YAKIN ŞARK´TA HUDUT MESELELERİ: Aşırı Siyasileştirmeler, Münasip Unutkanlıklar...

Köşe Yazısı
30 Kasım 2011 Çarşamba

Jose V.ÇİPRUT


5. DOĞU BALKANLAR ve DOĞU AKDENİZ[1]

BULGARİSTAN

Hudutlarından sızdırılıp millî arazisi üzerinden Avrupa pazarlarına yöneltilen Güneybatı Asya menş’eli eroin için önemli bir koridor olan Bulgaristan, Güney Amerika’dan AB’ye sevk edilmek üzere hudutlarından geçirilen kokain için daha az faal bir aktarma sahasıdır.  Hudutlarının içinde uyuşturucuya çevrilecek prekürsör madde imalâtı nisbeten kısıtlıysa da, arazisindeki yaygın irtikâp ve faal cürüm örgütleri memleketin kaçakçılıktan üretilen kara parayı meşrû hatta ünlü malî müesseseler vasıtasıyla aklaştırılmasını önleyemeyen bir ‘cürüm merkezi’ telâkki edilmesine sebep olmaktadır. Bu hal Bulgaristan’ın AB’nin Şengen Anlaşması’na henüz kabul edilememesine sebep vermektedir. Komşularıyla sınır problemleri olmamasına rağmen, geçirgen hudutlarının millî menfaatlerine aykırı türlü güvenlik meseleleri yaratıp bunların Bulgar vatandaşlarına her açıdan zararlı olmalarına Bulgar devlet mekanizması hâlâ müessir bir şekilde engel olamamıştır.

YUNANİSTAN’ın Türkiye ile Ege Denizi’nde (deniz, kara ve hava sınırları konularında)  ciddî tartışmaya – hatta çatışmaya – mahal verebilir tipte karmaşık davaları vardır. Buna Kıbrıs davası da ilâve edildiğinde, yıllardır süregelmiş ciddî sınır problemlerinin komşu arasında ‘sürdürülebilir barış’ için önemi anlaşılabilir. Özgürlüğe kavuşan eski Yugoslav Cumhuriyeti’nin Makedonya bölgesi’nin yeni “millî” sınırları içinde kendisini dünyaya Makedonya Cumhuriyeti adıyla tanıtması, bu lâkabın Yunanistan’ın Maçedonia bölgesinin tarihî kimliğini zapt etmiş olacağından, Yunanistan’ın protestosuna marûz kalmaktadır. Yunanistan sınırlarından sızan işsiz Arnavut göçmenlerinin zaten güç durumda bulunan Yunan iktisadına zararlı oldukları söylenilmektedir. Buna Orta Şark’tan ve Güneybatı Asya’dan Avrupa pazarlarına Yunanistan sınırları üzerinden sevk edilen kanabis ve eroin; Yunan hudutlarından kaçırılıp doğuya sevk edilen uyuşturucu prekürsör maddeler; Yunan iç tüketimine ve uluslararası transite yarayan, Güney Amerika menş’eli kokain ve yaygın kaçakçılık faaliyetinin ürettiği kara paraları aklaştıraduran cürüm örgütleri de ilâve edilse, hudut problemlerinin Yakın Şark’ta yalnızca siyasî değil, ayni zamanda iktisadî, içtimaî, kültürel ve ahlâksal yönlerden, birbiriyle bağdaşık güvenlik meseleleri de yaratabildikleri tarafsız araştırıcıya daha da barizce görünebilmektedir.

