Bay J & Geveze = JVZ

Birbirleriyle öyle iyi anlaşıyorlar, birbirlerini öyle çok seviyorlar ve daha biri leb demeden diğeri leblebiyi öyle bir havada kapıyor ki, onlara Bay J ve GVZ değil, doğrudan JVZ diyesim geldi (telif hakkı bana aittir). Onlar iki mutlu insan, çünkü sevdikleri işi yapıyor ve bundan para kazanıyorlar!

Aylin YENGİN Yaşam
9 Temmuz 2011 Cumartesi

Havaların yavaş yavaş ısınmaya başladığı güneşli bir Mayıs sabahı, bu muhteşem ikili ile Bebek Kahve’de uzun uzuuun sohbet ettik. Röportajımız yaklaşık 1,5 saat sürdü ama inanın bu sürenin yarım saatten fazlası kahkahalarla geçti. İşte Bay J ile GVZ’nin bana özel capcanlı yayınından kesitler…

Öncelikle herkesin çok merak ettiği bir soruyla başlayalım. Onca yıl sonra neden Virgin Radyo’ya geçmeye karar verdiniz?

GVZ:Kendi adıma cevap vermek gerekirse, bende mesleki olarak bir deformasyon başlamıştı, kendimi geliştirebileceğim bir platform kalmamıştı. Yapacaklarım bitmişti, ayrıca bazı yönetimsel sorunlar da yaşıyordum. Böyle bir teklif gelince çok heyecanlandım. Sıfırdan bir şeyler yapmak çok zevkli bir şey. Şu kadarını söyleyebilirim ki, tekrardan doğdum. O yüzden doğru bir karar verdiğime inanıyorum. 

Bay J:Açıkçası bende GVZ’ninki kadar büyük bir tıkanma yoktu. Evet, son dönemde sorunlarımız oluyordu, ama bir kere şunu kabul edelim, ikimiz de Cem Hakko ile çok güzel yıllar geçirdik, çok şöhretli bir radyo hayatımız oldu. Kendisi bugüne bugün radyoyu en çok seven medya patronlarından biri, belki de teki. Ama aramızda iletişim sorunları olmaya başlamıştı. İnsan 40 yaşını geçince biraz daha keyifli çalışmak istiyor. Şu anda diyebilirim ki, kariyerimin en mutlu, en huzurlu günlerini yaşıyorum. Bu yaşta bunu söyleyebilmek müthiş bir şey!

Teklif ikinize birden mi geldi?

Bay J: Teklif ikimize ayrı ayrı geldi, zaten büyük bir tesadüf eseri biz Number 1 FM’den Power’a geçerken, Power FM’in genel yayın yönetmeni olan Atilla Şen, sonradan Virgin Radyo’nun radyolar genel müdürü oldu. Bu sayede tanışıklığımız vardı ve eski dostluğumuza dayanarak bize böyle bir teklifle geldi. 

GVZ: Dışarıdan bakınca, sanki Virgin Radyo ikimizi blok halinde transfer etmiş gibi görünüyor, ama aslında öyle değil. Virgin ikimize ayrı ayrı teklif yaptı.  Sanırım ikimizin birden kabul edeceğini düşünmüyorlardı, sonra ikimiz birden kabul edince onlar için de bir şaşkınlık oldu. 

Dinleyici kitleniz değişti mi?

Bay J: Değişmedi, sadece Power’ın kemik dinleyicisini kaybetmiş olabiliriz, çünkü radyo alışkanlığı çok ciddi bir şey. 9 sene boyunca biz o radyonun dinleyicisini program saatlerimizde radyolarının başına çekmeyi başardık. Unutmamak lazım ki, Power en eski ve bu alanda en çok yatırım yapan radyolardan biri, o açıdan iyi bir dinleyici kitlesi elde ettiğimizi düşünüyorum. Eskilerden de bizi çok dinleyen var. Artık dinleyici de tek radyo olmadığının bilincine vardı ve TV’de yaptığı gibi zaplayarak, sevdiği programı dinleyip, sonrasında dilediği kanala geçebiliyor. 

GVZ: Ben inanılmaz bir performans yakaladığımıza inanıyorum. İki radyonun program performansını profesyonel olarak karşılaştırırsak, burada yaptığımız işin çok daha üst düzeyde bir kalitede olduğunu söyleyebilirim. 

Bay J: Ama unutmamak lazım ki, üstlerimiz bizi bu konuda gerçekten çok motive ediyor. 

Henüz bilmeyenler için, kaç senedir arkadaşsınız? Nasıl tanıştınız?

