Butik oteller

Tilda LEVİ Köşe Yazısı
28 Eylül 2011 Çarşamba

Uzun bir süre önce Müjde ve Sevan Nişanyan’ın yayınladıkları ‘Butik Oteller Rehberi, konuyla ilgilenenler arasında epey ses getirmişti. Türünde bir ilkti. Nişanyanlar mekanları tek tek gezmişler, konuk olmuşlar, yemekleri denemişler, ayrıntılara dikkat ettikten sonra aralarından seçtiklerini kitaba almışlar.

Yıllar sonra bir vesile ile Nişanyan’ların Şirince’de doğaya zarar vermeden kendi inşa ettikleri otellerinde konakladım. Giriş kapısından avluya, sonra da odalara varıncaya dek en ince ayrıntısına kadar bilinçli ve zevkli yapılmıştı. Konukların rahat etmeleri için her şey düşünülmüş; veranda şeklindeki küçük restoranında servisi yapan bay/bayan garsonlar bile belli bir eğitim görmüşlerdi. Kısacası, kendinizi evinizdeki kadar rahat hissedebildiğiniz abartısız ama her tür konforun sunulduğu bir butik oteldi Nişanyan’larınki. Tabii bu hizmetin de bir bedeli vardı. Zaten genelde iyi bir butik otel, standart bir otelden daha pahalıdır.

***

Büyükada’da yıllardır bilinen iki büyük otel vardır. Biri Splendid, diğeri Anadolu Kulübü. Her ikisi de odalarını genelde sezonluk verir. Müşterileri de genelde bellidir. Hepsi de bir sonraki yıl için rezervasyonlarını yaparlar. Son birkaç yıldır bir turizm cehennemine dönen Büyükada’da artan talebi karşılamak için bir ‘butik otel’ furyası başladı. Fiyatları ‘butik’ ama verdikleri hizmet gerçekten tartışılır. Odaların ebatları yan yana iki kişinin yürüyememesi için tasarlanmış. Balkon deseniz iki kişi ancak ayakta durabilir. Servisten ise hiç söz etmeyeceğim. Ada’yı kışın turizm cennetine çevirmeyi hedefleyen Çelik Gülersoy, iyi ki bu günlere tanık olmadı.

***

Bir ay içinde iki kez başıma geldi. Bir keresinde Kabataş’dan taksiye bindim. Dışarısı kavurucu sıcak, gürültü inanılmaz boyutta. Taksinin kapısını açtım, güzel bir serinlik. Koltuğa yerleştim, radyoda klasik müzik çalıyor. İnanamadım. Şoför döndü, ‘Rahatsız oluyorsanız kapatayım’ deyince, ‘yok kalsın lütfen’ dedim. Başka bir gün yine taksiye bindim. Bu kez Fransız chansonları çalıyordu. Neye uğradığımı şaşırdım. Bu şehr-i İstanbul’da gerçekten bazen tuhaf ama güzel şeyler oluyor.

Anlatacak o kadar önemli gelişmeler varken, havadan sudan konulardan bahsetmek niye?

Tam da bunun için. Sıkıntılar, sorunlar o kadar çok ki, anlık mutluluklar bunların arasında bir nefes payı.

Her yıl olduğu gibi, bu sene de Roş Aşana’da artık yanımızda olmayan büyüklerimizi anmak istiyorum. Hepinize sağlıklı, mutlu bir yıl dilerim.