Enrico Macias ve Biz

<p>Bestesi Selami Şahin’e, Fransızca sözleri ise Fransız şarkı sözü yazarı Michel Jourdan’a ait ‘İstanbul Seni Seviyorum’ şarkısını, heyecanla ismini andığım, röportaj yapma şansına sahip olduğum sevgili Enrcico Macias, 13 Eylül akşamı Harbiye Cemil Topuzlu Açık Hava Tiyatrosu’nda, ilk kez Türk hayranları için seslendirecek. </p>

Yaşam
24 Ağustos 2011 Çarşamba

Sidni KOHEN

 

Doğup büyüdüğünüz ülkeden ve diğer dünya ülkelerinden farklı olarak sizin Türkiye’ye karşı çok derin ve müşterek hisleriniz var. Bunun sebebi nedir? Sizin doğup, büyüdüğünüz ülkeyle Türkiye arasında müşterek bazı noktalar var mı?

Doğup büyüdüğüm şehir Cezayir; Konstantin. Orası da bugünkü Türkiye gibi vaktiyle Osmanlı İmparatorluğu’nun bir parçasıydı. 500 yıl önce İspanya’yı terketmek zorunda kaldığımız için göç etmek üzere kendimize başka bir ülke aradık. Çünkü İspanya Kraliçesi Katolik İsabel, İspanya’da sadece Hristiyanların yaşayabileceğini, başka dinden olan insanların ya ülkeyi terketmesi ya da dinini değiştirmesi şartını koşmuştu. Biz Sefaradlar, Avrupa’nın hiçbir ülkesinden davet almadık. Tarihteki çok acı o günlerde Osmanlı İmparatoru Fatih Sultan Mehmet’in oğlu II. Beyazıd tüm Yahudileri ülkesine kabul etti. Bize Osmanlı kimliğini verdi ve Osmanlı tebası yaptı. Osmanlı, İspanya’dan gelen vatandaşların Cezayir, Tunus, Selanik, İzmir, İstanbul gibi parça parça birçok şehirde ikamet ettirip huzur içinde yaşamaları için imkan sağladı. İşte benim büyük dedelerimin dedeleri Cezayir’in Konstantin şehrine yerleştirilenlerden. Benim kökenim sorulduğunda daima Cezayir kökenli Fransız olduğumu söylerim ancak ilave ederim ki Osmanlı kültürüyle büyümüş bir Yahudi ailenin çocuğuyum ve Osmanlı olduğumu da hiç unutmam.

 Çocukluğunuzun Cezayiri’nin bugününe ve istikbaline bir göz atacak olursanız Cezayir’le ilgili ne görüyorsunuz?

Doğduğum günden vatanımı terkedip Paris’e ayak basışım ‘J’ai Quitte Mon Pays - Ülkemi Terkettim’ şarkısıyla başlar. Sözü ve müziği bana ait olan bu şarkıyla bütün frankafon ülkelerde ünlü oldum. Şarkıda benim anavatanımı terkedişimdeki hüzün ve acı, hem kelimelerle hem müzikle anlatıldı. Cezayir bugün olduğu yerden çok daha üstün hayat şartlarına sahip olmalıydı. Çünkü bunu hakediyordu. Ekonomik olarak da bakacak olursanız Fransa’nın tahıl ambarı konumunda bir ülkeydi. Oysa bugün buğdayı bile dışarıdan satın alıyor. Vatan hasreti denen şeyi iyi bilirim. Türkiye’nin beni 1962 yılında Fransa’dan önce ve hatta dünyada ilk keşfetmiş, kabul etmiş, büyük bir star olarak bağrına basmış bir ülke olduğunu her zaman söyledim ve de söyleceğim. Beni evladı gibi bağrına basmış bir toplum olan Türkiye’ye, bütün Fransız şarkıcıları tanıtan ve sevdiren Ankara Radyosu’nun prodüktörü ve eğlence yayınları prodüktörü Erkan Özerman’dır. 50 yıla yakın bir dostluğumuz var. Hem çalışma hayatımda hem özel hayatımda en yakın dostumdur.

