Kİ TİSA: GERÇEK ANLAMDA DİNLENMEK - ŞABAT

Rav İzak ALALUF Köşe Yazısı
16 Şubat 2011 Çarşamba

“Veşameru Bene Yisrael et Aşabat laasot et aşabat ledorotam berit olam - İsrael oğulları Şabat’ı korudular. Şabat’ı nesiller boyu bir akit olarak yaptılar …….Uvayom aşevii şavat vayinafaş - Yedinci günde iş bıraktı ve yenilendi.” (Şemot 31/ 16 – 17)

Şabat gününü yapmak. Şabat günü dinlenme ve işten el çekme ile ilgili iken neden bu terim kullanılmıştır? Bu terim Tora’nın başka bir yerinde Vayakel peraşasında da geçmektedir. “Bunlar Tanrı’nın onları yapmanız için emrettiği şeylerdir. Altı gün boyunca iş yapılacaktır. Fakat yedinci gün sizler için kutsal olacaktır. Tamamen dinleneceğiniz bir gün.” (Şemot 35/1-2) Tamamen dinlenmek bir şeyler ‘yapmamak’ anlamına gelir. Ancak burada bir şeyleri ‘yapmak’ söz konusudur. Yani yapmamak için bir şeyleri yapmak gereklidir. Bir başka deyişle Şabat günü iş yapmamak esastır ama onu kutsal kılmak için bir şeyler yapmak lazımdır.

Talmud Şabat için cennetten bir tat ifadesini kullanmaktadır. Bu da çok akla yakın değildir. Çünkü iş bırakmak insana cennetten bir tat sunmaz aksine tembellik etmesine yardımcı olur. Şabat bundan çok daha fazlasını ifade etmektedir.

Varsayalım ki var olan en mükemmel ses kalitesine sahip bir müzik sistemini evinize almak için inanılmaz bir para ödediniz. Bu yıllarca hayalini kurduğunuz bir hedefti. Artık kendinizi en seçkin konser salonunun en seçkin koltuğunda hissediyorsunuz. Toscanini tarafından yönetilen bir senfoni orkestrasının Bethoven’in beşinci senfonisinin kayıt olduğu bir CD’yi sisteme takıyorsunuz. Ama bir bakıyorsunuz ki, basit bir teypten yayılan müzik ile bunun arasında fark yok gibidir. Büyük bir hayal kırıklığı. Hemen müzik sistemini satın aldığınız yeri arıyorsunuz ve kontrol için bir eleman geliyor. Bu eleman duruma bakıyor ve hoparlörlerin uygun yerlere konmadığı, sistemin iyi kurulmadığını tespit ediyor. Sonunda her şey yeniden kuruluyor. Artık en önemli konser salonunda en seçkin sandalyede oturuyorsunuz. Çünkü sistem özelliklerine uygun bir şekilde kurulmuştur.

Talmud Berahot 57/B’de Şabat için cennetin altmışta biri deyimi kullanılır. Şabat akşamı mükemmel bir hazandan mükemmel bir arvit dinlemek. Şabat sofrasında Kiduş, hala ve harika pişmiş yemeklerle ailece bir yemek yemek. Sohbet etmek ve Tora konuşmak. Şabat sabahı Tefila, peraşayı hissederek dinlemek. Arkasından Tora veya Talmud dersinin ilginç konularında gezinmek. Öğleden sonra arkadaşlarla yeniden sohbet etmek. Bir kez daha Tora dersine gitmek ve paylaşmak. Söylediklerimiz açık Şabat gerçekten çok güzel bir gün. Ama cennetten bir tat? Biraz fazla gibi durmuyor mu? Gan Eden’de bunun altmış katı var. Tamam bizler Şabat gününe bakıyoruz. Çalışmak, bir şey yaratmak Şabat gününü ihlal edecek hiçbir şey yok. Dua etmek, öğrenmek ve dinlenmek var. Her şey mükemmel ama hala bir eksik var.

Evet sistemin bütün parçaları var ama onları doğru monte etmek gerekiyor. Tora yedinci gün için şavat vayinafaş demektedir. Şavat iş bırakmak ve dinlenmek anlamına gelen bir kelimedir. Sforno’ya göre Vayinafaş ise “yedinci günde fazladan bir ruha sahip olmak” anlamına gelir. Şabat gününün bu ekstra ruhu bizlere Tanrı’nın işinin “insanın Tanrı formunda yaratılmasını” da anlatmkatadır. Yani Şabat gününü bu fazladan ruhla hisseden insan ruhanilikte meleklerden daha da yüksek bir seviyeye yükselmektedir.

Şimdi bir kez daha düşünelim. Eğer Şabat bizim için diğer günlerden farklı bir şey, farklı bir ruh ihtiva etmeyecek olursa cennetten bir parça tadı hissetmek nasıl mümkün olabilir? Bizler Şabat gününü özel bir konuma taşırken maddiyatın yerini maneviyatın almasını sağlarken kendimizi en önemli konser salonlarında en seçkin sandalyelere taşımaktayız. Bunun için Şabat’ı gerçekten hissetmek gerekir. Gelin bunu hissetmek için kendi kendimize bir deneme yapalım. Şabat gününü koruyalım. Hissedelim ve yaşayalım. Böylelikle gelen fazladan ruhu en güzel şekliyle tüm benliğimizle hissedelim. Dr. Twerski’nin dediği gibi sadece ‘dinlenmek’ konusunda titiz olmak yeterli değildir. Gelin vayinafaş yani fazladan ruh için çalışalım ve bunu ailemizle birlikte hissedelim.