Birleşerek küçülmek mi, birleşerek güçlenmek mi?

Mois GABAY Köşe Yazısı
14 Aralık 2011 Çarşamba

Bundan bir buçuk sene evvel Şalom gazetesinin haftalık toplantısına katılan cemaat yönetimi geleceğe yönelik “cemaat kurumlarının yeniden yapılandırılması” konusunda bir sunum yapmışlardı. O dönem için bir ilk taşıyan ve daha evvel konuşulmamış birçok konunun ilk kez dile geldiği o sunumdan bu yana cemaat yönetimi, kimi kararları uygulamaya geçirdi, bazıları için ise planlama çalışmalarını sürdürüyorlar. İki hafta evvel cemaat yönetiminin bu sefer aynı planları gençlere aktardığı ve karşılıklı fikir alışverişinin yapıldığı bir toplantıya katıldım. Farklı sektörlerden gelen genç beyinlerin farklı bakış açılarıyla sorunları ele aldığı bu renkli toplantı sonrası kafama tek bir soru takıldı : “Asıl amaç birleşerek küçülmek mi? Yoksa birleşerek güçlenmek mi? “      

Toplantı esnasında cemaat yöneticilerinin de aktardığı üzere dünyadaki ve ülkemizdeki gelişmelere paralel olarak farklı beklentileri olan, kuralların en baştan değiştiği yepyeni bir nesil ile karşı karşıyayız. Artık gençlerin ne baba mesleklerini sürdürmesi, ne eskisi gibi erken yaşta evlenme, ne de yaşı gelince babadan kalan fabrikanın başına geçip ülkenin sayılı iş adamlarından olma yolunda gitmesi gibi bir durum çoğu birey için söz konusu olmuyor. Zamanın şartları, gençlere kendi istihkâmlarını kurma desteğini vermenin, sadece lisede değil iyi bir üniversitede de okuma hakkını maddi anlamda sağlamanın ve hatta kurulacak bir fon ile ‘start-up’ projelerini cemaat bünyesinde destekleyebilmeyi gerektiriyor. Cemaatin geleceğe yönelik bu yapılanması da cemaat kurumlarının buna ayak uydurabilecek bir düzeye getirilmesi ile mümkün olabilir. Şu anki mevcut cemaat sistemi, 80 bin nüfuslu 1930’lu yıllara göre dizayn edilmiş bir sistem. Cemaat yönetimini yeniden yapılandırmaya yönelten hususlardan biri de ülkenin değişen yapısı, toplumun değişen ve artan farklı ihtiyaçları ile artık mevcut kurumların ayakta durmakta sıkıntı çekmesi yüzündendir. Günümüzde cemaat nüfusunun 20 bin civarında belirtildiği, 0–25 yaş arasını 3 bin gencin oluşturduğu ve her sene doğum ile vefatlar arasındaki farkın 150 kadar olduğu düşünüldüğünde cemaat kurumlarının her değişime direnebilecek dinamiklikte olması gerekiyor.

Cemaat yönetimi bu bilgilerden hareketle geçen sene bazı çalışmalara başladı. Bunlardan en bilineni senelerdir süregelen Dostluk ve Yıldırımspor gençlik derneklerinin aynı çatı altında faaliyet göstermesi projesiydi. Bundan sonrası için akıllara takılan soru ise acaba diğer dernekleri de aynı çatı altında buluşmalarının ne kadar doğru olacağıydı? Barınyurt ve İhtiyarlara Yardım Derneği kurumlarının aynı çatı altına olmaları mevcut binalarını terk edip cemaatin daha yoğun yaşadığı farklı bir semtte tek bir binada işlev görmeye başlaması şu an için sadece düşüncede olan ama geleceğe yönelik bir proje olabilir. Bir yandan cemaat bireylerine daha iyi hizmet vermek diğer yandan ise cemaat görevleri anlamında hastane işletmenin, huzurevi işletmenin değişen yapıda artık cemaat bünyesinde mi yoksa kurumsal bir yapıda mı olması gerektiği ise tartışılabilecek bir diğer konuydu. Bütün bu soruların cevaplanması ancak her şeyin baştan sorgulanması ve tüm cemaat bireylerinde bu değişime yönelik bir farkındalık yaratılması ile mümkün olabilir. Bahsi geçen toplantı bu konuda geleceğin cemaatini oluşturan gençlerin dinlenmesi açısından önem taşımakla birlikte yönetimin bu konuları sadece kurum ve derneklerde değil tüm topluma açık düzenlenecek toplantılarda da detaylı olarak anlatması gerekiyor.