 Tomtom’un sahne hayatınızdaki yeri nedir? Rolünü nasıl anlatabilirsiniz? Daha sonraki hayatınızda olmamasının ne gibi eksiklerini hissettiniz?

Cheikh Raymond müzik hayatımda benim idolümdü. Çocukluk yıllarımdan itibaren ona hayrandım. Müzikte ne öğrendiysem hocam olarak onun bana verdikleridir. Çocukluk aşkım olan Suzy’nin babasıdır. Bana iki tane evlat veren ve hayatının sonuna kadar hiçbir zaman ayrılmadığım eşim Suzy’yi geçen yıl kaybettim. Gerek karım ve gerekse kayınpederim benim hayatımdaki en önemli kişlerdi. Paris’teki müzik hayatındaki başarımın, ilk öğretmenim olan Cheikh Raymond Lairis’in hayatta en büyük gurur ve onurlarından biri olduğunu söylemesi beni tarifsiz mutlu etmişti. Düşünebiliyor musunuz idolünüz olan insan yıllar sonra sizin hayranlarınızın en başında geliyor. Bu ne büyük mutluluktur.

 Tamamiyle Akdeniz müziği tadında olan şarkılarınızı Türk hayranlarınıza sunduğunuz zaman ortak bir nokta buluyor musunuz? Sizce bunlar nelerdir?

Akdeniz müziğinin dünyadaki en önemli temsilcilerinden biri olduğum, Akdeniz ülkelerinin hemen hemen hepsinde gündeme gelmiştir. Mısır, Cezayir, Tunus, Fas, Lübnan, Ürdün, İsrail, Kıbrıs, Yunanistan gibi. Pek tabi bunların ilki Türkiye’ydi. Tek bir açıklama herhalde bunların hepsini anlatabilir. 800’e yakın beste yaptım. 300’den fazlasını plağa okudum. Korsanların sayısını bilmiyorum ama 50 milyon üzerinde satıldığı sagem tarafından resmi olarak tespit edilmiş halde. Bir milyonun üstünde sattığım 100’e yakın altın plaklarım var. Çok ilginç bir rakam da şimdi söylüyorum; Tespit edebildiğim kadarıyla 84 şarkıma Türkçe söz yazılmış ve bunların hepsi de çok sevilmiş. Kısaca milyonlarca plak satılmış. Özellikle Ajda Pekkan’ın repertuarında herkesten fazla benim eserlerim geliyor. Bunun dışında Yeliz, Nilüfer, Nil Burak, Berkant, Seyyal Taner, Erol Evgin, Ayla Algan, Selçuk Ural, Sibel Egemen, Tanju Okan… Çok güzel sesleri ve yorumlarıyla şarkılarımı Türk halkına sevdirmişler.

 İstanbul’a her geldiğinizde nerelere gitmek istersiniz, nerelerde yemek yemek istersiniz ve kimlerle görüşmek istersiniz?

Bu konuda çok şanslıyım. Çünkü Erkan Özerman daha Paris’ten hareket etmeden Türkiye’deki programımı saat saat önüme koyuyor. Nereye gideceğimi, neyi çok sevdiğimi, hangi arkadaşlarla görüşeceğimi biliyor. Düşünebiliyor musunuz, 50 yıllık bir dostluğumuz var. Karşılaştığımızda mimiklerimizle ve bakışlarımızla bile anlaşabiliyoruz. Biliyorsunuz 13 Eylül’de İstanbul’da bir konserim var. Konsere ancak bir gün önce gelebiliyorum. Mesela İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Kadir Topbaş’la buluşmamız var. Akşam Çetin’in Fishmekan’ında balık yiyeceğim. Muhakkak masamızda birbirinden güzel hanım arkadaşlarım olacak. Bu güzelliklerden bahsederken Dario Moreno’nun okuduğu ‘Les Filles D’İstanbul - İstanbul’un Kızları’ şarkısı aklıma geliyor. Herhalde onu da yakında repertuarıma alırım.

