Nefret suçuna büyük para cezası geliyor

<p class="MsoNormal"><span>Bundan sonra “Pis Yahudi” demek nefret suçu, cezası ise 1.000 TL ile 500.000 arasında değişiyor</font></span><span><?xml:namespace prefix =" o" ns =" "urn:schemas-microsoft-com:office:office"" /></span></p>

Ela CENUDİOĞLU Türkiye- Dünya
16 Haziran 2010 Çarşamba

‘Ayrımcılıkla Mücadele ve Eşitlik Kurulu Kanun Tasarısı’ adı altında nefret suçlarıyla mücadele etmek adına bir kanun hazırlanıyor. Taslak, 21 maddeden oluşuyor ve ‘cinsiyet, ırk, renk, dil, din, inanç, etnik köken, cinsel kimlik, felsefi ve siyasi görüş, sosyal statü, medeni hal, sağlık durumu, engellilik, yaş ve benzeri temellere dayalı ayrımcılığın yasaklanmasını’ öngörüyor. Bu amaçla, ‘Ayrımcılıkla Mücadele ve Eşitlik Kurulu‘ kurulması ve kurulun ayrımcılığın ağırlığı oranında 1.000 TL’den 500.000 TL’ye kadar idari para cezası uygulaması planlanıyor.

Peki, ‘nefret suçu’ nedir? Nefret suçları Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGIT) tarafından hazırlanan kılavuzda ‘önyargı suçları’ olarak tanımlanıyor. Nefret suçlarının birinci unsuru, ceza kanunları kapsamında suç oluşturan bir eylemin gerçekleşmesidir. Nefret suçlarına ilişkin ikinci unsur ise önyargıdır. Bu suçların ‘önyargı suçları’ olarak nitelendirilmesinin kaynağı ikinci unsur olan önyargıdır. Önyargı unsuru; ‘cezai bir suçun önyargılı bir motivasyonla birlikte işlenmiş olmasını’ gerektirir. Halen yürürlükte olan Türk Ceza Kanunu’nda nefret söylemi bir suç olarak düzenlenmemiştir.

Türkiye’de yakın zamanda verilen kararlarda da ‘önyargı’ unsuruna yer veriliyor. Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi 17 Ekim 2008’de travesti ve transseksüellere yönelik saldırılarla ilgili bir davada ‘nefret suçları’na ilişkin bir karar verdi. 7-12 Nisan 2006 tarihleri arasında, Ankara’da yaşayan travesti ve transseksüellere yönelik saldırılar nedeniyle yargılanan tutuklu dört kişi hakkında mahkeme şu yönde gerekçelendirdiği bir karar verdi: “Sanıklar kendilerinin ve çevrelerindeki insanların ‘önyargılarının tetiklediği’ düşüncelerle çevrelerinde yaşamakta olan ve kendilerini transseksüel bireyler olarak tarif eden müdahillere karşı belli bir karar doğrultusunda yoğun ve sürekli saldırılarda bulunmuşlar, onları yaşadıkları hayat alanından ayrılmaya zorlamışlardır”.

AGİT’e göre nefret suçunda hedef, grup üyelerinin genel özellikleri, gerçek ya da edinilmiş ırk, ulus ya da etnik orijin, dil, renk, din, cinsiyet, yaş, fiziksel ya da zihinsel engellilik, cinsel kaynaklı ya da diğer benzer unsurlara dayandırılabilir. Yine AGİT tarafından hazırlanan kılavuzda bu unsurlardan kaynaklanarak işlenen nefret suçlarına örnekler verilmiştir. Bunlardan biri 13 Eylül 2001’de Seattle’da meydana gelen bir olay... Michael Cunningham isimli şahıs evine 25 km uzaklıktaki bir camiye gidip etrafındaki iki aracı üzerine benzin dökerek tutuşturmaya kalkar. Amacı bu vesileyle camiyi yakmaktır. Yakalandıktan sonra polislere 11 Eylül’deki terörist saldırılara duyduğu kızgınlık nedeniyle böyle bir suçu işlemeye kalkıştığını itiraf eder. Burada Michael Cunningham için cami El Kaide’yi sembolize eder ve işlediği suçun hedefi bu terör örgütüdür. 

Nefret suçlarının medyaya yansıması da bu suçların ülkemizdeki önemli bir boyutu…

MEDYADAN ÖRNEKLER

Galatasaray Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olan Prof. Dr. Yasemin İnceoğlu bu konu ile ilgili bir röportajında medyadan bazı örnekler veriyor. Buna göre; Ocak 2009’da kucaklarına bir köpek alarak ve “Köpeklere giriş serbesttir, Bu kapıdan Yahudiler ve Ermeniler giremez” yazılı pankartlar taşıyan şahısların yaptığı basın açıklaması bu kapsamda değerlendirilmelidir. Bir başka örnek de bir köşe yazarının “Keşke PKK’li terörist olsam, seks kölem de Rojin olsa, dağda yaşasak” diye yazdığı makale…

Nefret söylemi Türk Ceza Kanunu kapsamında suç olarak düzenlenmesi ve  ‘Ayrımcılıkla Mücadele ve Eşitlik Kurulu Kanunu’nun yürürlüğe girmesiyle birlikte bu suçlarda caydırıcılığın artacağı ve tamamen olmasa da kısmen bu tür yazılı ve sözlü saldırıların önüne geçileceği görüşündeyim. Artık ifade özgürlüğünün başladığı yerde nefret suçlarının yaptırımının sağladığı koruma kalkanı devreye girecek ve herkes her istediğini istediği şekilde ifade etme yeteneğine sahip olamayacak.