İş ararken başımıza gelenler

Yazılarımı takip edenler bilir; geçmiş yazılarda iş görüşmelerinde masanın firma tarafından adaylara bakıp, adayların genelde yaptıkları hatalardan bahsetmiştik. Bu sefer masanın diğer tarafına geçeceğiz ve adayların yaşadıklarını aktaracağız…

Eva ÇİTON Ekonomi
1 Haziran 2011 Çarşamba

İş görüşmelerinde adayların yaşadıklarını Sıtkı Sıyrıldı adında bir adayın yaşadığı görüşme hikâyelerinden üç örnek olayla aktaracağım.

Bu örnekler günümüzde iş görüşmelerinde çokça karşımıza çıkan olaylar ve bu durumlarda nasıl tepki verdiğimiz işe alımda çok önemli rol oynuyor.

Birinci Örnek:

 “Biz şu alanda en az 3 yıl deneyimi olan birini arıyoruz”

Geçmiş yazılarımda bahsetmiştim, görüşmeye çağırmadan önce, her iki tarafın da enerjisini ve vaktini korumak adına adayla telefonda bir ön görüşme yapılır. Bu detay atlanınca bakın ne olmuş?

Sıtkı giyinir, hazırlanır, yola düşer. Vaktinden bir 10 -15 dakika önce firmaya varır. Girişte güvenlik “şu kata çıkın sizi karşılayacaklar” der. Kata çıktığında adayı karşılayan kimse yoktur. Kartla giriş yapılan kapıdan birilerinin yardımıyla girer. Açık ofis ortamında İnsan Kaynakları Departmanı’nı bulur. Kahramanımız yanaşır, görüşmeye geldiğini izah eder, kendini tanıtır. Departmandaki bayanlardan biri kibarca;

Kusura bakmayın sizi biraz bekleteceğiz, zira yöneticimizin katılması gereken bir toplantı vardı ve ne yazık ki uzadı, eğer aceleniz yoksa sizi içerdeki odaya alalım, arada şu formu doldurun,”der.

Adayımız, bir toplantı odasına alınır, çay ikram edilir, kendisine bir form verilir. Beklerken formu doldurur, departmana gidip okuyacak bir şey rica eder ve kendisine verilen dergileri okumaya başlar. Aradan 30 dakika kadar geçer, öğlen vakti yaklaşmaktadır. Görüşmenin akıbeti konusunda bilgi almak üzere departmanına gider. Bayanlardan biri toplantı odasına gider ancak geri döndüğünde toplantıyı hiçbir şekilde bölemediklerini ve uzama riski olduğunu belirtir. Yeni bir randevu ayarlamak üzereyken yönetici ufukta görünür. Sıtkı, boşa gelmemiş olmaktan mutludur, Görüşme odasına gidilir, yeniden içecek ikram edilir, güzel bir sohbet başlar. Adayımız kendinden, amaçlarından ve hobilerinden bahseder. Firmanın o konuda tam da bahsettiği firmadan eğitim aldıklarını öğrenir. Mülakatın bir noktasında yönetici kritik bir şey söyler;

 Biz X alanında en az üç yıl deneyimi olan, ayrıca diğer firmaların formatlarını bilen birini arıyoruz”.

Hâlbuki adayımızın CV’sinde hangi konuda ne kadar zaman geçirdiği aşağı yukarı bellidir. Bu görüşme için yol hariç iki saat geçirmiştir. Görüşmeye çağrılmadan önce neden telefonda bu bilginin sorgulanmadığını merak eder ama kibarlık adına soramaz. Beklendiği üzere mülakattan kısa bir süre sonra olumsuz cevap maili gelir.

* * *

İkinci Örnek:

“Yöneticimiz hasta ve raporluymuş, bugün gelmemiş ve hiç kimsenin konuyla ilgisi bilgisi yok!”

Adayımız, bu sefer önce danışman firmadan görüşmeye çağrılır. Danışman onu dinledikten sonra, görev içeriğinden ve olası maaştan bahseder. Daha önce bilişim firması deneyimi olduğu için onun kuvvetli bir aday olacağı fikriyle hemen firmaya yönlendirmek isteğini belirtir. Hemen iki gün sonrasına ilgili firmanın insan kaynakları yöneticisiyle görüşme takvime kaydedilir. Kendisine de teyit eden bir mail atılır.

İki gün sonra yine en az 10- 15 dakika öncesinde firmaya varır.

