Herkesin anlatacak bir öyküsü vardır/ Aziz Pinasi ile nostaljik bir gezintiye ne dersiniz?-2

Çocukluğunu Galata Semt'inde geçiren Aziz Pinasi anılarını ŞALOM okurlarıyla paylaşmaya devam ediyor

Aylin YENGİN Toplum
6 Ekim 2010 Çarşamba

Tünel Meydanı’ndayız! Tünelin çıkışında, hemen sağdaki köşede bir Ermeni gazete bayii vardı. Bana Corriere della Sera gazetesinin ince kâğıda özel olarak basılan ve leke bırakmayan kopyalarından saklardı. Toprağı bol olsun, halim selim bir insandı, oturur karşılıklı iki üç laf ederdik. Şimdi yerinde daha modern bir gazete bayii var. Tünelin karşısındaki pasajın başında, Arnavut bir ailenin işlettiği muhallebici dükkânı vardı: Arif Aydın. Her iki çocuğuyla da arkadaştık ve nadiren de olsa boş olduğu zamanlar, su muhallebisi yer, sohbet ederdik. Pasajın devamı Asmalımescit’e kadar sıra sıra kahve ve meyhanelerle doluydu.  Buralar benim arka bahçemdi. Meydanın sağ tarafında meşhur Cohen Sœurs Kitapevi vardı. 

Şişhane Meydanı’ndan Tozkoparan (Refik Saydam) Caddesi’ne dönüyoruz. Sağda, ekâbirlerin apartmanı: Merkez-Melek-Deniz Palas (şimdiki İKSV Binası) yükselirdi. Karşı köşede Rum dilberi Sarı Madam’ın Kahvesi. Müdavimleri elit kesim ile kaçamak yapanlardı. Biraz aşağısındaki çöktü çökecek gibi duran ahşap binada İtalya’ya göç eden arkadaşım Viktor Yanni otururdu. Yolun sol tarafı bayırdı – hâlâ bayırdır. Sağda, az ilerideki ahşap binanın altında bisikletçi “aksi Yani” vardı. Üst katında eşim  ailesiyle otururdu ve manzarası müthişti. Al içkini, seyre dal… Devam ettiğimizde, sağda etrafı çitlerle çevrili ufak bir arsa vardır. Amerikan Konsolosluğu’nun arkasına düşen yolda bir kabare-gazino vardı - halen de var. Az ilerisinde de meşhur Pera Palas Oteli. Yeni restorasyonu ile hâlâ çok ihtişamlı. Daha ileride solda meşhur Cumhuriyet Gazinosu bulunurdu. Rahmetli dayım, arkadaşları, eşleri burada Azeri müzik ve dansları icra ederlerdi.

Tekrar Şişhane Meydanı’na dönüp Altıncı Daire’den Tepebaşı’na doğru ilerleyelim. Kızlı, erkekli gruplar halinde, soldaki mecmua ve gazete bayiinin oralarda toplanırdık. Az ileride sağda Tünel’e çıkan merdivenler var. Solda Daron Eczanesi, daha ileride Novotni Gazinosu ve karşısında Union Française Binası. 1945’te rahmetli ağabeyim ve yengemin düğünleri burada yapılmış ve tam 200 kişi davet edilmişti. Az ileride, 217 kapı numaralı Gülşen Apartman’da tam 24 sene oturduk. Tam karşımızda Amerikan Konsolosluğu vardı ve bayramlarında terasta toplananları seyrederdik. Konsolos Mr. Otis alt katımızda otururdu.

Böylesine nostaljik bir geziyi şimdiki gençlerin haberleri dahi olmadığına inandığım, oysa bizim çocukluğumuzun sembolleri olan bazı oyunlarla tamamlamak istiyorum. Siz hiç “yoyo”nuzu bir aşağı bir yukarı salladınız mı? Şimşir topaç çevirdiniz mi? Çelik Çomak oynadınız mı? Sonradan cam misketlere dönüşen toprak bilyeleri parmaklarınızın arasında tutup duvara salladınız mı? “Beş Taş” nedir bilir misiniz? Hani yere veya masaya parmaklarınızı açıp, serbest kalan elinizle taşı havaya ve yerdeki taşı da parmak arasından kaleye attınız mı hiç? “Birdirbir” ya da “Uzun Eşek”? Oyunun sonunda kazanan tarafa “gazöz” ısmarladınız mı? Şişhane’de ya da Hürriyet Tepesi’nde uçurtma uçurdunuz mu? Mecidiyeköy’ün muazzam bahçelerinde dut ağacı kiralayıp, ağaçları sarsarak taptaze dut yediniz mi? Cevabınız “Evet” ise ne mutlu size!

Haberin 1. bölümü için tıklayınız:

https://www.salom.com.tr/news/detail/16952-Herkesin-anlatacak-bir-oykusu-vardir--Aziz-Pinasi-ile-nostaljik.aspx