KIBRIS’ta 1974’te yaşanan silâhlı çarpışmalar – sözde sınırlar gerçek kimlikleri mutlak kat’iyetle değiştirebilirlermiş gibi – bu Ada’yı fiilen iki “özgür” camiaya bölmüştü. Bu iki “yeni memleket”i ayıran sınırın güneyinde uluslararası diplomatik tanınmayı kolayca becerebilmiş, yeni tüzel kişiliğiyle AB’ne “ortak” sıfatıyla derhal katılabilmiş, tamamen Yunanlı Kıbrıs camiasından oluşmuş Kıbrıs Hükümeti; ayni sınırın kuzeyinde ise yalnız Türkiye Cumhuriyeti’nin özgür devlet olarak tanımış olduğu, Kıbrıs Türk camiasından müteşekkil, “muvakkat” denilen sınırlar içinde oluşmuş Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti mukimdirler. Bu çerçevede, 1964’ten beri – yani 47 yıldır – Kıbrıs’ta vazifelerine devam eden “BM-Kıbrıs’ta Barış Sağlayıcı Kuvveti” (UNFICYP) 1000’e yaklaşık askeriyle, bu  (dinleri, dilleri, kültürleri, zihniyetleri başka ama iktisadî çıkarları kolayca bağdaştırılabilir)  iki camiayı birbirinden ayrı tutabilmektedir: Sınırın güneyinde, 1 Mayıs 2004 tarihinde BM’ye aza olabilenler; sınırın kuzeyindeyse BM’ce askıntıda bırakılmış kanunî standartlar (‘acquis communautaires’) açısından ‘durumu belirsiz kalmış’ olanlar ve bu iki “komşu” arasında nihaî çözüm bekleyen fakat taraflarca (bilhassa tarafların ananevî ata yurtlarınca) yıllardır neticesiz bırakılmış hudut, toprak, vatandaşlık problemleri bu karmaşık meseleye acil ek mânâ bahşetmektedirler. Kıbrıs Hükümeti’nin gerçekleştirmiş olduğu Hidrokarbür Bloklarına, Lübnan’la ve İsrail’le paylaştığını iddia ettiği deniz hudutlarına ve bu Deniz İktisadî Yörelerinin içinde giriştiği hidrokarbür keşif faaliyetine Türkiye Cumhuriyeti’nin protestosu hatırlanabilir. Türkiye’nin Suriye ile giriştiği benzer işbirliğine ise Suriye’de son zamanlar yaşanılan siyasî-içtimaî durum nedeniyle ara verilmeye mecbur kalınmış olduğu geçenlerde T.C. tarafından resmen tebliğ edilmiştir.

Yakın Şark’lı kimliği belli ve gelecek köşemde Türkiye Cumhuriyeti ile tamamlanacak – böylelikle eksiksizce özetlemiş olacağımız – bu 19 bölgesel memlekette her an yaşanan çeşitli hudut meselelerinin, çoğu zaman mütenakıs yerel iddialarının birbirlerine niçin benzeyip benzemediklerini yeni gözlerle daha da yakından tefrik etmekte fayda vardır  kanısındayım. Beraberce gözden geçirmiş olacağımız 19 memleketten sadece birine (ve daima aynisine) şu, bu ve/ya başka sebeplerle ona daha çok veya daha az benzerlerinden ne niyetlerle çok daha gürültülü, çok daha aşırı ve bir o kadar da hırslı alâka, dikkat ve öncelik bahşedildiğinin gerçek nedenlerini açıkça soruşturmanın herkes için göz açıcı anlamda yararlı olabileceği kanaatiyle tarafsızca giriştiğim bu karşılaştırmanın kurucuzihniyetli meş’ru gayesine okurlarıma yararlı tarzda adilce erişebilmiş olmasını dilerim.


[1]Bak: World Fact Book (2011);Bulgaria and Europe: Shifting Identities, S. Katsikas (Anthem, 2010);Resolving the Cyprus conflict: negotiating history, M. S. Michael (Palgrave Macmillan, 2009);Cyprus:a conflict at the crossroads, Th. Diez & N. Tocci (Manchester UP, 2009); Europe's troubled region: economic development, institutional reform and social welfare in the Western Balkans, W. Bartlett (Routledge, 2008); The limits of Europeanization: reform capacity and policy conflict in Greece, K. Featherstone & D. Papadimitriou (Palgrave Macmillan, 2008); Bulgaria, R. J. Crampton (Oxford, 2007); Politics and policy in Greece: the challenge of modernisation, K. Featherstone (Taylor & Francis, 2006).