Arkeoloji Müzesi’nde tarihi iftar yemeği

Başbakan Erdoğan, 28 Ağustos Pazar günü Cemaat Vakıfları’nın ortaklaşa düzenlediği iftar yemeğinde dini liderler ve cemaat idarecileriyle bir araya geldi

Ester YANNİER Toplum
7 Eylül 2011 Çarşamba

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Eşi Emine Erdoğan’un onurlandırdıkları, İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde bu yıl ikincisi gerçekleşen cemaat vakıflarının iftar yemeğine 300 kişi davet edildi.

 İftarda ayrıca Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu, Hahambaşı Rav İsak Haleva, Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, Fener Rum Patriği Bartholomeos, Süryani Cemaati Başkanı Kenan Altunışık, Türk Musevi Cemaati Başkanı Sami Herman,  Surp Pırgiç Ermeni Hastanesi Vakfı Başkanı Bedros Şirinoğlu, Ermeni Patrik Vekili Episkopos Aram Ateşyan ve Süryani Ortodoks Cemaati Ruhani Lideri Yusuf Çetin ve cemaat temsilcileri de hazır bulundu.

İftar yemeğine bir gün önce Resmi Gazete’de yayınlanan ve azınlık vakıflarının 1936’dan sonra edindikleri, 1974’ten sonra Hazine’ye devredilen gayrimenkulleri iade edilmesi ile ilgili kanun hükmündeki kararname damga vurdu.

Başbakan Erdoğan gecede yaptığı konuşmasına iftar sofrasını paylaşmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirerek başladı. Başbakan Erdoğan, sözlerine şu şekilde devam etti:

“İşte, burası İstanbul. Burada yüzyıllar boyu ezan, hazan ve çan bir arada olmuştur. Burada camiler, kiliseler, sinagoglar yüzyıllarca aynı caddede, aynı sokakta yan yana yaşamıştır. Millet olarak, ülke olarak bu noktada eşsiz bir tecrübeye sahibiz. Bugün bizi diğer ülkelerden farklı kılan en önemli özelliğimiz de budur. O tarihi kökler üzerinden bugün, burada, sizlerle birlikteyiz, bir aradayız. İnşallah daima barış ve huzur içinde buradaki gibi bir arada, birlikte olacağız. Zira buradaki beraberliğimizin sembolik anlamı çok büyük. İftar sofrası sadece ‘birlikte bir yemek’ değil, birlikte köklü bir hatırayı ve bir manevi iklimi paylaşmaktır. Öteden beri bu sofrada herkese yer var değerli dostlar. Bizimle oturan herkesle paylaşacak ekmeğimiz, aşımız, muhabbetimiz var. Zira, bizim değerlerimizde biliyorsunuz, ‘muhabbetten Muhammet oldu hasıl, Muhammetsiz muhabbetten ne hasıl’, bu çerçeve var. Zira bütün yaratılanları yaratan adına sevecek bir gönlümüz var. Burada herhangi bir ayrım, ötekileştirme söz konusu değil. Bu noktada kişisel tarihimizin şahidi de millet olarak da şahidimiz İstanbul’dur.’’

Erdoğan, ‘’Yassıada’da merhum Menderes ile aynı makûs talihi paylaşan, Yassıada’yı bizim için Yaslı Ada haline getiren ve orada hayatını kaybeden değerlerimizden biri de milletvekili Doktor Zakar Tarver idi’’ dedi. Zakar Tarver’in, TBMM kürsüsünde yaptığı konuşmada kullandığı ‘’Memleketimizde yaşayan gayrimüslim azınlık, mukadderatını bu memleketin mukadderatına bağlamış, bu memleketin iyiliğine candan sevinen ve maazallah felaketine de samimiyetle üzülen insanlardan mürekkeptir’’ sözlerini aktaran Erdoğan, ‘’İşte bu hissiyat, tarihi kader birlikteliğimizin, birbirimize bakışımızın özetidir’’ diye konuştu.

