Hepimiz birer Moşe Fransez’iz…

Moşe gerek konuştuğu Yahudi İspanyolcası gerek kışın Bomonti, Kurtuluş, yazın Büyükada’da ailesi ile vakit geçirmesinden, tekstil işlerindeki durgunluğuna kadar bizim içimizden doğan bir karakterdir

Mois GABAY Köşe Yazısı
7 Eylül 2011 Çarşamba

Bugün sizlere yepyeni bir arkadaşı tanıtacağım. Adı Moşe Fransez. Kendisi sanal bir kişilik olup Facebook, Twitter gibi ortamlarda kültürlerinden kopmayıp kendi mizahımızı yaratmaya çalışan dostlarımızdan bir arkadaşımız yarattığı ve gençliğimiz arasında gittikçe popüler olmaya başlayan bir beydir. 1958 doğumlu olan Moşe İspanyolca ve Ladino dillerini bilmekte, Şişli Terakki mezunu olup şu anda kendi işi olan Fransez tekstilde eşi Ester ve oğlu Metinniko ile hayatını sürdürmektedir. Moşe anılarını paylaştığı web sitesinde alışık olduğumuz bir deyimle “No mos karişiyamos en los meseles del hukumet”  diyerek geçmişteki ortak anılarımızı mizahi bir dille bize anlatmaya başlamıştır.

Moşe gerek konuştuğu Yahudi İspanyolcası gerek kışın Bomonti, Kurtuluş, yazın Büyükada’da ailesi ile vakit geçirmesinden, tekstil işlerindeki durgunluğuna kadar bizim içimizden doğan bir karakterdir. Moşe kimimiz için bir zamanlar kapı komşumuz olan Mösyö Moşe kimimiz içinse Onkli Moşe’mizdir. Bu kadar kısa zamanda sanal ortamda çok arkadaş edinmesi de hem komik olduğu hem de bizi anlattığı içindir. Peki, Mösyö Moşe’ye bu kadar ünlü olmaya başlamışken bizim tanıtım elçimiz olmak gibi bir görev versek nasıl olur dersiniz?  Hatırlarsanız bundan bir sene evvel “Türk Yahudiliği olarak markalaşalım” başlıklı bir yazı kaleme almıştım. Bu yazıda kendi kültürel değerlerimizden kendi fıkralarımızı yaratmaya kadar artık görünürlüğümüzün daha artması gerektiğini belirtmiştim. Geçmişimize baktığımızda hepimiz saf ve naif bir şekilde yakın tarihimiz bir yana kendi aile hikâyelerimizi bile bilmeden yetiştirildik. Aile büyüklerimiz tıpkı Moşe’nin dediği gibi genelde kendi içinde bir hayat yaşarken cemaatin büyük bölümü yazları ve kışları aynı bölgelerde vakit geçirirlerdi. Gerek 6–7 Eylül olayları, gerek Varlık Vergisi, Struma Gemisi gibi birçok detayı önce kitaplarda keşfedip daha sonra detayları cımbızla büyüklerimizden almaya çalıştık. Onlar birçok kez bizi “sen bu konulara bulaşma” diye uyarsalar da kendi çağımızda özgür düşünce adı altında neden bulaşmamamız gerektiğini yakın zamana kadar tam kavrayamadık. Kim bilir belki bu yarattığımız Moşe karakterine yenileri eklenir ve her aile sadece bize özgü esprili durumları değil de satır aralarında saklı kalmış gerçekleri de toplumla paylaşır. Moşe’nin bize bir diğer hediyesi ise tekrardan gençlerimiz arasında Yahudi İspanyolcasını bir trend haline sokmaya çalışmasıdır. Düşünsenize bir yandan gençlerimiz artık bu dili unuttular denirken belki de artık birbirimizi biraz olsun güldürmek için İngilizce “Take care of yourself”in Türkçeleşmiş “kendine iyi bak” modeli yerine “eve çok selam” demeyi hatırlayacağız. Moşe karakterini genişletmek onlara yenilerini eklemek sadece genç bir arkadaşın emekleri ile değil hepimizin kendi hikâyelerini paylaşması ile mümkün olabilir. Günlük hayatın koşuşturmasında babaannelerimizin bundan 60 sene evvel neler yaşadığını, nerelerde gezdiğini bilmek ancak bunu o insanların bir hikâyesi olarak algılayınca hepimiz için bir anlamı olabilir. Çünkü onların her birinin hikâyesi toplumumuzun yaşayan tarihi olarak bizi kendi başımızdan geçen olaylar kadar ilgilendirir. İşte o zaman etrafta koşuşturan, birbirbirinden farklı olduğunu düşünen o kalabalıklar da medeniyetin yayılmaya başladığı bu topraklarda aslında kimliklerimizin bile birbirine bir o kadar karıştığını kavrayabilirler.

Geçtiğimiz pazartesi günü Neve Şalom’da her sene olduğu gibi geleneksel iftar yemeği düzenlendi. Birlikteliğin öneminin hatırlatıldığı bu günde Mevlana’nın dizeleri geceye renk katarken Hahambaşı Rav İshak Haleva ortak duygularımızı şu sözlerle dile getirdi : “Varsın dinimiz, diyanetimiz ayrı olsun, asırlardır iyi günü de kötü günü de yürekten paylaşmışız. Bu geçmişte böyle olmuş, gelecekte de böyle olacaktır. Ben başka türlüsünü görmedim, bilmiyorum.” Bu sözleri dinlerken içimden kim bilir belki önümüzdeki sene bu beraberliği bir adım öteye de götürerek Neve Şalom Kültür Merkezi’nde bir sema gösterisini de izleyebiliriz diye düşündüm. Birbirimize tahammülümüzün gittikçe azaldığı bu günlerde hem bu tip organizasyonlara hem de biraz olsun mizahi bir dille birbirimizi anlamaya o kadar ihtiyaç var ki! Moşe karakterimizde bir Türk Musevisi prototipi olarak tanınmayan yönlerimizi hem topluma tanıtsın, hem de bize hatırlatsın. Geçmişin acı tatlı anılarından ders alarak, bu topraklara barış ve kardeşlik ekenlerden olmaya devam edelim. Hasadımız ise huzur ve kardeşlik olsun.

Hepimizin içinde ailemizde hep bir Moşe karakteri var. O yüzden siz de bir an evvel Moşe ile tanışın, zaten ya adadan ya da Suadiye’den tanıdık çıkacaksınızdır. Siz Moşe ve ailesini tanıdıkça o hem yüzünüzü güldürecek hem de toplumumuz gerçeklerinin bir aynası olmaya devam edecektir.  Sevgili Moşe, çoktan beri yoktun, senin, Mettinikonun ve tüm luzyoların maceralarınızı sabırsızlıkla bekliyoruz.

 Eve çok selam.