Cemaat bireylerine bu bağlamda düşen görev ise kendimize “Bu dernekler artık ne kadar bizim, biz ne kadar katılım sağlayıp nasıl faydalanabiliyoruz?” sorusunu sormaktır. Nitekim son bir yılda Or-Ahayim Hastanesi’nin her geçen gün yükselen çıtasına rağmen son bir senede cemaat içi doğum oranlarının % 10’da kalması ama öte yandan bölge halkının haklı takdirini kazanması bile bize bir mesaj veriyor. Ekşi Sözlük’te hastane için yapılan bir tanımda “Bayan Lea, Bay Moris, Çarşamba Mahallesi’nden Cübbeli Ahmet Abi, Çarşaflı Hatice Teyze huzur içinde aynı koridorda muayene sırası beklerler” ifadesi kullanılmış. Cemaat yönetimi “ Algı Araştırmaları”, Yahudi kültürü tanıtma çalışmaları yapadursun Haliç’in kıyısında yüzyılı devirmiş Or-Ahayim sessiz bir şekilde Türk Yahudilerini tanıtmaya devam ediyor.

Cemaat nüfusunun yaşlanma ivmesinde gitmesi, her geçen gün bakıma muhtaç bir bireyin cemaat imkânlarından yararlanmak zorunda kalması, Musevi Lisesi’nde her yıl daha fazla öğrenciye burs ihtiyacı cemaat yönetimini kararlar almaya iten tablonun dışarıdan ufak bir özeti. Bu kararlar alınırken seyirci olmak yerine karar aşamasına dâhil olmak, fikir üretmek, kurumları ayakta tutacak en değerli katkı olarak bu kurumlarda olmayı tercih etmek yapılabilecek desteklerin sadece bir bölümü. Aksi bir durumda geçmişte olduğu gibi bu kurumların da tarih olmasına seyirci kalıp birleşirken küçülmüş oluruz. Artık bu değişen yapıda hiçbir kurumun kendi kabuğunda hareket edip birbirinden habersiz olması, ya da farklı kitlelere seslenmesi gibi bir lüksü olmamalı.

Her kurum, dernek tek ses ortak hedef altında geleceğin yapılanmasında aktif rol almalı. Bundan 10 sene sonra nerelerde yaşamaya devam edeceğimize, çocuklarımızı hangi okullara gönderip ailemizin büyüklerine nerede ve nasıl imkânlar sağlamak isteyeceğimize, hasta olduğumuzda nerede tedavi görüp gençlerimizi hangi çatıda birleştireceğimize sadece biz karar vereceğiz. Gelin bu sorumluluğu hep beraber üstlenip bu sorulara hep beraber cevap düşünelim. Tarihi binalarımızı farklı yatırımlara dönüştürüp daha fazla gence yatırım yapmak mı yoksa bu binaları daha işlevsel hale getirip topluma kazandırmak mı, gibi soruların cevaplarını birlikte sorgulayalım. Unutmayalım ki o binaların hepsi içlerinde cemaat oldukça anlam taşırlar. Birleşerek güçlendiğimiz, geçmişte olduğu gibi yaşadığımız topluma adımızı yaptıklarımızla hatırlatacağımız nice yıllara…