Kanada’ya Mclaren damgası

<p class="MsoNormal"><span>Dünyanın gözlerinin Afrika’ya döndüğü, kafaların vuvuzeladan şiştiği bir dönemde; ilgi en fazla beklenen spor olaylarının başında gelen Dünya Kupası’nda olsa da, geçtiğimiz hafta Kanada’da gerçekten keyifli bir yarış izledik <?xml:namespace prefix =" o" ns =" "urn:schemas-microsoft-com:office:office"" /></font></span></p>

Spor
16 Haziran 2010 Çarşamba

İzzet ANCEL


Bundan iki hafta önce İstanbul’da sezonun gerçekten en ilginç ve heyecanlı yarışlarından birini izlemiştik. Sezonun kuşkusuz en hızlı takımı Red Bull pilotları, yine pole pozisyonun elde etmelerinin ardından yarışı rahat bir şekilde önde götürdükleri bir sırada Vettel’in yarış lideri takım arkadaşını geçmeye çalışırken temas etmesi sonucu iki pilot da pist dışına çıkmış, Vettel yarış dışı kalırken Webber yarışı üçüncü sırada tamamlamıştı. Red Bull’un çekilmeleri ile beraber önleri açılan Hamilton ve Button arasında da benzer bir rekabet görülmüş, fakat iki takım arkadaşı birbirlerini fazla zorlamamıştı. Hamilton yarışı birinci bitirirken, arkasından gelen Button ile takımlarına 43 puan getirmişlerdi.

Türkiye’ye benzer bir şekilde Kanada’da da sezonun farklı yarışlarından birisi vardı. Bir taraftan yarışın kaderini lastikler ve lastik seçimlerine bağlı tercih edilen takım stratejileri belirledi diyebilirken, diğer taraftan McLaren pilotlarının istikrarlı ve bir anlamda sabırlı sürüşlerinin de belirlediğini söyleyebiliriz.

Hamilton tartışmlara yol açan sıralama turlarında, deposunu, aracını itmesine neden olacak kadar az doldurmasıyla beraber pole pozisyonunu kazanırken, takım arkadaşı Button beşinci sırada yarışa başladı. İki sürücü yarışa hızlı başlasa da, diğer yumuşak lastik kullanıcıları gibi henüz yarışın başlarında pit stop’a girmek zorunda kalıp sıralarını kaybettiler hatta pit stop sırasında Red Bull pilotlarına geçilen Hamilton, pit’e önünde girdiği Alonso’ya da sırasını vermek durumunda kaldı. Fakat ikinci pit stop’tan sonra daha istikrarlı bir sürüş yakalayan ikili rahat sayılabilecek bir şekilde yarışı ilk iki sırada bitirdi.

Yarışa Hamilton’un hemen arkasında başlayan Vettel ve vites kutusu değişimi yaptığı için yedinci başlayan Webber ise yarışın başında oldukça başarılı bir performans gösterip ilk iki sıraya kadar yükseldiler. Pistteki en güçlü ikili olarak gözüken Red Bull pilotları, sert lastikleri ufalanmaya başladığı zaman yavaşlamaya başladılar ve ilk pit stoplarını yaptıkları zamanda arkalarında kalan pilotlar onlara çoktan yetişmişlerdi. Elbette ikilinin teknik problemler yaşaması ve arayı açmaları gereken dönemde tur bindirme trafiğinin içinde kalmaları da yavaşlamalarına neden oldu ve sonunda Vettel yarışı dördüncü, Webber ise beşinci sırada bitirdi. İstanbul’daki hezimetten sonra yine şanssız bir yarış geçirse de ve genel olarak istikrarsız bir görüntü sergileseler de, Red Bull’un araçları hala pistteki en hızlı araçlar olarak gözüküyor.

Yarışın bir diğer başarılı ismi ise son zamanlarda şampiyonluk mücadelesinden uzak kaldığı söylenen Ferrari takımı pilotu Alonso’ydu.  Aracı, McLaren’a göre daha yavaş kalsa da, lastiklerini Red Bull araçları kadar hırpalamadı ve yarışın sonuna kadar Alonso’nun öndeki araçlardan kopmadan takip etmesini ve sonuç olarak yarışı üçüncü sırada bitirmesini sağladı. Diğer Ferrari pilotu Massa ise yarışın henüz başında Liuzzi ile yaşadığı temas yüzünden geriye düşmesinin ardından hızlı bir şekilde yükselse de, sonlara doğru Schumacher ile girdiği mücadele sonrası zorunlu bir pit stop yapmak durumunda kaldı ve kendisi için gerçekten şanssız geçen yarışı on beşinci sırada bitirebildi.

Sezonun ortalarına yaklaştığımız dönemde son iki yarışta yaptıları doubleler ile beraber McLaren pilotların klasmanda ilk iki sıraya yükseldikleri ve takımlarını da sıralamada en tepeye çıkardıklarını görüyoruz. McLaren takımını ise üçüncü sırada bulunun Webber ve beşinci sırada bulunun Vettel’in puanlarıyla beraber Red Bull takip ediyor. Fernando Alonso dört, takım arkadaşı Massa ise sekizinci sıralarda bulurken takımları Ferrari üçüncü sırada.

Yarışların seyir zevkinin ve mücadelenin oldukça arttığı bir dönemde, bir taraftan Dünya Kupası, diğer taraftan yaklaşan Basketbol Şampiyonası ve dünyanın bir diğer ucunda yine oldukça çekişmeli geçen NBA final serisi derken yorucu geçen bir kışın ardından yazın, sıcak hava kadar sporseverlere büyük keyif getirdiğini de söylemek gerek.