GVZ: 7 yaşından beri tanışıyoruz. 42 yaşında olduğumuza göre, 35 senelik arkadaşız! Şöyle tanıştık: Bay J ile Büyükada’da Seferoğlu’nda balık avlıyorduk, Bay J bir horozbina yakaladı. Oltadan çıkartmaya çalıştık, çıkartamadık. Bay J oltayı denize doğru savurdu, tam o anda bir martı geldi, balığı havada yakaladı ama oltayla beraber yakaladı. Bay J martıyı da yakalamış oldu, elinde martıyla böyle birkaç saniye debelendi sonra sanırım hayvan gagasıyla misinayı koparttı, uçtu gitti. İlk anımız budur. O günden itibaren beraberiz, beraber şarkı söylüyoruz, aynı radyolarda çalıştık. Bay J benim en eski arkadaşımdır. 

Hiç kavga eder misiniz?

Bay J: Çok tartışırız, ama çok kavga etmeyiz. Birbirimize bozulduğumuzda da en fazla 24 saat sonra barışırız zaten. Hemen yüzleşir ve meseleyi hallederiz. Çocukluk arkadaşı bulmak zor!

Müzikle başladınız, peki radyoculuğa geçiş nasıl oldu? 

Bay J: Bizim radyo hikâyemiz 1991 yılında sahnedeyken başladı. Aslında 1988’de Anadolu Kulübü’nde şarkı söylüyorduk ama profesyonel sahne hayatımız birkaç sene sonra başladı. Her neyse, ben klavyedeydim, 2 gitarcı vardı, bir de şimdi ünlü avukatlarımızdan biri olan Rozita Nigrin keman çalardı. GVZ ile ikimiz şarkı söylüyorduk. Şarkı aralarında boşluk olmasın diye, GVZ daha önce hiç yapılmamış bir interaktif seyirci-şarkıcı diyalogu başlattı. Önce bana sataşmaya başladı, sonra seyircilere takılarak espriler yapmaya başladı, bir tür stand-up show gibi yani. Bir buçuk sene boyunca Mum Bar’da büyük bir müşteri potansiyeli elde ettik. 

GVZ: Barı tıklım tıklım doldurduğumuz gecelerden birinde, bir müşteri geldi. Bizimle konuşmaya başladı, radyo kurma projesinden falan söz etti ve sahnede yaptığımızı radyoya taşımamızı rica etti. Radyoculuk benim çocukluk hayalimdi zaten, hemen kabul ettik. 1 sene kadar sonra da, oldukça ilkel metotlarla Genç Radyo’da program yapmaya başladık. Programın adı Konuşan Kutu idi, hatta ilk programın kayıtları durur bende. Cıngılını dahi biz yapmıştık. 

Bay J: Bir de Genç Forum diye bir programımız vardı. Çok ünlü isimler konuk ediyor, çok ilginç sohbetler ediyorduk. 

Radyocu olduktan sonra neden müziğe devam etmek istediniz?

Bay J: Müzik bambaşka bir şey! Keşke sadece müzik yaparak geçimimi sağlayabilseydim, dünyanın en mutlu insanı olurdum. Ayrıca yaptığımız müziğe, söylediğimiz şarkıya çok güvenerek çıkıyoruz sahneye. Ne yalan söyleyeyim, müzik kendime güvendiğim tek konudur. Ne radyo, ne televizyon, hiçbirinde bu kadar iddialı olduğumu söyleyemem. 

GVZ: Müzik gerçekten çok farklı bir duygu, özellikle de ritmi içinde hissedebiliyorsan. “Fazla Mesai” diye bir grubumuz var, onlarla sahnedeyken insan kendini çok özel ve çok güzel hissediyor. Radyoda binlerce insana sesini ulaştırıyorsun, ama sahnede aldığın elektrik hiçbir şey ile kıyaslanamaz.

Kendinize rakip olarak gördüğünüz radyocular var mı?

Bay J: Bu şimdi bizim ego-manyak, narsistik kişilik bozukluklarına sahip olduğumuzu gösterebilecek bir soru  20 yıldır bu işi yapıyoruz ve 20 yıldır işe sadakatle bağlı olan, en zor şartlarda dahi yerini terk etmeyen ve bu işi istikrarını bozmadan yapan çok az sayıda sunucu var. Cem Jeminay ve Gezegen Mehmet onlardan bazılarıdır mesela. Hepsinin önünde saygıyla eğiliyorum; hiçbirini de rakip değil, fedakâr meslek arkadaşlarım olarak görüyorum. Diğer yandan Beyazıt Öztürk, Kadir Çöpdemir ya da Okan Bayülgen gibi efsane radyo sunucuları var, ama artık hepsi çok başarılı birer televizyoncu oldular. Onları artık radyocu olarak değerlendiremiyorum.