Erdoğan, ne yazık ki, bu huzur ve kardeşlik iklimini bozmaya çalışan provokasyonlar da olduğunu ifade ederek, şunları kaydetti: ‘’Geçmiş zaman içinde ve hâlâ bugün de var, provokatörler çıkmıştır. Hükümet olarak son 9 yılda demokratikleşme noktasında attığımız kararlı adımlar, hukuk dışı yapılanmalara karşı verdiğimiz kararlı mücadele ile bizatihi bu provokasyonları boşa çıkarttık. Kimsenin hatasını sahiplenmeyeceğiz ki o hataları tekrarlamaya çalışanlar bir daha asla huzurumuza kastedecek cüret ve cesareti bulmasınlar. Allah şahidimiz olsun ki, hiçbir zaman hiçbir yerde, hiçbir vatandaşımızın, ayırt etmeksizin, hiçbir insanın, sorumluluğu bizde, ‘ruh tedirginliği’ içinde yaşamasına gönlümüz, vicdanımız asla el vermez.’’

Başbakan Türkiye’de toplumun her kesiminden insanların özgürlüklerini yaşayamadığı dönemler olduğunu belirterek, ‘’Herkes gibi farklı inanç gruplarının da ‘farklılıklarından dolayı’ maruz kaldıkları haksızlıkları biliyoruz’’ dedi. Artık bunların geride kaldığını belirten Erdoğan, ‘’Bizim ülkemizde vatandaşımızın inancından, etnik kökeninden, giyiminden, farklı hayat tarzından dolayı baskı gördüğü dönemler geride kaldı. Bu ülkenin hiçbir vatandaşı, anayasa ve yasalar karşısında diğer bir vatandaşa üstün değildir. 74 milyon vatandaşımızın her biri bu ülkenin asli unsurudur, birinci sınıf vatandaşıdır’’ şeklinde konuştu.

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç ise,  Türkiye’nin gayrimüslim azınlıklarla güçlü olunduğuna inandığını belirterek, ‘’Hiçbirinizin üzülmesini, haklarınızdan mahrum olmasını arzu etmeyiz. Geçmişte bütün yapılan hatalar, yaşanan tüm acı olaylar artık bir yerde kaldı. Artık Türkiye yeni bir Türkiye’dir. Yeni bir Türkiye’de hepimize yetecek kadar yer var diye düşünüyorum’’ dedi.

Arınç, Manisa’da halen faaliyet gösteren Moris Şinasi Çocuk Hastanesi’ni yaptıran Moris Eskenazi’nin öyküsünü aktardı ve ‘’Sayın Başbakanım, 1933 -2011... 78 yıldır bu hastane, Türk çocuklarına, Müslüman anne babaların evlatlarına Manisa’da hizmet veriyor. Ve aynen vakfiyesinde olduğu gibi fakirlerden, yoksullardan da hiçbir ücret alınmıyor’’ diyen Arınç, Manisa’da yaşanmış öykünün, bir kitabesinin yapıldığını, bir çeşmeyle hastanenin bahçesine bugünlerde bunu yerleştirmek üzere hazırlık yapıldığını söyledi. Arınç, müteşebbislerin İstanbul’da İshak Alaton ile de görüştüklerini ifade ederek, şunları kaydetti:

