Hey Cosmo, lisın may frend...*

Köşe Yazısı
27 Ekim 2010 Çarşamba

Vladi BENBANASTE


Size kısaca hatırlatayım; G41 klanından arkadaşımla kızlarımızı Ox-ford İngilizcesi öğrenmeye, yaz kampına göndermiştik… Ne de olsa önemli; englizcas edükeyşın… Dönüşte Şeks-pir eserleri hakkında yorum yapacağız…  Samır sukul bitimine yakın kızlardan bir telefon; daha tam öğrenemedik, bir hafta daha uzatabilir miyiz “insanın kızı bir şey isterse, akan sular durur…” Kaldığımız yerden devam edelim...

Anlaşıldı! Mademki biz bu kadar çok istedik kızlarımız bir hafta daha eğitim alsınlar, o zaman bu uzatma işini de halletmek tabii ki bize düşer… Mavi yolculuk şekerlemesi bugünlük bu kadarmış, arkadaşımla kafa kafaya verip, sıkı bir plan yapıyoruz, işin doğrusu ‘samır skul’a ilk kaydı yaparken tüm işlemleri arkadaşım yapmıştı… ‘Misafir sanatçı’ olarak bana verilen talimatları yerine getirmiştim… Şimdi de yan rolde olmamda fayda var, arkadaşıma dönerek; sen kayıt yaparken kiminle konuşmuştun oradan?  Nereden hatırlasın adamı denizin ortasında bütün yazışmalar İstanbul’da, neyse hanımlardan yardım geldi; Mr. Cosmo. Bu adamın telefonu ne? Yine aynı sonuç; denizin ortasında nereden biliiim telefonu; ok “don’t panik”, iş yeri aranacak, “odama git, ikinci çekmeceyi aç, orada en üstte yabancı lisan ile yazılmış kâğıtlar var… O kâğıdın üzerinde sol tarafta yazılmış telefon numarasını bana söyle…” şeklinde telefon numarasına da kavuşunca artık görevimizin tamamlanması için telefonu edip olayı Mr. Cosmo ile bağlama işi kalmıştı. Ve tahmin ettiğiniz gibi bu görevi arkadaşım üstlendi… Bundan sonrasını sizlerin yorumuna bırakıyorum… Tahmin edebileceğiniz gibi ben sadece arkadaşımın konuşmalarını duymaktayım, Mr. Cosmo’nun verdiği cevapları hayal gücümüz ile tahmin edelim, biraz sonra göreceğiniz gibi bunu yaparken çok zorlanmayacaksınız…

“Alooo Mr. Cosmo… Ay em Alkulubre from İstanbul. Du yu know me (‘beni hatırladın mı?’ demek istiyor) Yeees yeeees hello… Fayn end yu?…(kızlarımızın bize yaptığı gibi giriş taksimi bölümü) Luk my frend Cosmo; (arkadaş sen ne zaman ‘my frend’ samimiyetine geldin? Daha bu adamla ikinci konuşman) My doter end frend want te stey van wik mor. Ok?.... Yeees yeees ok… (yumruk sıkılı başparmak havada bana yaptığı bu işaretten talebimizin olumlu karşılandığını anlıyorum… Şükür yer var galiba; şimdi sıra ödeyeceğimiz parada, arkadaşım devam ediyor) Hey Cosmo ay kant pey dis mani… İt is tu maç, ay dont hev mani in may poket (mayosunda cep olsa ters çevirip gösterecek… Yemin etse başı ağrımaz, hakkâkten cebinde para yok, zaten cebi de yok…) Hey Cosmo, du yu hev tu du samting tu mi… (yani olursa bu kadar olur; elin adamı senin bu Mahmutpaşa, Yeşildirek muhabbetinden ne anlasın?) No kredi kart, keş mani (hani derler ya paranın yüzü sıcaktır diye bu metodu kullanıyor)… Yeees yeees tumoro, from di bank…”.

Sonunda inanmayacaksınız aklımın bir köşesinden bile geçirmediğim bu ıskonto teklifimizi Mr. Cosmo herhalde şaşkınlığından ve böyle bir teklifi hiç beklememiş olmasının verdiği şoktan dolayı kabul etti ve biz beklemediğim bir indirimi alabildik… Kızlarımız bir hafta daha ‘ağır’ ders temposu altında ezildiler… Ama değdi… Aldığımız haberlere göre oradaki edindikleri tüm arkadaşlar güzel Türkçe konuşuyorlar… Şeks-pir? Henüz onu yorumlayacak seviyeye gelmediler ama her ikisi de ihtiyaç duyduklarında “to-fıl” sınavını başarıyla verdiler… Helal sizlere kızlar, helal sana Mr. Cosmo ve helal sana arkadaşım “Alkulumbre” ne demişler; “istemek başarmanın yarısıdır” ve de ilaveten ne demişler; “isteyenin bir yüzü kara, vermeyen zenci”.

Sevgiyle kalın…

* Hey Cosmo, dinle arkadaşım...