GVZ: Ne Bay J’nin, ne de benim yaptığım programın bir benzerini yapan birileri olduğunu düşünmüyorum. Benim sabah program yaptığım saatte program yapanlarla aramızda herhangi bir benzerlik olduğunu saymıyorum. Elbette ki onlar da iyi şeyler yapıyorlar, ama farklı klasmanlardayız… 

Onca yıldır yüzünüzü bizden gizlediniz, sonra birden TV’de görünmeye karar verdiniz. Bu kararınızı neye borçluyuz?

GVZ: Eski şirketimizle yapmış olduğumuz kontrat dahilinde, TV’de program ya da radyoculuk dışında herhangi bir faaliyet yapmamız yasaktı, o yüzden. Aslında yazık oldu onca yıla, çünkü övünmek için söylemiyorum, ama hem Bay J, hem de ben yetenekli insanlarız ve yeteneklerimizi kullanamıyorduk. Radyoculuğun yanı sıra, müzik yapıyoruz, sunuculuk yapıyoruz, dublaj ve seslendirme yapıyoruz, reklam müzikleri yazıyoruz, kitap yayınlıyoruz vs. vs. Düşün mesela, araban Ferrari, kadranı 330 km. gösteriyor ama sen maksimum 90 km. hızla gidiyorsun. Bunun gibi bir şey. 

NTV’deki programınız nasıl gidiyor?

Bay J: Çok iyi gidiyor. Bu sezonu kapattık. Tabii bir haber televizyonunda çalışmanın pek çok avantajı olmasının yanında bir takım da dezavantajları var. Mesela programlarımızdan bir tanesinin tam ortasında Hüsnü Mübarek olayı patladı ve program yarım kaldı. Canlı yayın konuklarımızdan özür dileyip evlerine göndermek zorunda kaldık ve habere girdik. Öte yandan prestijli ve kaliteli bir kanalda program yapmak ayrı bir keyif. 

GVZ: Ben açıkçası NTV’nin bizimle program yapmaya nasıl cesaret ettiğini hâlâ anlamış değilim, çünkü biz bu kanalda inanılmaz bir şey yaptık.

İlk defa denenen bir formattı. Diyebilirim ki, değil NTV’de birçok kanalda konuşulmamış konuları irdeledik.   

Bay J: Hem kanal içi, hem de kanal dışı çok konuşulan bir program oldu, çünkü şimdiye dek ego çatışmaları yüzünden iki erkek hiç talk-show sunmamıştı. Artı biz birlikte şarkı söylüyoruz, stand-up yapıyoruz, hiçbir magazin sorusu yok. Konukların hepsi kahkahalarla gülerek ayrılıyorlar, hatta bazen program sonunda evlerine bile gitmek istemiyorlar, zorla gönderiyoruz. “Bir daha ne zaman geliyoruz,” diye soruyorlar. 

Bay J sen de bu arada reklamlara da çıkmaya başladın… Yüzünüzün eskiyeceğinden korkmuyor musunuz?

Bay J: Kesinlikle hayır. Ben yüz eskimesi olayına inanmıyorum. 20 yaşımdan beri yüzüm tanınıyor olsaydı tamam da, 40 yaşından sonra eskiyecek zamanı kalmayacak. 

GVZ: Yüz eskimesi bence magazinle alakalı bir şey, eğer insanlar senin resimlerini her gün magazin dergilerinde ya da programlarında görüyorlarsa, yüzün eskir. 

Neler söylüyorsunuz? Fiks bir repertuarınız var mı, yoksa…

Bay J: Sürekli genişleyen bir repertuarımız var. Daha çok 70’li, 80’li ve 90’lı yılların Türkçe pop ve yabancı şarkılarını söylüyoruz, ancak son dönemde Duman, Yüksek Sadakat ve Kurban tarzı, biraz daha güncel parçaları da serpiştiriyoruz repertuarımıza. İnsanların çok hoşuna gidiyor. 

Kaybedenler Kulübü’nü izlediniz mi? Nasıl buldunuz?

Bay J: Maalesef çok yoğun bir dönemden geçtiğim için hâlâ izleyemedim, ama herkes bana şiddetle tavsiye ediyor. Mutlaka izlemem gereken bir filmmiş!

