Bağımsız sinemanın yüz akı

ABD’nin güneyinde, gözden ırak, işşizlik ve sefaletin kol gezdiği, yoksul, dağlık Ozark bölgesinde, babasının izini süren bir genç kızın, insanın yüreğine seslenen hüzünlü öyküsünü izliyoruz.

Viktor APALAÇİ
16 Mart 2011 Çarşamba

Kadın yönetmen Debra Granik, bu ikinci filminde bizleri eğitimsizlik ve yoksulluğun hüküm sürdüğü sefalet ve çaresizlik ortamında bir yolculuğa götürüyor. Buz gibi ve kasvetli bir atmosferi, sakin, yalın ve etkileyici bir sinema diliyle aktaran yönetmen, Amerikan kırsalının dehşetengiz yapısıyla bizleri şaşırtıyor. 19 yaşındaki Jennifer Lawrence ileride adından çok bahsettirecek.

Amerikan Bağımsız Sineması’nın geçen yıl yüzakı olmuş, Sundance Festivali’nden en iyi film ve senaryo ödülleriyle ayrılmış, 4 dalda Oscar’a aday gösterilmiş “Gerçeğin Parçaları / Winter’s Bone” Amerikan kırsalının sefaletini gözler önüne seren güçlü bir film.

Coen Kardeşlerin, Minnesota’nın buzlu ikliminde geçen başyapıtı Fargo’yu hatırlatan filmin konusu Missouri’nin gözden ırak, işsizlik ve sefaletin kol gezdiği, yoksul, dağlık Ozark Bölgesi’nde geçiyor. Işıltılı Amerika dışındaki bu hüzünlü coğrafyada, kayıp babasının izini süren bir genç kızın, insanın yüreğine seslenen öyküsünü izliyoruz.

2004’te Vera Farmiga’lı “Down to the Bone”la adını duyuran kadın yönetmen Debra Granik, yedi yıllık bir suskunluk döneminden sonra yaptığı bu ikinci filminde, bizleri eğitimsizlik ve yoksulluğun hüküm sürdüğü bir sefalet ve çaresizlik ortamında bir yolculuğa götürüyor. ABD’nin güneyindeki Ozark dağlık bölgesinin, evvelce kaçak içki üreten insanları, odunculuğun yanı sıra uyuşturucu imalatı ve ticareti yaparak, açlık ve yoksullukla baş etmeye çalışmaktadır.

Daniel Woodrell’in 2006 tarihli romanından yola çıkan Debra Granik (Anne Rosselini ile müştereken yazdığı) senaryoda, bu kırsal kesim coğrafyasından son derece hüzünlü ve dokunaklı bir atmosfer sunuyor.

Bu buz gibi ve kasvetli atmosferi, natüralist, yalın, sakin ve etkileyici bir sinema diliyle aktaran Debra Granik Amerikan kırsalının dehşetengiz yapısıyla bizleri şaşırtıyor. Derme çatma evleri, ışıksız ve kasvetli köyleri, karanlık ahırları çıplak ağaçlı bahçeleri, dağınık iç mekanları, insanın içini donduran iklimi ile terk edilmiş ve unutulmuş insanlarıyla, film atmosfer yaratmada çok başarılı.

DOKUNAKLI ATMOSFER

Bu yıl Oscar Ödülleri’ne aday filmlerin ana teması babalarının izini süren genç kızların maceraları idi. Coen Kardeşlerin “İz Peşinde/ True Grit”i babasının katilinin peşine düşen 14 yaşındaki bir kızın, modern western kalıpları içinde işlenen öyküsünü anlatıyordu.

“Gerçeğin Parçaları” hayatı boyunca yasadışı işler yapmış, hapse düşmüş, evini ipotek göstererek ayıplara karışmış, sorumsuz bir adam olan babasını ölü veya diri bulmak amacıyla yollara düşen 17 yaşındaki Ree’nin (Jennifer Lawrence) macerasına odaklanıyor.Depresyondaki hasta karısını ve 3 çocuğunun evsiz bırakacak bu ipotek için, baba Jessup 1 hafta sonraki mahkeme günü ortaya çıkmazsa ailesi evsiz kalacaktır. Hasta annesine ve 2 kardeşine bakan Ree, ormanda avladığı sincaplar ve altın yürekli bir komşu kadının verdikleriyle yaşıyordur.

Evlerinin ellerinden alınmasını önlemek için Ree, en yakın çevresinden başlayarak, babasının şüpheli iş arkadaşlarını, gizemli amcası Teadrop’u (John Hawkes), yakın-uzak akrabalarını ziyaret eder.

Elinde ipucu bulunmayan Ree, herkesin kendisine sırt çevirdiği bir ortamda, karanlık işler çeviren akrabaları tarafından dövülür. İnsafa gelen amcası Teadrop, hayatını tehlikeye koyup genç kıza sahip çıkar. Karanlık işler çeviren arkadaşlarını gammazladığı için öldürüldüğü açığa çıkan Jessup’un cesedine Ree ulaşabilecek, evini kurtarabilecek midir?

KAPANMAMIŞ YARALAR

En İyi Film dalında Oscar’a aday gösterilen “Gerçeğin Parçaları” yine En İyi Uyarlama Senaryo dalında Oscar adayı mükemmel senaryosu son derece inandırıcı karakter tahlillerine yer veriyor. Bu dokunaklı aile dramında, kapanmamış yaraların, eski hesapların, ketumiyetin ve gizliliğin öne çıktığı bir ortamda, ustalıkla çizilmiş zengin bir insan portreleri resmi geçidi izliyoruz.

Sağlam karakterli, çelik iradeli, metanetli, fedakar genç kız Ree için bu sefil hayattan kurtulmanın tek yolu Irak’ta savaşmak üzere gönüllü olarak askere yazılmaktır. Ancak hem hasta annesine, hem de durumun vehametini henüz kavrayamamış iki küçük kardeşine bakmak durumundadır. Ree’nin esrarkeş kokainman amcası Teadrop, yasadışı metamfetamin üreten uzak arkabaları, babasının belalı ve karanlık eski iş ortakları filmde ustalıklı bir gerçekçilikle sunulan karakterler.

Oscar adayı iki oyuncu, Jennifer Lawrence (En İyi Aktris) ve John Hawkes (En İyi Yardımcı Aktör) doğal performanslarıyla filmin başarısına ortak oluyorlar. Natalie Portman’ı Oscar’da zorlayan tek aktris, 19 yaşındaki melek yüzlü Jennifer Lawrence ileride adından çok bahsettirecek.

“Kusursuz Fırtına”, “American Gangster” gibi filmlerinden tanıdığımız John Hawkes, insancıllığı sonradan anlaşılan esrarkeş amca rolünde kariyerinin en başarılı performansını çıkarıyor.

Film, ana teması ile 2 yıl önce izlediğimiz Melissa Leo’nun başrolünü oynadığı “Donmuş Nehir / Frozen River”i akla getiriyor. Bağımsız sinemadan gelme bu 2 filmin, yazgıları benzeşen 2 kadın kahramanın tek amaçları ailelerini ayakta tutmak. Biri insan ticareti yapıyor, diğeri uyuşturucu imalatına sessiz kalıyor.

“Winter’s Bone”

Yön: Debra Granik Sen: Debra Granik,

Anne Rosselini Gör: Michael McDonough

Müzik: Diklon Hincliffe Oyuncular: Jennifer Lawrence, John Hawkes, İsaiah Stone, Aslee Thompson, Valeria Richards, Shelly Waggener