Wiki Sızıntılar

Riva ŞALHON Köşe Yazısı
8 Aralık 2010 Çarşamba

Biliyorum fazlasıyla Wikileaks yazısına maruz kaldınız. Ben de merakla 3-5 tane rapor okudum. 2007 yılında Bağdat’ta sivillere düzenlenmiş bir hava saldırısını izledim. Kenya’daki başkanlık seçimlerini etkilemiş sızıntıları okudum. Hilary Clinton’un büyükelçilik diplomatlarından talep ettiği parmak izi kayıtlarını, kredi kartı bilgilerini okudum.

Sızdırılan belgelerin çoğunun herhangi bir gizlilik hali yok. ‘Top secret’ dosya zaten hiç yok. Dedikodu sitesi bir bakıma. Bizim gibi dış çemberdekilere güvenilir fakat faydasız pek çok bilgi sunuyor. Bir takım ateşleyici belgelere büyük ön tanıtımlar yaptıkları için etkisi daha şiddetli oluyor. Yani iddialı bir kıyafette olduğu gibi, görünenden ziyade görünmeyen merak ediliyor. Örneğin, ellerinde olduğunu ima ettikleri belgeler yoluyla Bank of America’nın hisselerini yerle bir ettiler…

 Wikileaks adlı aktivist site bu işi 2006 yılından beri yapıyor. Sitenin yöneticisi ve kurucusu olan Julian Assange diğer bütün çalışanlar ve muhbirler gibi gönüllü çalışıyor. İlk kurulduğu yıllarda ‘Wiki’ kelimesinin tarif ettiği site anlayışına uygun olarak, siteye dışarıdan yorum ve bilgi eklenebiliyordu. Artık site sadece kendi editörleri tarafından yenileniyor.

Ben bu son açıklanan dedikodu seviyesindeki raporları görünce Amerika’nın dünyanın geri kalanı ile ilgili vizyonunu idrak ettim: Diğer bütün ülkeler güvenilmez ergenlerdir ve ABD tarafından kontrol edilmeleri gerekir. ABD bunu bir yetişkin edasıyla yapıyor sanırım. Evdeki çocuğu sıkmadan ara ara bilgisayarına göz atmak gibi.

Ancak bunu yaparken kullandığı personel tabii ki müttefiklerine ve tehdit hissettiği ülkere gönderdiği diplomatlar. Diplomatlar ise Amerikan haber alma servisinin ne kadar çaptan düştüğünün açık bir göstergesi. Günlük tutar gibi gözlem iletmekten ileri gidememişler. Berlusconi’nin gece hayatını veya Putin’e pahalı hediye aldığını raporlamak için gizli ajan olmaya pek de gerek yok sanırım. Ayrıca da isterse alır, doğal gaz anlaşmasını ucuza yapmasına yarayacaksa neden olmasın?

Büyükelçilerin bulundukları ülkede ajanlığa soyunmaları kaçınılmaz. Ve duyduklarını / gördüklerini iletmek zorunda oldukları da gerçek. (Ben İstanbul’daki Amerikan Büyükelçiliği’nin karşısındaki çaycının bile gizli servis olduğu ile ilgili hayaller kurmuşumdur misal.) Bunları bizim de öğreniyor hale gelmemiz ABD için biraz talihsizlik, ancak iddia ettikleri gibi can güvenliğini sarsıcı değil. Amerika Wikileaks sitesine karşı kısıtlama getirdikçe yayınlanan bilgiler değer kazanıyor bana kalırsa. Sansür ve yasaklar her zaman ilgiyi arttırır!

ABD’nin McCarthy döneminde ‘komünizm yayılıyor’ tehdidiyle yapılandırmaya başladığı kapsamlı pek çok gizli servis aktivitesi, yerini 90'larda ‘terörle savaş’ adı altında yapılan aktivitelere terk etti. Şimdilerde ise personel fazlalığından mıdır nedir, Birleşmiş Milletler’deki müttefiklerini araştırıyorlar. Durum bana, erlere yaptırılan ‘mıntıka temizliği’ni anımsattı…  Dünyayı biraz oluruna bırakma zamanıdır belki…

Kanımca Wikileaks dokümanlarının yayınlanmasının tek etkili sonucu bilgi aktarımlarının daha güvenli yolla yapılmaya başlaması olacaktır…

Not: Wikileaks tarafından açıklanan son belgenin kahramanı İvo Molinas oldu. Söz konusu belgede adı geçen Molinas, 50 yaşında olmasına rağmen ‘çok tehlikeli kişi’ olarak nitelendirildi. (kaynak: Şalom Gazetesi İvo Molinas doğum günü özel sayısı) Şaka bir yana mutlu yıllar Başyazar…