Danışmadaki hanıma durumunu izah eder. Hanım, “Yöneticimiz bugün gelmedi” deyince şaşırır. Yetkili kişi, içeriye sorarken kahramanımız da boş durmaz ve bilgi almak için danışman firmayı arar. Talihsizlik eseri kendisiyle görüşme yapan kişi dışarıdadır, danışman firmanın da konuyla ilgili en ufak bir bilgisi yoktur. Sıtkı bekleye dursun bir tanıdığını görür, onun sayesinde, personelde çalışan bir bayan kendisine; “Yaklaşık bir saattir buradasınız, giriyorum çıkıyorum sizi görüyorum, siz kimi bekliyorsunuz?” diye sorunca, durumunu anlayacak birini bulmanın memnuniyetiyle konuyu izah eder. Bayan ilgili departmana bilgi almak için yönelir ve geri geldiğinde “Yöneticimiz hastaymış ve raporunu uzatmış ama biz de bilmiyorduk” der. Bu durumda adayımız boş döndürmemek adına orada konuyla doğrudan ilgisi olmayan bir başka bayanla görüştürülür.

Danışman firmadan bir kaç gün sonra gelen telefon; yöneticiyle görüşebileceğini müjdeler!

Şans bu ya, adayımız görüşmeye birkaç dakika gecikir, firmaya aceleyle ulaşmaya çalışırken, görüşmeyi yapacak olan yönetici arar ve “Sıtkı Bey geliyor musunuz?”  diye sorar. Sıtkı da sıkılarak mahcup bir şekilde hemen kapıda olduğunu belirtir, gerçekten de telefonun akabinde firmaya ulaşır. Hemen görüşmeye gireceğini zannettiği için ayakta beklemeye başlar. Zaten oturması olası kanepede bir başkası oturmaktadır. On beş dakika sonra görüşmeye alınır. Adayımız ilk girişte yöneticiye “Geçmiş olsun” der. Ancak, yöneticiden bir özür ya da bir telafi cümlesi gelmez, sadece gülümsemekle yetinir. Hemen sohbet başlar, ancak konuşmanın ve koşturmanın etkisiyle boğazı kurumuştur. Bir bardak su rica eder, hemen getirilir. Sonuç; olumsuz.

Konuyla ilgili geri bildirim almak için birkaç kez danışman firmadaki kendisiyle görüşen kişiyi arar ama ulaşamaz.

* * *

Üçüncü ve son örneğimiz ise şöyledir:

“Sen bu CV’de hep ‘Ben’ yazmışsın, burada hiç ‘Takım’ yok”

Adayımız, insan kaynakları pozisyonu için bir görüşmeye gider. Görüşmeyi yapacak olan kişi finans departmanından biridir. Görüşmeye İngilizce bir CV götürmüştür. Yönetici ortaklarıyla paylaşabilmek için görüşme sonrasında Türkçe bir CV iletmesini ister.

Aday, görüşmenin başlangıcında, İngilizce özgeçmişini referans göstererek “Zaten CV’imde yazdığı üzere” diyerek bir pot kırar ve böylece muhtemelen olay baştan kopar.

Görüşmeyi gerçekleştiren kişi adaya “CV’de geçen deneyimlerinde hep ‘ben’ anlatmışsın, burada hiç ‘takım’ yok” der. CV, üçüncü şahıs dilinde yazılmıştır.

Daha sonra, kendisinden bahsetmesi istenir. Olay kahramanı, doğrudan pozisyonla alakalı deneyimlerden başlar. Görüşmeyi gerçekleştiren kişi, adayı dinlerken özgeçmişini de takip eder ve deneyimlerini sırasıyla aktarmadığını adayımıza hatırlatır. Üst üste gelen bu tepkiler dolayısıyla anlık gerilmeler ve sıkılmalar başlar. Neyse ki o esnada görüşmeci bir anlığına dışarı çağrılır, adayımız da sakinleşmek için biraz zaman kazanmış olur.

Görüşmeci yeniden içeri girdiğinde, bu mülakatın sonucunu tahmin ettiğinden ve kaybedeceği bir şey olmadığı düşüncesiyle tamamen sakin, sohbete devam eder. Görüşmecinin eleştirel tarzı aynen devam etmektedir ancak artık her sorulan soruyu hem cevaplar hem de gelen sürekli eleştirilere cevap vermekten ziyade karşısındakinin konuyla ilgili önerisini sormaya başlar. Sohbet bittiğinde iki taraf ta birbirilerine uymadıklarını biliyorlardır, gerilim sona ermiştir.

Mülakat sonrasında bu deneyimi paylaştığı arkadaşları Sıtkı’ya “Neden kafandan geçenleri olduğu gibi söylemedin?” diye sorarlar. Sıtkı; her iş görüşmesinin bir referans anlamına geldiğini, bu yüzden prensip olarak görüşmelerde kibarlığı elden bırakmamak gerektiğine inandığını belirtir.

* * *

Yukarıda paylaştığım üç örnek birçok iş görüşmesinde karşılaşabileceğimiz durumlardır. Görüşmelerde adayların kendilerini en iyi ve net bir şekilde ifade etmeleri karşısındaki kişiyi etkilemenin en iyi yoludur. Görüşme esnasında oluşabilecek olumsuz durumlarda, adayların soğukkanlılıklarını korumaları, başvurulan pozisyona odaklanmaları, firmaya neler katabileceklerini anlatmaları, görüşme negatif sonuçlansa bile, kendileri için iyi bir referans olacaktır.