Sorumluluk

Bir sorumluluk almak ya da almamak! Her nedense başkalarının bu konudaki çabalarına imrenerek bakarken, işin doğrusu ben bu sorumluluğu bu güne kadar almaktan kaçındım. Bu yaklaşımım ister duyarsızlık, ister rahatıma düşkünlük ya da başka olumsuz sözcüklerle nitelendirilsin… Ama gerçek bu!

Avram VENTURA Köşe Yazısı
9 Şubat 2011 Çarşamba

Canlı bir varlığın bakım sorumluluğunu üstlenmek nedense her zaman gözümü korkutmuştur. Çiçek, bahçe, evcil bir hayvan gibi… Ne denli bunları yetiştirmek için özenmiş olsam da, yeterince ilgi gösterememeden kaynaklanacak bir yitimin beni üzeceğini bildiğimden, elimden geldiğince bu sorumluluktan kaçınmaya çalışırım. Nitekim yazlık evimde, geçmiş birkaç yılın olumsuz deneyimiyle bahçeyi düzenlerken, konu ile ilgili bir arkadaşımdan yardım almış, en az bakım gerektiren bitki ve çiçek örtüsünü seçmiştik. O günden bu yana kendimi daha huzurlu görüyorum. Evde bulunmadığım sürelerde birkaç gün sulamayı aksatsam ya da gerekli bakımı yapamasam da, bahçe önemli bir zarar görmüyor.

Evcil bir hayvan beslemek için de hep aynı kaygıyı taşıdım, onlardan elimden geldiğince uzak kaldım. Nitekim yıllar önce kafesiyle birlikte bana hediye edilmiş bir serçe, kim bilir hangi nedenle öldüğünde doğrusu çok üzülmüştüm. Birkaç gün ölüm nedenini başkalarına sordum, kendi kendime sorguladıysam da, doyurucu bir yanıt bulamadım; ama bu olayla, bu tür bir sorumluluk yüklenmenin bana göre olmadığı kanıtlanmış oldu.

Konu üstünde düşünürken, Antoine de Saint-Exupery’nin, bugüne değin kim bilir kaç kez elimden geçtiği Küçük Prens’ini anımsadım. Kitabı alıp Küçük Prens’in güllere seslendiği sözlerini bir daha okudum:

“Öylesine geçip giden biri gülümün, bana ait olan gülün, tıpkı size benzediğini düşünebilir. Ama o tek başına siz diğer güllerin yüzlercesinden daha önemli; çünkü benim suladığım, cam kavanozun altına, paravana arkasına koyduğum ve uğruna tırtılları öldürdüğüm, söylendiği, övündüğü veya bazen hiçbir şey söylemese bile dinlediğim odur. Çünkü o benim gülümdür.”

Tilkiye dönerek, “Gülünü böylesine önemli kılan onun için harcadığın zamandır.” der. Bu sözler karşısında Tilki şöyle der:

“Evcilleştirdiğine karşı sonsuza dek sorumlu olursun. Gülüne karşı sorumlusun!”

Ünlü yazarın sözleri, anlatmaya çalıştığım kaygılarıma bir yandan ayna tutarken öte yandan beni uzun süredir tedirgin eden bir ikilemi ortaya koyuyor: Bir sorumluluk almak ya da almamak!

Her nedense başkalarının bu konudaki çabalarına imrenerek bakarken, işin doğrusu ben bu sorumluluğu bu güne kadar almaktan kaçındım. Bu yaklaşımım ister duyarsızlık, ister rahatıma düşkünlük ya da başka olumsuz sözcüklerle nitelendirilsin… Ama gerçek bu!

Dilinizin ucunda bekleyen soruyu kestirebiliyorum:

Tüm canlı varlıklar bir yana… Ya konunun öznesi insan olursa? Aile, arkadaş ya da sosyal çevre içinden bir sorumluluk üstlenmem gereken kişi veya kişiler varsa?..

Bu konuda kendime bir pay çıkarmak bir yana, hiçbirimizin, hiçbir ödün vermemesi gerektiğini söyleyebilirim. Bir insana olduğu kadar, tüm insanla ilgili değerlere kayıtsız kalamayacağımızı düşünüyorum. Bu başlı başına ayrı bir deneme konusu olacağından, birçok düşünürün buluştuğu ortak noktayı anımsayarak sözlerimize son verelim:

Bir kişiden sorumlu olurken, aslında tüm insanlığa karşı sorumluyuz!