KENDİMİZİ kelimelerle ne kadar ifade edebiliyoruz?

Safir Danışmanlık Merkezi’nde eğitim vermek üzere geçtiğimiz günlerde İstanbul’da bulunan terapist Avi Hadari ile intermodel dışavurum sanat terapisi hakkında konuştuk

20 Ekim 2010 Çarşamba

Kendinizi tanıtır mısınız lütfen? Bu tarz eğitimleri almaya ve vermeye nasıl başladınız?

Bu eğitimlere başlamak kendi ilginç hikâyemle başlıyor aslında. 1948’de İsrail’de doğdum. Çocukluğumdan beri kekemelik problemim var. Okuldan ve askerlikten sonra hangi konuda eğitim almak, hangi dalda uzmanlaşmak istiyorum diye düşünürken kendimi tiyatro hayatında buldum. Tel-Aviv Üniversitesi’nde tiyatro oyunculuğu ve yönetmenliği eğitimi aldım. Ardından ABD’de iki sene ‘Nasıl tiyatrocu koçu olunur’ eğitimi aldım. İsrail’in en büyük oyunculuk-tiyatro üniversitelerinin birinde 10 sene bu konuda eğitim verdikten sonra yaptığım işte bir eksiklik olduğunu düşündüm. Çünkü insanların hayatlarına dokunuyor, derin yaşamlar deneyimliyor ancak eksik parçayı bulamıyordum. Tam olarak neyin eksik olduğunu tanımlayamıyordum. Tekrar ABD’ye giderek Boston’da Yahudi Cemaati’nde çalışmaya başladım. Oradaki gösterilere, tiyatrolara yönetmenlik yaptım, ayrıca drama yöntemlerini kullanarak İbranice öğrettim. Bu süreç zarfında Lesley Üniversitesi’nde, master programı ‘Dışavurumcu Sanat Terapisi’ programına katıldım. Drama ve öykü anlatımında uzmanlaştım.

 1980’lerin sonunda Lesley Üniversitesi’ndeki Dışavurumcu Sanat Terapisi’ programında akademisyen oldum. Böylece klinik psikolog ünvanı aldım. 5–6 yıl sonra ABD Clevland’da Gesthalt Terapisi programına katıldım. Programı bitirince İsrail’de grup terapilerinde uzmanlaştım. Ve zamanla çizmeye, boyamaya, yazmaya, yaratmaya, müzikle ilgilenmeye başladım. Bu tür terapiler büyümemde, gelişimimde bana çok yardımcı oldular. Zaman içinde sanatçı oldum. Aynı zamanda dışavurumcu sanat terapisti olarak tanındım. Ve farklı sanat metotlarını birleştirerek kendi terapi tarzımı yarattım. Asıl nokta şu ki, sanat yapabilmek için sanatçı olmanıza gerek yok. Sanat, kendini ifade etme, dışa vurma, farkındalık ve kişisel gelişim için bir araçtır!

 Şu anda İstanbul’da ne amaçla bulunuyorsunuz?

İstanbul’a ilk kez ‘İntermodel Dışavurum Sanat Terapisi’ eğitimi için gelmiştik. Daha sonra Gesthalt terapisi eğitim ve koçluk eğitim grubu yaptık. Türk Musevi Cemaati’nin düzenlediği Weekend for us’a üç kez katıldım. Bir kez de Limmud’da çalışma gerçekleştirdim.

Şimdi ise Safir Danışmanlık Merkezi’nde ‘İntermodel Dışavurum Sanat Terapisi’ eğitimi başlattık. Bir yıl sürecek program için beş hafta sonu buluşacağız. Liderliğimde gerçekleşecek programda sanat terapisti, hareket terapisti, drama terapisti yer alacak.  Bu çalışmada temel eğitimin dışında, katılımcılara bu alanda ilerlemeleri için destek ve gerekli supervizyon verilecek. Ve yeni başlayan bu program için çok heyecanlıyız.

 Bu programa kimler katılıyor?

İnsanlarla çalışan kişilerin katılmasını uygun buluyoruz ya da istiyoruz. Örneğin psikologlar, psikiyatrisiler, danışmanlar, sosyal hizmetler çalışanları, yaşam koçları gibi çeşitli uzmanlar katılabilirler. Çünkü bu sadece eğitim değil, katılımcılar aynı zamanda kendi kişisel gelişim yolculuklarına başlıyor veya sürdürüyorlar. Özellikle sanatla çalıştığınız zaman, bu her zaman kişisel gelişimi destekler. Hedeflerimizden biri de Intermodel Dışavurum terapilerinin temel eğitimini vermek. Böylelikle katılımcılar öğrendikleri yeni teknikleri ve yöntemleri danışanlarında kullanabilecekler. Ve biz onları destekledikçe, kendi deneyimlerini yaşayabilirler, gelişebilirler ve bu öğretileri kendi danışanları ile kullanmalarına yarayacak birer araca dönüştürebilirler.

 Bu eğitim programı ne kadar sürüyor?

Bu eğitimi yıllarca alabilirsiniz, çünkü her seferinde daha çok kendi deneyimlerinizle birlikte farklı şeyler keşfediyor ve öğreniyorsunuz. Ayrıca öğrendiklerinizi uygulamak için zamana ve deneyime ihtiyacınız var. Bunca senede anladık ki,  katılımcılara verdiğimiz destek ve programın içeriğinin yoğunluğu çok başarılı sonuçlar doğuruyor.

