Cennetten haberler

Sağlık
2 Şubat 2011 Çarşamba

Nuia MANA


Geçtiğimiz hafta Tel Aviv’deydim. Bir süredir tatil yapmamıştım; bu gezi benim tatilimdi. Deli deli giyinip sokaklarda dolandım. Sürekli gezdim. Yedim, içtim, eğlendim. Bir kadın olarak gecenin kaçında mini eteğimle yürüdüm; kimse dönüp bakmadı. Siyah ruj sürdüm, gezdim, yine kimse dönüp bakmadı. Alışık olduğum ‘cık, cık, cık’ diyen teyzelerden yoktu. Otobüse bindim; itiş kakış yoktu. İstanbul’un yorucu kalabalığından sonra kendimi cennette hissettim Tel Aviv’de. Ve hiç yazı yazmadım, çünkü cennette haber yoktu!

İsrail’in, Türkiye’nin ya da diğer ülkelerin sosyal, ekonomik, kültürel ve siyasi parametreleri her ne olursa olsun, objektif veriler ne derse desin, insanın sübjektif olarak ne hissettiği çok önemli. İnsanın iç dünyasında cennetin huzurunu da cehennemin kargaşasını da bulmak mümkün.

Tel Aviv’de hiç yazı yazmadım çünkü kendi içimde cennetteydim. Hava yirmi derece; aylardan Ocak ayı. Sokak sokak geziyorum. Güneş var, bisküvili dondurma yiyorum. Pazardan, alışveriş merkezlerinden ciciler alıyorum. Humus, nohut köftesi falan yiyorum.

Geceleri dışarıdayım. Sonra uyurken rüya bile görmeden oldukça derin uyuyorum.

Rüyalarım bile sessiz; nasıl yazı yazayım ki!

Ve anladım ki insan depresyondayken ya da acılar içindeyken çok daha derin yazılar yazıyor. Depresyon, cehennem ve bütün korktuğumuz hisler… Bunların hepsi birer tohum. Gözyaşı ile doğru sulandıklarında harika çiçekler açabilen şeyler.

Kötü dediğimiz duyguların, davranış kalıplarının insanı harekete geçirme gücü var. Zorluk olarak algıladığımız durumlar o yüzden birer hazine. İnsan çok huzurluyken harekete geçmeyebilir. İnsan huzurluyken yediği dondurma ile hayatını geçirebilir.

Hayattayken sadece cehennemi ya da sadece cenneti yaşamak çok az kişiye nasiptir. Biz normal insanlar ikisini de görmüşüzdür şu hayatta. Ve sürekli cennet sıkıcı olduğu gibi sürekli cehennem de insanı yorar. Şu hayatta ikisi de lazım.

Hiçbir şey tamamen iyi ve hiçbir şey de tamamen kötü olamaz. Hayatın çizgileri katı değildir. O yüzden cehennemdeyken keyfine varmalı, büyük ustalar gibi şiirler, yazılar, resimler yaratmalı. Ve cennetteyken de keyiflenmeli, huzurla ağacın altında oturmalı.

Biri olmadan öteki olmuyor işte. Aradaki kapıyı çok sıkı kapatmamalı.