Sinemanın kalbi Cannes’da atacak

12-13 Mayıs arasındaki festivalde, sinemanın ağır topları olan ünlü yönetmenlerin, genç istidatların Cannes’a ilk kez katılan ülkelerin filmleri Altın Palmiye için yarışacak. Tim Burton başkanlığındaki jüri, seçici kurulun Asya ağırlıklı seçkisini değerlendirecekler.

Viktor APALAÇİ
12 Mayıs 2010 Çarşamba

Programdaki filmler, günümüz politik ve sosyal hareketlerinin dünyamızı götürdüğü yeri soruşturup, insanlığın geleceği üzerindeki sorulara cevap vermeye çalışacak. Filmlerin hemen hemen tümü günümüz toplumsal sorunlarını, rahatsızlıkları otopsi masasına yatırıyor. Yarışma heyecanını ve festivalin perde arkası olaylarını sizlere bu sütunlardan aktaramaya çalışacağım

Olimpiyatlardan sonra medyanın en kalabalık sayıda gazeteciyle izlediği etkinlik, dünyanın en prestijli film festivali olan Cannes bu akşam 63. kez kapılarını açıyor.

Festivali izlemek ve sizlere anlatmak için geldiğim Cannes’da şu duyguları yaşadım. Hani insanın yıl içinde bir görebildiği bir gençlik aşkıyla tekrar karşılaştığında hangi duyguları yaşıyorsa, ben de aynı şeyleri hissettim.

Sinema endüstrisinin bu en önemli fuarında, yıl içinde üretilen en önemli filmlerin en az yarısını izlemek mümkün. Titiz bir araştırma sonucu, uluslararası yarışma veya etkinliklerin programlarından derlenen listeler cebimizde. Çoğu dünya prömiyeri yapılacak filmlerin listesine, son anda alınan tüyolardan yeni filmlerin katılması kaçınılmaz.

Uluslararası yarışmadaki 18 filmin, yarışma dışı gösterilecek 4, Belirli Bir Bakış programında yer alan 18 ve özel gösterim listesindeki 6 filmin konuları, ana temaları ve yaratıcıları üzerinde bir araştırma yapıp, onları üç ana başlık etrafında topladım.

1- Festivalin ünlü yönetmenlerinden oluşan ağır topları,                                                                                     

2- Sinema dünyasına kendierini kabul ettirmiş genç yönetmenlerin filmleri,

3- Seçici kurulun beğenisini kazanan, Cannes’da ilk kez yarışacak yönetmenlerin filmleri.

Yarışma filmlerinde, seçici kurulun Asya sineması ağırlıklı bir seçki yaptıkları görülüyor.  Cannes’a ilk defa katılan Ukrayna ve Çad’ın yanında Tayland’ın da uluslararası yarışmada yer alımları dünya sineması iddiasını kuvvetlendiriyor.

YARIŞMA FİLMLERİNİN KARAKTERİSTİĞİ

Yarışma filmlerinin konularına göz atıldığında, bunların iki ana tema etrafında birleştikleri görülüyor. Günümüzün politik ve sosyal hareketlerinin dünyamızı götürdüğü yer ve insanlığın geleceği üzerine sorular sorma ihtiyacı.

Cannes 2010’un filmlerinin hemen tümü günümüz toplumsal sorunlarını, rahatsızlıkları otopsi masasına yatırıyor. Yarışma programı alabildiğine geleneksel ancak Cannes’a katılması beklenen Terence Malick’in “Hayat Ağacı / The Tree of Life” filmi henüz tamamlanamadığı için durum belirsiz. Festival yöneticilerinin Malick’e son güne kadar bekleyeceklerini bildiren daveti geçerli. Film tamamlanamazsa bu sıra dışı ustanın son yapıtını izleme keyfinden mahrum kalacağız.

Uluslararası yarışma programına bakıldığında ilk dikkati çeken nokta, geçen yıllara kıyasla ödül koleksiyoncusu ustaların azlığı.

