Bu hafta ağımıza takılanlar

Telaviv’de Yahudi asıllı bir Türkiye elçisinin İsrail’i yakından tanıma topluma nüfuz etme sesini duyurma şansı herhalde daha fazladır. Düşünceleri Kanada’nın resmi İsrail politikasının ötesine gitmesine rağmen Allen gibi cesur sayılabilecek bir diplomatın Kanada’ya fayda sağladığı su götürmez. Allen’inkine benzer profile sahip Yahudi asıllı bir Türkiye elçisinin de Türkiye’ye getireceği artılar daha az olmaz. Ama gayet tabii ki Türkiye’nin şartlarında bu bir fanteziden ibarettir. Adnan Ekşigil

İzak BARON Diğer
27 Ocak 2011 Perşembe

Güncel

MUSEVİ KÖKENLİ BİR VATANDAŞIMIZI PARTİYE DAVET ETMELERİ İLK BAKIŞTA BU MEŞRUİYET ARAYIŞININ BİR SONUCU GİBİ DURUYOR

Kitle partisi olma iddiasını taşıyan AK Parti’nin de CHP’nin de açılım dahil tüm kritik mevzularda zik zaklar ve manevralarla, mehter takımı gibi iki ileri bir geri gitmesi biraz da bu yüzden sanırım.

Neticede bu kadar çeşitli ve farklı taleplere sahip Türkiye’de siyaset yapmak, tek bir dil tutturmak kolay değil.

Ancak AK Parti’nin özellikle İzmir’deki durumunun bu çizilen tablodan biraz daha karışık olduğu da aşikar. Türkiye’nin geri kalanında neredeyse hiç duymadıkları bir meşruiyet sorunsalını İzmir’de her an enselerinde hissediyorlar.

Bu nedenle Musevi kökenli bir vatandaşımızı partiye davet etmeleri ilk bakışta bu meşruiyet arayışının bir sonucu gibi duruyor.

Ama Alharal’ın, diğer birçok kadın, gayri müslim ve alevi gibi partinin ‘kozmetik unsuru’ olmaktan öteye gitmesi için öncelikle AK Parti’nin kendi kadrolarını ikna etmesi gerekiyor.

Devrim İnce

http://www.haberturk.com/yazarlar/591866-ak-partiye-musevi-yonetici

BAZI GAZETECİLERİN İSRAİL’E KIZMAKLA YAHUDİ DÜŞMANLIĞINI KARIŞTIRMALARINI HİÇ ANLAYAMIYORUM

Devlet olarak İsrail’e kızmayı, onu acımasızca eleştirmeyi, protesto etmeyi filan tabii ki anlıyorum ama bazı gazetecilerin İsrail’e kızmakla Yahudi düşmanlığını karıştırmalarını hiç anlayamıyorum. Akit Gazetesi, Balyoz Harekâtı ile ilgili davada yargılanan kayınpederi hakkında belge toplayan Dani Rodik’i eleştirmek için, 'Yahudi damat da kurtaramadı' diye başlık atınca iş olmuyor. Konunun Dani Rodik’in Yahudiliğiyle hiçbir alakası yok tabii. Gazete de bunu biliyor ama onlar için yeri gelse de gelmese de Yahudi düşmanlığı yapmak önemli, bu görülüyor. Kendilerine uyduğu zaman ırkçılığa karşı tavırlar alan bir gazetede, Yahudilik söz konusu olduğunda ırkçılık eleştirisinden korkmamaya başlanmasını tuhaf karşılasak dahi, biraz incelesek diyorum.

Serdar Turgut

http://www.haberturk.com/medyatik/haber/592345-yahudi-dusmanligi

TEL AVİV’DE YAHUDİ ASILLI BİR TÜRKİYE ELÇİSİNİN İSRAİL’İ YAKINDAN TANIMA, TOPLUMA NÜFUZ ETME VE SESİNİ DUYURMA ŞANSI HERHALDE DAHA FAZLADIR

Bilindiği gibi, AKP iktidarı döneminde, özellikle de Ahmet Davutoğlu’nun dışişleri bakanı olmasından sonra, Türk dış politikasının “Osmanlıcı” bir görüntüye büründüğü, “emperyal” bir yol tutturduğu doğrultusunda türlü iddia ve spekülasyonlar hasıl oldu. Bunları ciddiye almak mümkün değil elbette. “Osmanlıcılık”la itham edilenlerin de bu sıfatı ciddi şekilde üstlendikleri yok zaten. Türkiye hâlihazırda bir ulus-devlet ve “emperyal” bir politika gütmesi için gerekli kaynakları sınırlı olan bir ülke. Dahası, elindeki bu sınırlı kaynakları harekete geçirecek vizyondan da yoksun bir ülke. “Stratejik derinlik” türünden arayışların da, hoş bir özlem ve heves olmanın ötesinde, böyle bir vizyonun oluşmasına pek bir katkısı yok.

