Ders alınacak yaşam ödül aldı…

Çok değil, iki yıl öncesine kadar Şalom’da salı günleri oldukça heyecanlı geçerdi. Zira salı günleri Erol Güney’in İsrail’deki güncel ve siyasal olayları 90’nı aşan yılın tecrübesiyle harmanlayıp gönderme günleriydi…

Ester YANNİER Diğer
11 Mayıs 2011 Çarşamba

Tanıştığım birçok insanın yaşamı öğretilerle, derslerle dopdolu, tabii almasını bilene… Ondandır ki çok severim büyüklerle zaman geçirmeyi, eskileri anarlar, tecrübelerini paylaşırlar…

Geçtiğimiz hafta sonu birkaç Şalomcu arkadaşımla beraber TRT’nin belgesel gösterimleri kapsamında Banu Sabiha Talkut Breddermann’ın çekmiş olduğu Erol Güney’in belgeselini izlemek üzere buluştuk.  Belgeseli merakla izlerken, Erol Güney’i özlediğimi hissettim…

 Belgesel Erol Güney’in ünlü şair Orhan Veli Kanık’ın şiirine de konu olan kedisinin ekrana yansımasıyla başladı. Ardından, özlediğimiz Erol Güney hayatını anlattı. Çocukluğunu, ilk gençlik yıllarını, Türk edebiyatına katkılarını, zamanın ünlü edebiyatçılarıyla dostluklarını, aşklarını, Türkiye’den sınır dışı edilişini, Paris Agence France Presse’de çalıştığı yılları ve Tel Aviv’deki yaşamı... Baldızı Bella Kent’e de yer verilmiş belgeselde… Hele o Şalom sohbetlerimize konu olan daktilosunun başındaki sahne yok muydu…  Yine gözyaşlarımı tutamadım…

Çok değil, iki yıl öncesine kadar Şalom’da salı günleri oldukça heyecanlı geçerdi. Zira salı günleri Erol Güney’in İsrail’deki güncel ve siyasal olayları 90’nı aşan yılın tecrübesiyle harmanlayıp gönderme günleriydi… Güney, tüm yazılarını daktilosunda yazar, komşusundan fakslardı… Şayet komşusu seyahatte ise o yorgun bacaklarıyla mutlaka yollayacak bir yer bulurdu. Kimi zaman yazı silik gelirdi… Daktilonun şeridi biterdi… Telefon ettiğimizde de haftaya mutlaka değiştireceğini ifade ederdi…

Haluk Oral ve M. Şeref Özsoy’un hazırladığı “Erol Güney’in Ke(n)disi” adlı kitabının yazımı aşamasında sık sık İstanbul’a gelirdi…  O dönemlerde mutlaka Şalom’a uğrar, yazısını yazardı.  90’ı aşan yaşına rağmen, ondaki o azim, yeniliklere açıklık birçok insanda yoktur… Yaşadığı hayatın bir uzantısıydı belki de yeniliklere açık olması, her duruma kolay uyum sağlayabilmesi…

İki yıl önce onu kaybettiğimizde ‘Eğer hayat yaşanmışsa bir anlam taşır’ başlığıyla bir yazı yazmıştım... İşte o hayatı konu alan belgesel şimdi Kültür Bakanlığı tarafından özel ödüle layık görüldü...

Bazıları zorluklara karşı savaşır, mutluluğu yakalar. Bazıları ise fırsatları hep ıskalar.