 Türkler’in ve Türk Yahudilerin kalbinde çok önemli bir yeriniz var. Bu bağlılık nasıl oluştu?

Biraz önce söylediğim gibi bir şarkıyla başlayıp 80 şarkıya çıkması bunu destekliyor. Beni sevmeleri, sesimi sevmeleri Türk halkının bağlılığını arttırdı. Şu anda üç nesil beni tanıyor.

 Dünyada Birleşmiş Milletler barış elçisi olarak bulunuyorsunuz? Dünya barışı hakkında neler söyleyeceksiniz?

İnsanlar hangi dilden ve hangi milletden olursa olsun birlikte yaşamayı içlerine sindirmiş olmaları gerekir. Egoist olmayan, paylaşmayı bilen toplumlar sulh içinde yaşarlar. Bu yalnız bir ülke için değil tüm dünya için geçerlidir.Türkler Atatürk’ten dolayı bunu daha iyi bilirler “Yurtta sulh cihanda sulh.” İşte bunu yakalamak için hoşgörü ülkelerini yaratmak lazım.

 Türkiye’ye ilk gelişinizi anlatır mısınız?

İlk konserimi 1962 yılında vermiştim. Hiç unutmam, Erkan Özerman beni bir günde üç konsere çıkarmıştı. Büyük sinemada iki konser vermiştim ve aynı gece Ankara Palas’ın gece kulübünde şarkı söylemiştim. Eşim Suzy ile gelmiştik. Daha sonra İstanbul’da Kervansaray’da üç gece için anlaşıp Paris’e dönecektim. İstek üzerine her seferinde uzatıla uzatıla üç hafta her gece sahneye çıktım. İstanbul konserlerinde unutamadığım güzel de bir anım var. Erkan Özerman Taksim Belediye Gazinosu’nda iki gece gala yapmak için Dalida’yı getirmiş. Konserden sonra bana geldiler. Benim de Fransızlar’ın Mısır asıllı süper vedetini İstanbul’da tanıma şansım oldu. Benim için en büyük sürpriz de onunla hem Fransızca hem Arapça konuşmak olmuştu. Çok büyük bir sanatçıydı. Her zaman iddia ettiğim bir şey var; Ajda Fransa’da yaşamayı kabul etseydi, o da Dalida gibi Fransa’dan kendini tüm dünyaya kabul ettirebilirdi. Hem sesi hem fiziği hem de sahne performansı harikaydı. Birlikte Olimpia yaptık. 

İstanbul seni seviyorum

Senin evinde rahatım

Eski şehrinde

Kendimi evimde hissediyorum

Beni misafir ettiğin

Bütün ara sokaklarında

Keşfedilecek

O kadar çok güzelliklerin var ki

Semazenler

Dönüyor, dönüyorlar

Hiç durmadan

Boğaz etrafında

Bu akşam, şehirde

Minarelerin parlıyor

Altın yansımalı

Kızıl gökyüzünde

İstanbul seni seviyoruz

Damarlarımızda akıyorsun

Paris de akşam Seine Nehri gibi

Seni terk edince

Üzülüyoruz

Ve bu nakarat

Ağlıyor hayatımda

Geri geliyoruz, şarkı söyleyerek

Bizi baştan, yaratıyorsun

Parlayan yıldızlar

Topkapı Sarayı gibi

İstanbul seni seviyoruz

Damarlarımızda akıyorsun

Paris de akşam Seine Nehri gibi

Asya ve Avrupa

Bir olup köprü kuruyorlar

İstanbul’da

İki kıta ufuklarında

Kucaklaşıyor.

İkisi nişanlanıyor

Birbirlerine güveniyorlar

Şarkı söyleyip, dans ediyorlar

Haklılar

Tarihi yeniden yazalım

Daha iyi hayaller kurmak için

Buna inanıp

Ümitlenmek için

 Bu nakarat,

Belki hergün bizi birbirimize

Daha iyi yakınlaştıracaktır.

İstanbul seni seviyoruz

Damarlarımızda akıyorsun

Paris de akşam Seine Nehri gibi.