Türkiye’nin “emperyal” kapasitesi, en basit şekilde, atadığı elçilerin kozmopolitlik skalasından dahi anlaşılabilir. Bu ülkenin ordusunda Cumhuriyet tarihi boyunca Rum, Ermeni veya Yahudi asıllı tek bir üst ve orta rütbeli T.C. vatandaşının istihdam edilmediği malûm. Aynı durum, AKP dönemi de dahil olmak üzere Türk diplomasisi için de geçerlidir. Bugün eskaza Ermenistan’la diplomatik ilişkiler kurulsa, hatta bu ilişkiler günlük güneşlik dahi olsa, Türkiye’nin bu doğu komşusuna Ermeni asıllı bir memurunu elçi olarak ataması tasavvur bile edilemez. Belki yüzyıl önce tasavvur edilebilirdi, şimdi edilemez. Derhal türlü “güvenlik” mülahazaları devreye girer; atanacak elçinin Ermeni olması şöyle dursun, ailesindeki uzaktan yakından herhangi bir Ermeni bağı veya bağlantısı, tayininin derhal iptal edilmesini otomatikman garantiler.

Daha yakın ve gerçek bir örnek alırsak, aynı durum İsrail’e atanacak Yahudi asıllı bir Türkiye elçisi için de geçerlidir. Düşünülecek olursa, böyle bir atama hiç de fena bir fikir olmayabilir. Tel Aviv’de Yahudi asıllı bir Türkiye elçisinin İsrail’i yakından tanıma, topluma nüfuz etme ve sesini duyurma şansı herhalde daha fazladır; keza, kötü bir muameleye maruz kaldığında da, ki bu daha düşük bir ihtimaldir, o muameleye karşı koyma imkânı da daha fazladır. Düşünceleri Kanada’nın resmi İsrail politikasının epey ötesine gitmesine rağmen—ve herhalde gidebildiği için—Elçi Allen gibi cesur ve kişilikli sayılabilecek bir diplomatın Kanada’ya fayda sağladığı su götürmez. Allen’inkine benzer profile sahip Yahudi asıllı bir Türkiye elçisinin de Türkiye’ye getireceği artılar, herhalde daha az olmaz. Ama gayet tabii ki Türkiye’nin şartlarında bu bir fanteziden ibarettir; şakası bile fazladır.

Diplomasi pratiklerinde etnik köken, “emperyal politika”nın elbette önemli bir karinesi değildir, ama yerine göre, bazen çok şey söyler.

Adnan Ekşigil

http://www.acikgazete.com/yazarlar/adnan-eksigil/2011/01/21/elci-allen-israil-ve-emperyal-politika.htm?aid=39548

OLAYLAR HÜKÜMETİN VE ATATÜRK’ÜN BİLGİSİ DAHİLİNDE “BİLİNÇLİ OLARAK” YAHUDİLERİ SOYKIRIMA UĞRATMAK İÇİN BAŞLATILMAMIŞ, TAM TERSİNE BAŞLAYAN OLALAR BİZZAT ATATÜRK TARAFINDAN BASTIRILMIŞTIR

Evet! 1934 yılında Trakya’da Yahudilere karşı bölge halkının bir tepkisi olduğu doğrudur. Ancak bu tepki, o yıllarda bütün dünyada yaygınlaşan “Yahudi düşmanlığının” Türkiye’deki küçük bir yansımasıdır. Bölgedeki olaylarda Yahudililere yönelik bazı saldırılar olmuş ve bazı kendini bilmezlerce Yahudilerin malları yağmalanmıştır. Ancak tamamen bölgesel bir tepki olarak ortaya çıkan bu olaylar, kısa bir süre sonra hükümet tarafından bastırılmıştır. Yani, “cevval gazeteci”nin atıp tuttuğu gibi, olaylar hükümetin ve Atatürk’ün bilgisi dahilinde “bilinçli olarak” Yahudileri soykırıma uğratmak için başlatılmamış, tam tersine başlayan olalar bizzat Atatürk tarafından bastırılmıştır.

Bu gerçeği, başka bir Taraf yazarı Ayşe Hür, bir yazısında şöyle itiraf etmiştir:

“…(Bu olaylar) Yahudi cemaatinin önde gelenlerinden Gad Franko ve Mişon Ventura’nın 4 Temmuz 1934 günü Atatürk’le yaptığı gizli görüşme sayesinde sona erecekti. Kamuoyu olayları, 5 Temmuz 1934 günü Başvekil İsmet İnönü’nün TBMM’de yaptığı konuşmayla duydu. İnönü, Meclis’in tatile girmesi dolayısıyla yaptığı uzun konuşmasının bir yerinde Trakya’daki olaylardan söz ederek, gerekli önlemlerin alındığından söz ederek, kaçanların geri dönmesini istemişti. Bu konuşma Trakya’daki yerel idarecileri, saldırgan güruhu engellemek zorunda bırakmıştı..”[2]

 “Toy yazar bize inanmaz diye” kendi Taraf’ından bir tarihçiye başvurdum!