GVZ: İnanmayacaksınız, ama ben daha dün akşam seyrettim. Çok çok beğendim, müthiş bir kurgusu olan, sıcacık bir film. Bir radyocunun mutlaka izlemesi gerektiğini düşünüyorum. Çok ilginçtir, benzer bir filmin fikrini Bay J bundan 7 sene önce vermişti…

GVZ senin yelken ve motosiklet tutkunu olduğunu biliyorum. Biraz söz eder misin?

GVZ: Motosiklete tutku demek ne kadar doğru bilmiyorum. 7-8 sene önce nedendir bilinmez kendime bir motosiklet almak istedim. 6 sene önce de sağlam bir kaza yaptım, bir daha da binmem zannettim, ama aynen devam ettim. Motor çok tehlikeli olmasının yanında insana özgürlük hissi veren bir şey, kolay kolay vazgeçilebilecek bir duygu değil. Binmeyen bir insanın çok da anlayabileceği bir duygu değil. Örneğin geçirdiğim o kazadan sonra, ilk baktığım şey motorun durumuydu. Kendime geldiğimde tek parça halinde olduğumu fark edince, hemen birinden motosikletin kontağını kapatmasını istedim – motoru yanmasın diye… Yelkene gelince, ben gezici değil yarışçı bir yelkenciyim. Yelken de motosikletle aynı özgürlük hissini veriyor. Denizde olmak insanın bütün derdini ve sıkıntısını alıyor, dünyada daha güzel bir duygu yok bence. 

Bay J senin sporla aran nasıl? Var mı bu tarz bir merakın?

Ben de motosiklet kullanıyorum, ancak motosiklet benim için hobiden çok bir ihtiyaç olarak başladı. GVZ uzun yıllardır kullanırken, ben hiç özenmemiştim ve bu kadar tehlikeli bir şeyin içine girmek istememiştim. Zamanla programım radyo, TV, konserler, dublaj derken inanılmaz yoğunlaşıp da hiçbirine yetişememeye başlayınca kendime küçük bir scooter aldım, meğer sevda işiymiş! O scooter kısa sürede büyüdü ve geçen hafta nihayet büyük bir motor aldım. Yelkene gelince, çok uzun süre GVZ ile birlikte yelken yaptık, uzun yıllar yarıştık, hatta destek sınıfındayken çok ciddi kupalar kazandık, ama ben hiçbir zaman onun kadar tutkulu olmadım. Ardından bir yarış sırasında limana girerken oldukça kötü bir kaza atlatınca yelkenle vedalaştım. 

Babalar Günü’ne özgü bir soru şimdi de: Radyoculuk mu zor, babalık mı?

Bay J: Babalık her şeyden daha zor. Meslekle mukayese kabul etmez. Oğlum Eros 9 yaşında ve o kadar mutluyum ki ona sahip olduğum için. O olmasaydı, hayatımın ne kadar boş ve anlamsız olduğunu bilemeyecektim. 

GVZ: Benim iki oğlum var; biri 7, diğeri de 10 yaşında. Benim düşüncem şu: İnsanlar anne- baba oldukları zaman çocuklarını nasıl yetiştireceğini bildiğini sanıyorlar. Oysa bebekler, kullanım kılavuzu ile beraber gelmiyor ki. Annelik ve babalık doğal, ama anne ya da baba olmak sonradan öğrenilen bir şey… Hata yapmamak için de kendi deneyimlerinden yararlanmak yerine, olabildiğince okuyorsun. Doğru yöntem bu! Çocuk psikolojisi diye bir şey var. Ben çocuklarıma, anne babamın bana davranmış olduklarından başka türlü davranmaya çalışıyorum. Onlara bir insan gibi davranmak gerekiyor. Onların da zevkleri var, onların da yapmak istedikleri ve istemedikleri, yapmaları gereken ve yapmamaları gereken şeyler var. Onlara doğru ve yanlışı anlatıp, seçimleri onlara bırakmaya çalışıyorum ve çok zarar görmeyeceklerse eğer yanlışı da yaşamalarına izin veriyorum. 

Bay J: Tabii o yanlışı sizin yanınızda yaşıyor olmaları çok büyük bir avantaj onlar için. Hiç olmazsa ergenlik döneminde aynı hataları yapacak olduklarında, sen yanında olmasan da, başını ve sonunu biliyorlar. Arada bir sürü psikolojik hokus pokus var tabii, ama günümüz çocukları öyle çok şey biliyorlar ki, bir anlamda onlara ayak uydurmaya çalışıyorsun. 

