen bir cinayetin sonrasında, cesedin gömüldüğü yerden çıkarılıp otopsi masasına yatırılmasına kadar geçen 24 saatlik süreyi anlatıyor. Nuri Bilge Ceylan bir suç öyküsü anlatma peşinde değil. Amacı suçun insanlar üzerindeki etkisini otopsi masasına yatırmak.

Viktor APALAÇİ
28 Eylül 2011 Çarşamba

Sıradan insanlık durumları ve hallerini tespit ve analiz etmedeki becerisiyle, Ceylan insan ilişkilerini işlemedeki hünerini sergiliyor. Bir cinayet soruşturmasında, cesedin bulunamamasının yarattığı endişe ve tekinsiz hassasiyeti, Ceylan’ın ustalıkla yarattığı bunalımlı atmosfer eşliğinde izliyoruz

Cannes Film Festivalleri’nden iki kez Büyük Jüri Ödülü, En İyi Yönetmen ve Uluslararası Basın (Fipresci) Ödülleri, En İyi Oyuncu Ödülü ile bu yarışmalardan hep eli dolu dönen Nuri Bilge Ceylan “tutkuyla sevdiği, güzel ve yalnız ülkesine” sanatıyla hizmet etmeyi sürdürüyor.

Anadolu bozkırlarının kalbine, bizleri bir günlük bir geziye götüren “Bir Zamanlar Anadolu’da” ile Nuri Bilge Ceylan bir suç öyküsü anlatma peşinde değil.

Amacı suçun insanlar üzerindeki etkisini otopsi masasına yatırmak. İşlenen bir cinayetin sonrasında, cesedin gömüldüğü yerden çıkarılıp, hastanenin otopsi masasına konmasına kadar geçen 24 saatlik süre, filmde 157 dakikada anlatılıyor.

Anadolu bozkırlarının zifiri karanlığında, işlediği cinayeti itiraf eden bir erkeğin, cesedi gömdüğü yeri arayan bir polis, bir savcı ve bir doktordan oluşan ekibin yaşadığı endişeli süreci izliyoruz.

Bu cinayet soruşturmasında, cesedi bütün bir gece boyunca bulamamanın yarattığı endişe ve tekinsiz hassasiyeti, Nuri Bilge Ceylan’ın ustalıkla yarattığı bunalımlı atmosfer eşliğinde izliyoruz.

Film seyirciyi zorlayan bir uzunlukta (1,5 saat), hiç bitmeyecekmiş gibi görünen ceset atama bölümünde ekibin sıkıntısına izleyiciyi de ortak ediyor. Sıradan insanlık durumları ve hallerini tespit ve analiz etmedeki becerisiyle, Ceylan insan ilişkilerini işlemedeki hünerini sergiliyor.

Psikolojik ağırlıklı, izlenmesi keyif veren sinema diliyle, sinemasının karakteristiği olan kesintisiz uzun planları ve durağan anlatımıyla, oyuncu yönetmedeki becerisiyle Ceylan bir kez daha hayranlığımızı kazanıyor.

SEYİRCİYİ ZORLAYAN UZUNLUKTA BİR FİLM

Bu erkeksi, melankolik ve ironik film yönetmenin en konuşkan filmi. Senaryo yazılımına “Üç Maymun”da olduğu gibi, Nuri Bilge Ceylan’a eşi Ebru Ceylan ve Erdal Kesal destek vermiştir.

Projenin fikir babası, doktorluğu sırasında, Kırıkkale’nin Keskin ilçesinde yedi yıl görev yapan Erdal Kesal. Dağlar tarafından çevrilmiş ıssız, volkonik topraklarda, gece karanlığında başlayan bir gezi, ertesi gün ilçenin devlet hastanesinin otopsi mamasında noktalanır.