II. Dünya Savaşı öncesinde Avrupa’da başlayıp tüm dünyaya yayılan “Yahudi düşmanlığının”, Türkiye’nin Avrupa’ya en yakın bölümü olan Trakya’da “münferit” bir olayla gündeme gelmesinden “bir soykırım” çıkaran genç yazara iki tavsiyem var: Bir: Osmanlı İmparatorluğu döneminde bütün gayrimüslimlere olduğu gibi Yahudilere hangi kısıtlamaların getirildiğini araştırsın: Mesela Yahudilerin giysilerinin, evlerinin renklerinin, başlıklarının biçimlerinin Müslümanlar gibi olup olamadığına baksın! Yani “Millet Sistemini” incelesin! İki: Genosid (soykırım) kavramının ne anlama geldiğini araştırıp, Hitler’in II. Dünya Savaşı yıllarında Yahudilere yaptıklarını öğrensin! Sonra da şapkasını önüne koyup 1934 olaylarına “soykırım” demenin nasıl bir ruh halinin dışa vurumu olduğunu düşünsün!

Sinan Meydan

http://www.odatv.com/n.php?n=ataturk-irkci-miydi-1901111200

“NİKÂHINIZ MUTLAKA KIYILACAK. BABANIZIN CENAZESİ OLSA TABUTUN BAŞINDA KIYILIR”

7 Eylül Pazar günü Neve Şalom’da dini nikâhımız kıyılacaktı. 6 Eylül 1986 cumartesi sabahı patlama oldu ve 22 kişi hayatını kaybetti. Hakikaten çok sancılı bir gündü. Neve Şalom’a gittik apar topar. Yönetim binasında din adamları vardı ve olayın vahametini orada anladık. Ve bana hiç bilmediğim bir şey bildirildi: “Nikâhınız mutlaka kıyılacak. Babanızın cenazesi olsa tabutun başında kıyılır” dendi. Nikâh ertesi gün Beth İsrail Sinagogu’nda kıyılacaktı. Tahmin edersiniz ki davetiyeler dağıtılmış, akşam bir restoranda düğün yemeği yenecekti. Cemaat nikâhın yerinin değiştiğine yönelik gazeteye ilan verilmesini önerdi. İlan çıkınca basının derhal ilgisini çekti ve sanki çok önemli bir düğünmüş gibi gazetelerde birinci sayfa haberi olduk. Bir türlü üzerimizden atamadığımız bir hüzünle düğün ve cenaze bir arada yaşandı. Akşam 250 kişinin katılacağı yemekli davet de iptal edilecekti. Rezervasyonun iptali için restorana gittik. Hatırı sayılır bir kaparo vermiştik. Sahibiyle konuştuk ve iptali bildirdik. Adam geldi ve “Sizin acınız bizim de acımızdır” deyip çeki iade etti. O zaman nasıl bir ülkede yaşadığımı anladım. Bu olayı gerçekleştirenler daha çok ses getiren bir eylem yapmak isteyip nikâhımızı seçselerdi 500 600 davetliyle birlikte biz o kayıpların arasında olacaktık.

Mario Levi

http://www.haberturk.com/kultur-sanat/haber/594510-yazinin-esin-perisi-acidir

Netten okuyun

Türkiye Yahudi Cemaatinin yavaşça yok oluşu ( 1. Bölüm ) – RIFAT BALİ

http://www.hasturktv.com/hakkimizda/1563.htm

Kürtler İsrail'e nasıl bakıyor

http://www.odatv.com/n.php?n=kurtler-israile-nasil-bakiyor-1901111200

Kuşkusuz, Avrupa'dan gelen Yahudilere yönelik "extermination" kamplarıyla ilgili haberler, onları daha çok ürkütüyor, o sıralarda – ROZ KOHEN

Belli ki, çevrelerindeki herkes sıkıntılı; fotoğraflarda yüzlerinden okunuyor sanki... Kuşkusuz, Avrupa'dan gelen Yahudilere yönelik "extermination" kamplarıyla ilgili haberler, onları daha çok ürkütüyor, o sıralarda. Avrupa'daki "Ölüm Kampları" ile ilgili haberler, İstanbul'a bir şekilde geliyordu...

http://kanalkultur.com/kks/yazarlar/roz-kohen/2428-roz-kohen-kasvetli-yillar.html

Yok böyle dans ayakkabısı: Vitali Kazes

http://www.haberturk.com/yazarlar/594335-yok-boyle-dans-ayakkabisi

Kâğıt Adam Sindelar - ALİ MURAT HAMARAT

Futbolun emekleme günlerinde sahne almış bir adam var ki bugün bile anılıyor. Nazilere kafa tutmuş Sindelar’ın öyküsü, öldüğü günde anlatılmayı ziyadesiyle hak ediyor.

http://www.goal.com/tr/news/2556/editoryal/2011/01/23/2319679/goalcom-%C3%B6zel-k%C3%A2%C4%9F%C4%B1t-adam-sindelar

Türkiye’de Yahudi düşmanlığı – Tufan Erbarıştıran

http://www.hasturktv.com/homepage_articles/74.htm