 Birleştirdiğiniz farklı sanat alanları kişilere nasıl yardımcı oluyor?

Yıllarca kendini yetenekli ve sanatçı olarak görmeyen insanlarla çalıştım. Ancak kişilere doğru ortamı hazırladığınızda kendilerini dışa vurma/ifade etme becerilerini kullanabildiklerini gözlemledim. Ve dışa vurdukça sanatın dilini keşfediyorlar. Biliyoruz ki, ifade ederken sözler her zaman yeterli olmuyor. İfade etmek için sözlerin olmadığı bir dünya da var. Sayfaya bir çizgi çizmek, boyamak için hareket etmek, müziği kullanmak da kişisel dışavurum ve ifade için gerekli olanlar. Basit olarak anlatmak gerekirse, her birimizin içinde bir hazine var ancak her zaman bunun farkında değiliz çünkü kendimize bakış açımız maalesef kısıtlı, kısıtlanmış.

Ancak kendimizi keşfetmeye başlarsak, bunun için çok basit bir kelime kullanmak istiyorum ‘oyun’, çocuk gibi oynamak özgürce, sesin, renklerin, çamurun dahil olduğu şekilde oynarsak, işte o zaman kendimize ve diğerlerine ortaya çıkardıkları sanat eserine bakmaları, için şans vermiş oluyoruz. Ben kendimi nasıl anlayabilirim ki, aslında içimde, sözlerle dışarı vurabileceğimden çok daha fazlası var. İşte o zaman anlıyoruz ki, içimizdeki o saklı kalmış parçalarımız dışarı çıkabilmek için izin istiyorlar, bizden onay bekliyorlar.

 Bu çalışmayı İngilizce yapmak katılımcılar için bir dezavantaj değil mi?

Aslında bu onlar için bir avantaj çünkü ana dillerinde kontrollü konuşuyorlar. Ne yaptıklarının ve ne söylediklerinin daha fazla farkındalar. Bir tür konuşma partnerleri var ve onu devam ettiriyorlar. Çok daha fazla bilinçliler - aslında bu onlar için bir engel-. Farklı bir dilde konuşulduğunda ise bu onları daha farklı düşünmeye, hissetmeye ve yeni deneyimlere açık olmaya itiyor. Yabancı dil engel değil çünkü zaten biz bu programda hareket ediyor, çiziyor, boyuyoruz yani konuşma gerektirmeyen deneyimlerde yaşıyoruz. Evet, konuşma da var ancak biz bir şeyler ‘hakkında’ konuşmamaya çalışıyoruz. 

 Peki size danışan olarak gelecek biri için, bu terapi diğer normal terapilerden neden daha iyi olsun?

İlk olarak ‘normal’ nedir bunu bana açıklamanız gerek. İkinci olarak ‘daha iyi’ nedir bunu da açıklamak gerek. Çünkü herkese göre bunlar farklıdır. Bu terapide de tabii ki, sözcükler yer alıyor ancak farkı şu ki, 45dakika buradayım ne anlatsam daha iyi olur, ne daha önemli gibi düşünceler yerine kişi kendine rahatlama şansını verirken, aynı zamanda çizmek, boyamak, yazmak, hareket etmek gibi tekniklerle zamanı akışına bırakıp vücuduna ‘yaratma’ şansı tanıyabilir. Kişi dışa vurmadığı, keşfetmediği yönlerinde çok fazlasını öğrenme şansını yakalamış oluyor. Bu süreç için zaman ve güven gerekiyor. Mesela siz bu odaya girdiğinizde neyle karşılaşacağınıza dair bir önyargınız ve düşünceniz vardı. Ancak odaya girdiniz ve düşüncelerinizin dışında birçok şey oldu, bunlar ‘şimdi ve burada’yı gerçekleştirdiler. Çünkü siz ve biz olanları şu anda, bugün burada beraber yarattık. Siz bir şey söylediniz, ben cevap verdim, işte ‘şimdi ve burada’ oluştu.

 Bu terapi süresi ne kadar sürüyor?

Belirli bir süre veya zaman yok, çünkü her danışan farklıdır. Herkesin hikâyesi ve ihtiyaçları farklıdır. Herkes farklı hızda yol alır. Bu yüzden danışanım ile ilk görüşmemde bir plan yaparım.

 Son olarak okurlarımıza iletmek istediğiniz bir mesajınız var mı?

İstanbul’a geldiğimde kendimi çok iyi hissediyorum çünkü burada gerçekten çok iyi bir cemaat var. Herkesle çok iyi anlaşıyoruz ve çok güzel anılarımız var. Bu yüzden herkese çok teşekkür ediyorum. Burada sadece eğitici olarak değil, takımın bir parçası olarak bulunuyorum ki, bu da çok güzel bir duygu.

Okurlarınıza ise şunu söylemek isterim: Güney Afrika’daki eğitimde beraber çalıştığım hanım derdi ki, “kalbinizde bir ağacın yeşillenmesine, büyümesine ve dallanmasına izin verin, belki şakırdayan bir kuş gelip konacaktır”. Bence bu, insanlara içlerindeki potansiyele ulaşmaları için güzel bir çağrı...