Yörenin insanlarını çok iyi tanıyan Erdal Kesal, bir cinayeti soruşturan komiserin (Yılmaz Erdoğan), bir savcı (Taner Birsel) ve bir doktorun (Muhammet Uzuner) zanlı (Fırat Tanış) ile birlikte geçirdikleri zorlu bir günün öyküsünü senaryoya taşımış. Üç araba farıyla aydınlanan bozkırın sonsuz karanlığı içinde, zanlının cesedi gömdüğü yeri arayan ekibin cinayet soruşturmasını bitirme endişesini izliyoruz.

Saatlerce, gömdüğü cesedin yerini göstermemekte direnen zanlı, yol üstü uğradıkları bir köyde rastladıkları masum bir kızın, ruhunda yarattığı şaşırtıcı dönüşüm ile ertesi sabah, ekibi, domuz bağıyla bağlayarak gömdüğü cesede götürür. Otopsi salonunun penceresinden öldürülen adamın eşini ve oğlunu görürüz. Çocuk ayağına gelen bir topa vurur. Hayat herşeye rağmen devam eder.

Nuri Bilge Ceylan, kariyerinin ilk filmleri olan “Kasaba”, “Mayıs Sıkıntısı”, “Uzak”ın konuları taşrada geçiyordu. Kent hayatını anlatan “İklimler” ve “Üç Maymun”dan sonra “Bir Zamanlar Anadolu”da ile yönetmen taşraya dönüş yapıyor.

HAYAT HER ŞEYE RAĞMEN DEVAM EDER

Görevleri icabı taşrada yaşayan insan karakterleri üzerine film ilginç portreler çiziyor.

Geldiği kasaba hastanesinde kendini hapishanede hisseden idealist doktor, geçmişindeki karanlık bir olayın getirdiği suçluluk duygusundan kurtulamayan, görevini sevmediğini her halinden belli eden savcı, engelli oğluna ilaç yetiştirme peşindeki mutsuz komiser, senaryodaki erkek dünyasını iyi çizilmiş karakterleri.

Bu üç görevli, yanlarına aldıkları cinayet failinden cesedi gömdüğü çeşmeli bölgeyi göstermesini bekliyorlar. Gecenin karanlığında, saatler boyu yaptıkları keşif yolculuğunda, buldukları tüm çeşmelerin birbirlerinin aynısı olması, taşra hayatının monotonluğunu yansıtan bir sembol. Bürokrasinin, tüm bu sorunlu erkeklerinin boğazını sıktığını hissediyorsunuz. Çok iyi yazılmış diyaloglar eşliğinde, erkeklik hallerini işleyen bu hazmı zor ve karamsar film, inandırıcığıyla öne çıkıyor.

Bu erkeksi filmde, ortalarda kadın yok. Köy muhtarının (Erdal Kesal) ekranda 1-2 dakikada görülen kızı ile cesedi arananın karısını saymazsak. Filmde arka planda kalan kadınlar aslında erkeklerden daha güçlü.

Erkeklere gelince, komedyen olarak tanınan Yılmaz Erdoğan, savcı rolünde bilinen rahat oyunu ile Taner Birsel öne çıkıyorlar. Sevecen köy muhtarı rolünde Erdal Kesal, görmüş geçirmiş şoför rolünde Ahmet Mümtaz Taylan, delici ve hain bakışlı zanlıda beden dilini iyi kullanan Fırat Tanış iyi oyunculuklarıyla filme katkıda bulunuyorlar.

Üçte ikisi yaban, ıssız bir bozkırın karanlığında geçen filmin görüntü yönetmeni Gökhan Tiryaki bozkırın vahşi güzelliğini yansıtan dijital görüntüleriyle türünün en büyük ustası olduğunu kanıtlıyor.

“BİR ZAMANLAR ANADOLU’DA”

Yön: Nuri Bilge Ceylan

Sen: Nuri Bilge Ceylan, Ebru Ceylan, Erdal Kesal Gör: Gökhan Tiryaki Kurgu: N. B. Ceylan, Bora Gökşingöl

Oyuncular: Yılmaz Erdoğan, Taner Birsel, Muhammet Uzuner, Ahmet Mümtaz Taylan, Erdal Kesal, Fırat Tanış, Erol Eraslan, Uğur Aslanoğlu, Murat Kılıç.