‘’Biz kadirşinas insanlarız. Memleketimize bu güzel iyiliği yapan kişiye bundan sonra da ebedi minnet duygularımızı takdim etmek istiyoruz. Şunu söyleyeceğim, Manisa’da bu yapılmışsa emin olun ki İstanbul’daki Bezmialem Vakıf Gureba Hastanesi de, Surp Pırgiç Hastanesi de, Balıklı Rum Hastanesi de bundan farklı değil. Bunları gördükten sonra Mardin’i, Antakya’yı gördükten sonra, İzmir’in havralarını, İstanbul’un sinagoglarını gördükten sonra, ‘hepimiz bir olan Allah’a inanıyoruz ve hepimiz bir olan Allah’ın kullarıyız’ diye düşündüm. Bu vakfiyelerle insanlara yararlı olmak üzere kurulan bu hastaneler; bu okullar, bu yetimhaneler ve insanlığın hizmetine tahsis edilmiş tüm bu müesseseler; bizim zenginliğimizdir. Dolayısıyla bunların birisinin eksik olması bizi de eksik bırakır. Ben değerli temsilcilerin bu akşam bizimle birlikte olmasının Türkiye’nin büyük bir gücü olduğuna inanıyorum.’’

Türk Musevi Cemaati Başkanı Sami Herman ise iftar sofralarında bir araya gelerek, dünyaya örnek olabilecek bir geleneği sürdürmekten gurur ve mutluluk duyduğunu ifade etti. Herman, “Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan ve Sayın  Hanımefendinin, Sayın Başbakan Yardımcımızın, Sayın Bakanlarımızın, bu iftara katılımları  vatandaşlarımız arasında  birlik ve beraberliğin sağlanmasında, ülkemiz mozaiğindeki güzelliği sağlayan renklere bakışta çağdaş, anlamlı ve değerli bir yaklaşımın  göstergelerindendir ”dedi. Vakıflar kanununda yapılan değişiklerle çözüme ulaşılabileceğini ifade ederek “Sayın Başbakanımız olmak üzere, Sayın Başbakan Yardımcımıza, Avrupa Birliği İlişkiler Bakanımıza, Vakıflar Genel Müdürümüze  ve tüm vakıflar teşkilatımıza en kalbi şükranlarımızı  sunmayı borç biliyoruz” dedi.

Konuşmasında hayır işlerine ve vakıf kurmanın önemine değinen Herman, insani yardımlaşma ve dayanışmayı genç nesillere öğretmenin önemli olduğunu vurguladı.

T.C. Cemaat Vakıfları Temsilcisi Laki Vingas ise yaptığı konuşmada “ Birkaç asırdan beri bu toprakların tarihine tanıklık eden vakıflarımız, ayakta kalma mücadelesi vererek kuruluş amaçları doğrultusunda azim, gayret ve gururla imkânlar dâhilinde hizmetlerini devam ettirmektedirler” dedi ve İstanbul başta olmak üzere Anadolu’nun birçok şehrinde vakıfların var olduğunu ve cemaatlerinde az olmakla birlikte kültürlerini günümüze taşımaya çalıştıklarını belirtti.

Vingas Başbakan Erdoğan’a hitaben sürdürdüğü konuşmasında AKP hükümetleri döneminde gayrimüslim azınlıkların kendilerini daha özgüvenli hissetmeye başladıklarını ve geleceklerinin teminat altına alınabileceğine inandıklarını söyledi.

Üstüne çalışılan anayasanın Türkiye’de yaşayan gayrimüslimleri kucaklayan bir anayasa olduğunu dile getiren Vargas “Vatandaşlık bağlarını, eşitlik ilkelerini net ifade etmesini gerektiğine inanarak cemaatler olarak çalışmalara başladık, mülkiyet haklarını, din ve inanç özgürlüğünü, kültür haklarını, örgütlenme eşitliğini öne çıkaran evrensel insan haklarına uygun bir anayasa oluşturulması için gayret edeceğiz katkıda bulunacağız,” dedi.

İftar yemeği Barınyurt  La Casa Catering ve Lina Sadok’un masa dekorasyonunda gerçekleşirken, yemek süresince  vokalde İzzet Bana, Stelyo Berber, Pelin Suer, Murat İçlinalça, kemanda Atalay Durmaz, Ud – Vokalde Erdem Şentürk, kanunda Serkan Mesut Halili, neyde Ahmet Cemal Öksüz ve bendirde Yaman Hadi  iki bölüm halinde  etnik müzik dinletisi sundular.