Neyi seyrediyoruz?

Rudi DİRİMAN Köşe Yazısı
28 Aralık 2011 Çarşamba

Daha önce  ligin artık ne kadar tadı kaçmış ve anlamsız bir hale geldiğinden bahsetmiştim. Açıkçası ligin bu durumunda ezeli rekabetteki Galatasaray’ın galibiyeti bile buruk bir sevinç yarattı yüreklerde. Son olarak söylemeden veya yazmadan geçmem gereken konular var.

İddianameler açıklandıktan sonra, her şey biraz daha karmaşık ve içinden çıkılmaz bir hale gelmeye devam ediyor. En sonunda Metris’ten biraz da olsa futbolu çıkarmayı başardık.

Şike ile ilgili tartışmalar sürerken benim en çok dikkatimi çeken konu, bazı ciddi yorumcularımızın ve ayrıca politikacılarımızın konuyu çok farklı bir şekilde ele alması, belki de üstünü kapatmaya çalışmasıdır. Şike davasının en üstü kapalı şekilde sonuçlanması için kamuoyu oluşturulmaya başlandı. Atilla Gökçe gibi duayen kabul eden yazarlar, üç büyüklerin küme düşmemesini savunuyor. Bazı politikacılar ise cezaların kişileri bağladığını, kulüpleri bağlamadığını iddia ediyor.

Tiyatro ve futbol aslında birbirlerine çok benzerler; her ikisinde de oyuncuların performansı sonucu değiştirir; her ikisinde de oyuncuları yönlendiren birisi vardır; her ikisi de iki ayrı bölüm üzerinden oynanır; her ikisinde de farklı duygular yaşayabilirsiniz; dram, komedi, hüzün, sevinç… Her ikisini de seyretmek için bilet alıp gidersiniz. İnsanlar tarafından ilgi ile izlenen futbol ve tiyatronun birbirlerinden en büyük farkı ise belirsizliktir. Tiyatro belirli bir senaryo üzerinden oynanır, fakat  futbol maçın son dakikasına kadar sürprizlerle doludur ve belirsizliğini korur. “Üç büyükler ligden düşmesin” demek futbolu sonucu ve senaryosu belli bir tiyatro oyuna dönüştürmekten farkı kalmaz. Bunun sonucu olarak tutku ile futbolu takip eden taraftarlar statlardan uzaklaşır ve tiyatro seyircisini tribünlere görmeye başlarız.

Üç büyüklerin ligden düşmemesini gerektiğini söyleyen politikacılara en güzel örnek Bilgin Gökberk’ten geldi. Şöyle düşünelim, iki parti seçimlere gidiyor. Seçim sonuçları açıklanıyor ve bir parti seçimleri kazanıp hükümeti kuruyor. Bundan sonra seçimi kazanan partinin usulsüzlük yaptığı ortaya çıkarsa, dönüp seçimlerde yapılan usulsüzlük partileri bağlamaz sadece usulsüzlüğü yapan kişileri bağlar diyip kabullenebilecekler mi? Bu şekilde o parti hükümette kalmaya devam mı edecek? Artık bazı olayları kılıfına bile uyduramaz duruma gelmişiz.

Artık ortada dönen oyunlar herkes yüzüne gözüne bulaşmış durumda, şike olayları fazlasıyla tatsız olmaya başladı. Bu ligin neden oynandığını, nasıl şampiyon olunacağını, şampiyon olunsa bile Avrupa kupalarına nasıl gidileceği daha kesinlik kazanmamışken, biz neyi seyrediyoruz, neyi takip ediyoruz belli değil. Galiba sadece kendimizi kandırıyoruz...