Gökkuşağı

Günümüz gençliğinin baba mesleğine rağbet etmediği biliniyor. Türkiye’de artık pek çok farklı alanda kariyer yapıp yükselmek mümkün… Can Bonomo da bunun çarpıcı bir örneği. Bonomo’nun seçiminde  -oldukça sınırlı bir kesimin tepkisini çekmiş olsa da- dini ayırımcılığın yapılmamış olması Türkiye’den dünyaya örnek bir mesaj olarak da algılanabilir.

Yakup BAROKAS Köşe Yazısı
18 Ocak 2012 Çarşamba

13-14 yaşımdayken ne gibi bir halet-i ruhiye içindeydim, nelere endişelenip kaygılanırdım pek anımsamıyorum. Belki çarşamba günleri, öğleden sonraları ders olmadığından okul bahçesinde yapacağımız maçı, sonrasında Tan Sineması’nda peş peşe göreceğim iki filmi düşünür, dahası yakışıklı görünmek için ağabeyime ait Amerikan Pazarı’ndan alınmış ve izinsiz giydiğim kazakla yakalanıp dayak yemekten korkardım.

Beatles’lara öykünür, babamdan azar dinlemek pahasına saçlarımı ve favorilerimi onlar gibi uzatırdım. Dünyayı kurtarmak, tüm eşitsizliklere ve kötülüklere karşı savaşmak, ‘existentialist’ takılmak daha ileri yaşlarda, lise yıllarımda ortaya çıkan bir olguydu. Açıkçası geleceğimle ilgili fazla bir kaygı da taşımıyordum. Tasasız mutlu bir çocukluk/gençlik dönemi geçirdim. Bir de bulunduğum ortamlarda kendimi hiçbir zaman ‘öteki’ hissetmedim.

Geçen haftaki gazetenin ‘Gökkuşağı’ ekinde; gençlerin gelecekten ne beklediklerine bir göz attığımda kültür şoku yaşadım, bir yandan kendimi çağ dışı hissettim bir yandan da iyi ki çocukluğum iki binli yıllara rastlamadı demekten kendimi alıkoyamadım.

Aralarından biri; ‘dünyada ayırımcılığın sona ereceği günleri bekliyorum”, bir diğeri ise; “liseyi bitirip iyi bir üniversiteye gitmeyi, üniversiteyi bitirdikten sonra iş adamı, evlenip bir aile sahibi olmayı istiyorum” diyor. Çoğu benzer endişeleri taşıyor, ırkçılığın olmadığı bir dünyada mutlu yaşamayı, yüksek okulu bitirdikten sonra iş bulmayı amaçlıyor.

Ne de çok tasaları ve ileriye yönelik endişeleri var… Sanki gelecekteki sorumlulukları öyle ağır basıyor ki çocukluklarını dahi yaşayamıyorlar. Hepsi büyümüş de küçülmüş gibiler. Yeni bitirdiğim ‘İstanbul Kâhini’ adlı kitaptaki üç yaşında kendi kendine yazmayı okumayı öğrenen, pek çok lisan bilen dahi çocuk Eleonora Cohen’in öyküsü aklıma geldi.

Şimdiki çocukların hepsi birer dahi… Sürekli sınanıyorlar.  Bizim kuşak elektrikli bir tren sahibi olmayı büyük nimet gibi görür, Bar-Mitzva’da hediye alacağı bisikletin hülyasını kurarken, ‘zamane çocukları’ üç yaşında İPad’leri ile oynamayı öğreniyorlar.

Kaygıları konusunda ise Psikolog Serpil Sofuoğlu şöyle diyor: “Kaygı hayata tutunmak, baş edebilmeyi öğrenmek için oldukça gerekli bir duygu. (…) Uzun vadeli hedefler bir şey için çalışmayı, plan yapmayı, beklemeyi vb. barındırdığından hayata tutunmak ve zevk almak için gerekli.”

Aile yapısının, toplumsal değerlerin değiştiği günümüzün teknoloji çağında z ve y kuşağı çocukların bizim nesilden oldukça farklı olmaları son derece olağan. 

Eskiden kalma ‘büyükanne/büyükbabaların’ gazetesi imajını çoktan değiştiren Şalom Gazetesi gelenek, örf ve adetlerinden kopmadan geniş bir yelpaze içinde pek çok farklı tematik sayfaya yer verirken kanımca düzenli bir şekilde yayımlanacak dört sayfalık ‘Gökkuşağı’ eki hem çocukların, hem de anne-babalarının ilgisini çekecektir.

***

Eurovision’da Türkiye’yi temsil edecek olan Can Bonomo, yazarımız Sidni Kohen ile 30 Mart 2011’de Şalom’da gerçekleştirdiği söyleşide şöyle demekteydi: “Çok küçük yaşta konvansiyonel bir hayata ayak uydurmak istemediğimi anladım. Sabah 9’da işe gidip 6’ya kadar çalışabilen insanlara çok gıpta etsem bile maalesef benim böyle bir mevhuma kendimi adapte edebilmem söz konusu olamazdı.” 

Günümüz gençliğinin baba mesleğine rağbet etmediği biliniyor. Türkiye’de artık pek çok farklı alanda kariyer yapıp yükselmek mümkün… Can Bonomo da bunun çarpıcı bir örneği.

Bu seçimde  -oldukça sınırlı bir kesimin tepkisini çekmiş olsa da- dini ayırımcılığın yapılmamış olması Türkiye’den dünyaya örnek bir mesaj olarak algılanabilir.

Nitekim Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Başkanı AKP Milletvekili Mevlüt Çavuşoğlu da: “ Bu Musevi kardeşimiz askerliğini yaparken iyi mi, iyi. Vergisini verirken iyi… Efendim bir Musevi nasıl temsil edermiş. Bunları görünce gerçekten utanıyoruz.” diyerek Can Bonomo’nun dini kimliği üzerinden sürdürülen tartışmalara sert tepki gösterdi.

Yahudiliği konusundaki sorulara en doğru yanıtı, Can Bonomo, Haber Türk ekranında bizzat kendisi verdi: “Müziğin dili, dini, ırkı yok. Ben Türküm. Yahudi olmak bir dindir. Türkiye’de 36 ayrı etnik kökenden insan yaşıyor. 540 senedir buradayız. Bunun konuyla alakası yok. İsrail ile alakası yok. İspanya’dan 540 yıl önce gelmişiz. Türküm, Türkiye’yi temsil edeceğim”.

Kendisine başarılar diliyorum.