Oysa onları süs köpekleri gibi ya da fazla sıkı bir disiplinle eğitmeye kalkıştığınızda, kendi fikirlerini ortaya koymaktan çekinen, otoriteden korkan insanlar yetiştirmiş olursunuz. Bizim istediğimiz bu değil. Çocuğunu çok fazla şımartırsan da bu kez onu hayata hazırlayamıyorsun. Hayata hazırlamak için, hatasıyla sevabıyla onun yanında durup hayatı acısıyla tatlısıyla öğrenmesini sağlayacaksın ki, yetişkin olduğunda özgüveni tam, sorunlarla ve mutluluklarla nasıl mücadele edebileceğini bilen birisi olsun. Bunun kolay bir şey olduğunu söylemiyorum ve biliyorum diye de bunu doğru şekilde uyguladığımı da savunmuyorum. Ama eski eşim psikoloji mastırı yapıyor ve ondan çok destek alıyorum. 

GVZ: Bir de çocuklarımızın bizi kusursuz olarak görmemeleri lazım, bizlerin de hata yapan insanlar olduğumuzu bilmeleri ve kavramaları gerek. Ben hata yaptığımda çocuğumdan özür dilerim ve bunu çok rahatça yapabilirim. Çocuklarımıza duygularımızı doğru ifade edebilmeliyiz. Tabii bu konuda eşimden de çok büyük destek alıyorum, kendisi çocuk gelişim uzmanı. 

Oğullarınızla aranızda geçen bir anınızı paylaşır mısınız?

Bay J: Geçen yaz oğlumu Disneyland’e götürecektim, çok güzel tatil planları yapmıştık, ama bir yarışma programı çekmek için 1 ay boyunca Arjantin’e gitmek zorunda kaldım. Döndüğümde de hemen işlerime gömüldüm, oğluma verdiğim sözde duramadım. Annesi beni arayıp oğlumun bana çok kızgın olduğunu ama duygularını ifade edemediğini söyledi. “Lütfen oğlanı bana karşı iyice kışkırt ve doldur ki, bana patlasın,” dedim. Böylece ondan özür dileyecek ve hatamı telafi edebilecektim. Oğlum geldi, “Baba seninle bir şey konuşmam lazım. Ben sana çok kızgınım ve çok üzgünüm,” dedi. “Sen bana bir sürü sözler verdin ve sonra o sözleri tutmadın.” Özür diledim, bunu telafi edeceğime söz verdim – edebildim mi bilemiyorum tabii, ama o kadar haklıydı ki onun sözleri karşısında ezilip büzüldüm. 

GVZ: Takas programını çekerken, acayip yoğun bir tempoda çalışıyordum. Sabahki radyo programımın ardından, gün boyunca çekim yapıyorduk, sonra bir duş alıyordum, ardından canlı yayına çıkıyordum. Bırakın çocukları görmeyi, eve bile uğrayamıyordum. Tam 21 gün sürdü bu çılgın tempo. Bir gece saat 02:00 civarı eve geldim. Çocukları özlemiştim, uyurlarken öpüp koklamak istedim. Jeremy’yi öpünce uyandı ve “Baba, ben seni çok özledim, artık hiç göremiyorum,” dedi. “Haklısın, ama senin o çok istediğin 18 vitesli bisikleti almak için çok çalışmak zorundayım,” dedim. “Baba, ben bisikletten vazgeçtim, sen çalışma!” dedi. Odasından çıktım, kapıyı kapattım ve koridora çıkar çıkmaz ağlamaya başladım. Hemen ardından programın prodüktörü ile görüştüm ve çekimleri gündüz halledip, canlı yayına çıkmayacağımı söyledim.  Kısa bir süre sonra da programı sonlandırdık.

Bu sorum GVZ’ye: Şimdiye dek yayınlanmış birkaç kitabın var, görünürde yeni proje var mı? 

Toplamda 8 kitap derledim şimdiye kadar ve 500.000’e yakın sattı. Evet, bir tane daha hazırlıyorum şimdi. Yine öykü derlemesi şeklinde olacak ve becerebilirsem eğer Ağustos ayında hazır olacak. 

Bay J, sen de kitap yazmayı düşünüyor musun?

GVZ’nin o uyduruk kitapları gibi bir şey yazacaksam, oturur hemen yazarım  Şaka bir yana çok memnunum onun adına, ama benim şimdilik böyle bir projem yok. 

Beyler çok ama çok teşekkürler, uzun zamandır bu kadar eğlenmemiştim…