Cannes notları

Şüphesiz Cannes Film Festivali’nde bu sene de gerçekten güzel filmler gösterime girdi. Woody Allen, Robert de Niro, Penelope Cruz, Uma Truman gibi isimlerin yanı sıra sevgili Viktor’un (Apalaçi) senelerdir yazdığı gibi nice güzel film vizyonda.

Alber NASİ Köşe Yazısı
18 Mayıs 2011 Çarşamba

Devrilemeyen Suriye Lideri Esad, yaşayıp yaşamadığı belli olmayan Libya Lideri Kaddafi, devlet olamadan bölünmeyi başaran sonra tekrar birleşen Filistinliler, üç dört haftalık zaman dilimi içerisinde 1.35 ile 1.48 arasında değişen Euro/Dolar paritesi... Aslına bakılırsa Ortadoğu’nun ajandası oldukça dolu ve her biri bir ‘Gündem’ yazısı olacak nitelikte. Bütün bunların yanı sıra gündemde olan bambaşka bir dünya daha var: Cannes Film Festivali...

Geçen haftasonu yoğun iş hayatımdan biraz nefes almak adına kendimi Güney Fransa'da Nice'e attım. Cannes, Nice'in 25 km batısında şirin bir Fransız kasabası. Film festivalinin dışında bu kasabada müzik festivalleri de düzenleniyor. Ancak hiçbiri film festivali kadar sükseli ve şatafatlı değil. Yaz aylarında bile bu tatil kasabası, film festivalinde yaşanan canlılığı yaşayamıyor.    

Şüphesiz Cannes Film Festivali’nde bu sene de gerçekten güzel filmler gösterime girdi. Woody Allen, Robert de Niro, Penelope Cruz, Uma Truman gibi isimlerin yanı sıra sevgili Viktor’un (Apalaçi) senelerdir yazdığı gibi nice güzel film vizyonda.

Bu sene 64.sü düzenlenen film festivaline seyirci olarak katılma telaşında değildim. Dışarıda eğlence ve şamata sinema salonlarındakinden çok daha fazlaydı. Cannes Film Festivali sırasında, Cannes plajı boyunca, dünyanın değişik yerlerinden plaj işletmecileri, gece kulüpleri geçici mekan kuruyorlar. Normalde Cannes'da olmayan Nikki Beach, VIP gibi Saint Tropez kulüpleri, sahil yolu boyunca tabiri caizse 'çadır kulüpler' kuruyorlar. Gün içerisinde plaj olarak hizmet veren bu işletmeler, geceleyin gece kulübüne dönüşüyor. Kulüplere girmek tanıdık yoksa imkansız. Dışarıda kuyruklar uzuyor, oysa içerisi o kadar da dolu değil. Sabah erken saatlerde başlayan eğlence ertesi sabaha kadar devam ediyor.

Kırmızı halılı merdivenlerde ünlülerin yürüyüşü sırasında tam bir izdiham var. Sokaklar tamamen dolu. Karşıdan karşıya geçmek bile imkansız. Festival Sarayı’nın çevresindeki çatılar dahi tıklım tıklım. Resim çekmek için insanlar şekilden şekile giriyor.

Cannes sokakları dünyanın değişik yerlerinden insanlarla dolu. Fransız lokantaları tıklım tıklım. Fransızca bilmeyenlerin vay haline!!! Servis korkunç, garsonlar genelde küstah. Ama her nedense insan fazla sinirlenemiyor.

Festival aynı zamanda moda dünyasını da canlandırıyor. Festivali fırsat bilen modaevleri, öğleden sonraki kırmızı merdiven yürüyüşünden sonra resepsiyonlar düzenliyor. Katılma fırsatını yakaladığım bir modaevi davetinde, ev sahibinin yarattığı mizansen oldukça ilginçti. İlgi çekmek için Putin’in kızının davete katılacağı bildirildi. Gerçekten de davete son derece şık giyimli 2 kız Rolls-Royce arabayla geldiler ve herkesin ilgi odağı oldular. Ancak kızların Putin’le kan bağı olmadığı, mizansenin parçası olduklarını anlamam çok da zor olmadı.

Bütün bu şatafat, gösteriş, zenginlik ve ünlü insanları görme çılgınlığının yanı başında, Festival Sarayı’nın 100 metre uzağında, Kuzey Afrika’dan göç etmiş insanların ağırlıkta olduğu protesto mitingi de ister istemez ilgimi çekti. Fransa’da yaşayan ve para kazanan bu insanlara Fransa oturma izni vermiyor, ancak sınır dışı da etmiyor. Gösteriyi yapanlara Fransız polisinin müdahale etmemesi ve bölgeyi sakin bir şekilde kontrol altında tutması gıpta edici...