Jacqueline Roditi çektiği fotoğraflarla kendi hikâyesini oluşturuyor

<p class="MsoNormal"><span>Jacqueline’in fotoğrafçılık hikâyesi on beş yaşına dayanıyor. O yaşlarda babasının eski tarz fotoğraf makinelerine ilgi duyuyor ve o gün bugündür fotoğraf makinesinin lenslerinden bakarak, anları görmek istediği şekilde yakalıyor. </font></span></p>

Yaşam
23 Mart 2011 Çarşamba

Sidni KOHEN


Her fotoğrafında yeni bir hikâye yarattığını söyleyen Jacqueline, seneler önce keşfettiği fotoğraf makinesini bugün büyük bir tatmin kaynağı olarak görüyor. Jacqueline, yemek, moda ve katalog fotoğrafları ile portreler çekiyor

 

Jacqueline Roditi kimdir, fotoğrafçılık geçmişi nedir?

Bilgi Üniversitesi Fotoğraf Video Bölümü’nden bir sene önce mezun oldum. Bir senedir profesyonel olarak fotoğrafçılık yapıyorum.

On beş yaşında, evdeki dolapları karıştırırken babamın eski fotoğraf makinelerini buldum. Fotoğraf makinelerinin görüntüsü çok hoşuma gitti. Bunun üzerine babam; bulduğum makinelerle, bana fotoğraf çekmenin tekniklerini gösterdi. Böylelikle fotoğrafa ilgim başlamış oldu. Lisedeyken fotoğrafçılık üzerine çeşitli kurslara katıldım ve üniversitede bu branşı okumaya karar verdim.

En çok kimi veya neyi fotoğraflamayı seviyorsun?

Genel olarak hareket eden ve hikâyesi olan şeyleri fotoğraflamayı seviyorum. Eğer çektiğim kişi veya nesnenin bir hikâyesi yoksa kendi hikâyemi oluşturuyorum. Bazen çektiğim kişileri, kendimi görmek istediğim şekilde yansıtıyorum. Fotoğraf çekerken her ne kadar arka planda kalıyor olsam da; aslında fotoğrafın odak noktası ben oluyorum.

Fotoğraf çekme anında neler hissediyorsun?

Fotoğraf çekmek bana bir hastalık gibi geliyor. Bana özel bir hastalık gibi. Hastalığımı, bir şeyi görmek istediğim gibi görebilmek için o anı yakalamak diye tarif edebilirim.

Profesyonel olarak ne tarz işler yapıyorsun?

Eniştem Mutfak Sanatları Akademisi’ni açıp oradaki tüm yemek fotoğraflarını çekmek için beni tercih ettiğinden beri karşıma yemek fotoğrafları çok sık çıkıyor. Yemek fotoğrafları çekmeyi sevsem de aslında moda fotoğrafına kendimi daha yakın hissediyorum. Şu sıralar katalog, moda ve portre ağırlıklı çalıştığımı söyleyebilirim.

Fotoğrafçılık dışında yaptığın yaratıcı şeyler var mı?

Çektiğim fotoğrafları dönüştürerek dijital, yağlı boya ve çeşitli baskılarla tablolar yapıyorum. Yaptığım tabloların dekoratif olması ve göze güzel gözüküyor olması yaptığım işin bana daha çok zevk vermesini sağlıyor. Onun dışında videolar çekiyorum.

İşini yaparken seni en çok ne motive ediyor?

Sonuçta ortaya çıkacak olan iş, işimde yer alan güzel insanlar ve iyi müzik...

Derinlerde bir yerlerde, beni en çok motive eden şey bir gün sadece kendi çekmek istediğim fotoğrafları çekecek olma fikri.

İlham aldığın, beğendiğin fotoğrafçılar?

Terry Richordson’ın ve Juergen Teller’ın çiğ fotoğraflarını, Eugenio Recuenco’nun fotoğraflarındaki hikâyeyi, kurguyu ve çekimlerin film setini andırmasını; Francesca Woodman’ın ise analog kameralarla çektiği fotoğrafların karanlık tarafını seviyorum.

Son olarak fotoğraf ile ilgili bizimle paylaşmak istediğin bir fikir veya öneri alabilir miyiz senden?

İyi fotoğraf çekebilmenin gördüğün gibi çekmek olduğunu, çok iyi fotoğraf çekebilmenin ise görmek istediğin gibi çekmek olduğunu düşünüyorum...

Fotoğraf ve Photoshop

Photoshop’u yaratmak istediğin fotoğrafı tamamlamak için bir araç olarak düşünüyorum ben. Photoshop, analogda tab edilirken verilen efektleri ve daha fazlasını, sayesinde çok daha kolay yapabildiğimiz kullanışlı bir araç. Photoshop ile istersen çektiğin fotoğrafı baştan yaratabilirsin, istersen de sadece küçük dokunuşlarla hayalindeki sonuca ulaşabilirsin. Ama abartılısının çirkin yapılmış makyaja benzediğini düşünüyorum. Photoshop’un benim için negatif tarafı ise uykusuz geçen geceler.

 www.jacquelineroditi.com