Çocukluktan şampiyonluğa uzanan yol

Teniste birçok milli başarıya imza atan Çağla Azgari, küçük yaşlardan itibaren sporla geçen yaşamını anlatıyor.

Rıfat KARAKÖY Spor
10 Ağustos 2011 Çarşamba

Biraz kendinden bahsedebilir misin?

31 Mayıs 1991’de İstanbul’da doğdum, 20 yaşındayım. Bu sene Ulus Özel Musevi Lisesi’nden mezun oldum. İstanbul Aydın Üniversitesi’nde Sahne ve Gösteri Sanatları Yönetimi okuyacağım. Antrenmanlarımdan fırsat buldukça arkadaşlarımla vakit geçirmeyi tercih ederim. Koyu bir Galatasaray taraftarıyım ve yakın arkadaşımla maçlara giderim.

Sporla tanışman nasıl oldu? Neden tenisi tercih ettin?

Üç yaşından beri Galatasaray Adası’nda yüzüyorum. Annemin beni sadece yüzme değil diğer sporlarla da ilgilenmem için 1997 senesinde Enka Spor Kulübü’nde yaz okuluna kayıt ettirmesiyle başladı her şey. Oradaki antrenörlerim beni tenis ve yüzme takımına seçtiler.  Bir süre ikisini birlikte sürdürdüm fakat yüzme hocamın yüzmede kalmam için yaptığı fazla ısrarlar, benim yüzmeyi bırakıp teniste devam etmeme neden oldu.

Kaç yaşından beri tenis oynuyorsun?

Altı yaşımda Enka’da başladım. Hâlâ da Enka’nın lisanslı sporcusu olarak devam ediyorum.

Kendine örnek aldığın bir tenisçi var mı?

İlk zamanlar Venüs  Williams örnek aldığım sporcuydu. Fakat daha sonra Maria Sharapova oldu çünkü daha 17 yaşındayken Wimbledon Turnuvası’nı kazandı. Erkeklerde de Roger Federer’i beğenirim. Türkiye’de ise bizi başarıyla temsil ettiği için Marsel İlhan’ı takdir ederim ve İpek Abla’yı (İpek Şenoğlu) çok severim.

Teniste kazandığın başarılar konusunda bizi biraz bilgilendirebilir misin?

Teniste turnuvalar yaşa göre dağılır. Gerçi zaman ilerledikçe federasyon değişimler yaptı ama benim zamanımda 10,12,14,16,18 ve büyükler şeklinde klasmanlar ayrılırdı ve bunlarda en az iki sene oynardık. Çünkü dokuz yaşındaysanız ‘dokuz yaş’ diye bir klasman turnuvası olmuyordu ve benim büyüklerle oynamam gerekiyordu. On yaş oynadığımda birçok turnuvada yarı finalist olmuştum ve ‘En İyi Servis Ödülü’nü almıştım. On iki yaş klasmanına geçtiğimde finaller ve şampiyonluklar gelmeye başlamıştı. On altı yaşımda milli takıma girdim ve o sene  Roma’ da yapılan Maccabiatlar’da tek ve çift şampiyonu oldum. Yani her yaş grubumda finallerim veya şampiyonluklarım oldu. Şimdi de yaşımdan dolayı büyüklerdeyim.

Bu sene Viyana’da düzenlenen Maccabiat organizasyonunu için değerlendirebilir misin? Senin açından bu turnuva nasıl geçti?

Bu sene üniversiteye hazırlandığım için antrenmanlara ara vermiştim. Viyana’ya gideceğim belli olunca antrenmanlara tekrar başladım. Ama tabii ki kendimi yeterli bulmuyordum. Buna rağmen Türkiye’ye getirdiğim ikincilik beni sevindirdi. Her maç benim için bir tecrübe oldu.

Maccabiat Platformu milli bir platform, orada neler hissettiğini anlatabilir misin?

Çok sayıda yurtdışı turnuvalarına katıldım. Türkiye’yi Maccabiat dışında da milli takımda temsil ettim. Fakat Maccabiat hepsinden farklı. Öncelikle birçok ortak noktanız var ve kalıcı dostluklar elde ediyorsunuz. Bu dostluklarınızı Maccabiat bittikten sonra da pekiştiriyorsunuz. Bazen kendi ülkenizden bile tanımadığınız insanlar olduğunu fark ediyorsunuz ve ülkenize döndüğünüzde yeni arkadaşlıklarınız oluyor. Gittiğiniz ülkeyi geziyorsunuz oranın kültürlerini öğreniyorsunuz. Başarılı olun ya da olmayın ülkenizin bayrağını dalgalandırıyorsunuz, arkadaşlarınızın size hep destek olduğunu görüyorsunuz ve bütün dünya Yahudileriyle bir araya geliyorsunuz. Bence her Yahudi’nin en az bir kere tatması gereken bir duygu ve ben bu duyguyu tam dört kez tattığım ve ülkemi elimden geldiği kadar iyi temsil ettiğim için çok mutluyum.

Viyana’daki oyunlarda istediğin dereceleri elde edebildin mi?

Aslında istediğim dereceyi elde edemedim. Şampiyonluk getirmek isterdim ama teklerde final oynayıp ikinci olmak, karışık çiftlerde partnerim Bino Yeruşalmi ile birlikte üçüncülük kazanmak güzel bir duygu. Dediğim gibi her şey birer tecrübe, yine de ülkeme iki madalyayla döndüğüm için mutluyum.

Tenis ile ilgilenmeye aday kişilere vermek istediğin bir mesaj var mı?

Tenis çok farklı bir spor. Lisanslı sporcu olup bunu hayatınızın bir parçası yapmak istiyorsanız 5-6 yaşınızda başlamanız gerekiyor. Yani ailelere tavsiyem değil de, önerim bu. Çünkü küçük yaşta vuruşları öğrenmek, onları kavramak çok daha kolaydır. Antrenörlerimin önerileri de hep böyle olmuştur. Ama spor yapmak amaçlı istiyorsanız her yaşta başlayabilirsiniz. Fakat spor amaçlı başladığınız zamanda sitenizin kortları yerine bir kulüpte başlamanızı öneririm çünkü kulüp ortamlarında yeni arkadaşlıklarınız olacak ve kulübünüzdeki herkesle tenis oynama fırsatınız olacak. Onlarla birlikte Veteran turnuvalarına katılıp kendinizi daha çok geliştirme şansınız olabilecek.