İstanbul’un renkleri

Tilda LEVİ Köşe Yazısı
15 Aralık 2010 Çarşamba

İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı her üç ayda bir ‘İstanbul 2010’ başlıklı bir dergi yayınlıyor. Geçen hafta dördüncü sayısı elime geçti. Gerek görsel, gerekse içerik açısından son derece kaliteli olan  yayını bir türlü elimden bırakmak istemiyorum. Derginin bu sayısında ‘renk’ teması işlenmiş. Giriş bölümünde içerikle ilgili bir tanıtım yazısı var. “İstanbul rengarenk…” diyor Egemen Bağış. Ve devam ediyor, “İstanbul’u İstanbul yapan, İstanbul’u bu kadar güçlü yapan, Avrupa’nın değil, dünyanın kültür başkenti yapan en önemli özelliği rengarenk olması. İstanbul tek bir renkle özetlenemez…”

‘Yedi renk yedi bakış’ başlığıyla hazırlanan renk dosyası için bakışları özel yedi kişi seçilmiş. Ben de biraz olsun derginin havasını solumanız için bu yedilinin arasından Gönül Paksoy’u seçtim.

Atiye Sokak’ın bildik simalarından olan Paksoy’a özgün tasarımlarını sunduğu mağazasına giderken sık sık rastlarım. Mutfak sanatını sergilediği ünlü kitabı dükkanın vitrininde bir köşede durur. Osmanlı motiflerinin günümüze uyarlanması hem bilimsellik, hem de ince bir zevkin sunumudur.  Bakın Gönül Paksoy, İstanbul’un renkleri için ne demiş?

“İstanbul’da eskinin renginin renk bileşiminde parlaklık olmadığını düşünürüm. Şehrin barındırdığı bütün renkleri, bir tülün ardından görülüyormuşçasına, daima biraz griyle karışmış gibi resmettiğini hissederim… Benim kullandığım renkler için söylenen ‘Zamansız sadelik’ benzetmesi aynı zamanda şehrin ruhunu da tanımlar. İstanbul’da zamansızlığın, sadeliğin rengidir hakim olan.”

***

Pazar günü dostlarımızla İstanbul’un farklı bir ‘renk’i olan Beyoğlu’na gittik. Hafta sonunda Beyoğlu’na ‘çıkmak’ bir zulüm. İnsanlar akın akın. Nerden gelir onca kalabalık, bir türlü anlamış değilim. Dostlar Tiyatrosu’nda Genco Erkal’ın ‘Kerem gibi’ adlı oyununu izledik. Ne yazık ki, artık sadece böyle vesileler oldukça yolumuz ‘Pera’ya düşüyor. Oyuna gelince, ne desem ne anlatsam az, öylesine mükemmeldi. Nazım Hikmet’in yaşam hikayesi, fotoğrafları ve film görüntüleriyle sahneye taşınan oyunda Genco Erkal’ın üstün performansı ve Fazıl Say’ın olağanüstü müziği seyirciyi aldı götürdü. Hınca hınç dolu olan salonda oyun bütün izleyicilerin Genco Erkal’ı defalarca ayakta alkışlamasıyla son buldu.

Bu hafta elime geçen son dergi/katalog ,Adalar Vakfı Başkanı Halim Bulutoğlu’ndan geldi. Adalı Yayınları’ndan çıkan yayın ‘Ada Sahillerinde Bekliyorum’ başlığını taşıyor. Tıpkı 2010 dergisi gibi, ayrı kulvarda, fakat aynı zengin görsellik ve ilginç içeriği ile okuyana keyif veriyor.

Adalı olmakla övünürdüm. Oysa bilmediğim ne çok ayrıntı varmış. Küratörlüğünü Gökhan Akçura’nın yaptığı söz konusu katalogda Adalar’da yaşamın yakın geçmişten günümüze nasıl geldiği anlatılıyor. Doğrusu bana yılbaşı hediyesi gibi geldi. Dergi halen evimizdeki aile bireyleri arasında bir odadan diğerine elden ele geçiyor. Emeği geçen herkese teşekkürler.