Ancak, çok büyük bir ustanın düş kırıklığı yaratabileceği, adı hiç duyulmamış yeni bir yönetmenin bir başyapıta imza atabileceği gerçeğini de göz önünde bulundurmak lazım.

Yine de Hollywood sinemasının yarışmaya tek temsilci yollaması, Altın Palmiye’ye alışık İngiliz ve İtalyan sinemalarının da Cannes’da tek filmle temsil edilecekleri şaşırtıcı sayılabilir.

İki yıl önce (21 aradan sonra) Altın Palmiye Ödülü’nü kazandığında çılgınca sevinen ev sahibi Fransa’nın bu yıl yarışmada üç filmi var.

EN İDDİALI YARIŞMACILAR

En iddialı Fransız filmi, Mathieu Almaric’in yönetip başrolünü oynadığı “Turne”. ABD’deki Fransız Showgirl’leri hakkındaki filmin kadın oyuncuları Julie Ferrier ile Anne Benoit. Eski tüfeklerden Bertrand Tavernier “Monptpensier Prensesi / La Princesse de Monptpersier” adlı bir dönem filmiyle festivalde yarışacak.

Fransız tarihinde IX. Charles dönemindeki iç savaş yılları konulu filminin oyuncuları Melanie Thierry ile Gaspard Ulliel. Adını ilk kez duyduğum Xavier Beauvois’nın “Tanrıların Adamları / Des Hommes des Dieux”, yarışmanın 3. Fransız filmi. Cisteriens rahibeleri hakkındaki bu film bir dram.

İngiliz sinemasının Cannes’daki temsilcisi Auteur sinemasının prestijli yönetmeni Mike Leigh. “Başka Bir Yıl / Another Year”in oyuncuları Jim Broadbent ile İmelda Staunton.

Yarışmanın tek Amerikan filmi, Doug Liman’ın casusluk ve ajan macerası “Fair Game”. Başroldeki Sean Penn, 2 yıl önce Cannes’da jüri başkanlığı yaparken ortalarda pek gözükmemiş, belediye başkanının uluslararası basın için verdiği geleneksel yemekli toplantıda çok kısa bir süre kalmakla yetinmişti. Filmin diğer oyuncusu Naomi Watts, kırmızı halının en gözde figürü olmaya aday.

Nanni Moretti’den beri 9 yıldır Altın Palmiye kazanamayan İtalyan sinemasının Cannes’daki tek temsilcisi, “Bizim Hayatımız / La Nostra Vita” ile Daniele Luchetti. “Kardeşim Henüz Bir Çocuk” ile tanınan yönetmen, yeni komedisinde Romalı bir fabrika işçisini anlatıyor. Ancak İtalya Kültür Başkanı Sandro Bondi, festivalde yarışma dışı gösterilen “Draquila: İtalya Sallanıyor” filmini protesto ederek, yarışmadan çekildiklerini açıkladı. “Draquila” başbakanı Silvio Berkusconi’yi George Bush’a benzeterek anti-propaganta yapan bir film.

ASYA AĞIRLIKLI SEÇKİ

“Ucuz Roman”ın Altın Palmiye’yi kazandığı 1994’te “Güneş Yanığı” ile Cannes’da çok ses getiren Nikita Mikhalkov, devam filminde yine çok iddialı. 1999 Cannes Festivali’nin Açılış Galası’nda gösterilen “Sibirya Berberi” ile düş kırıklığı yaratan Mikhalkov, “Güneş Yanığı 2”de yine 1930’lu yılların Stalinli Rusyası’na dönüyor.

Bu dramda, Stalin döneminin korku ile baskı yıllarında bir ihanetin ardındaki bir aşk hikâyesi. Kabus dolu yılların zor şartlarında ayakta kalabilen bir aşk.

Ukraynalı yönetmen Sergeli Lovnitsa “You, My Joy” adlı filmiyle ülkesini Cannes’da ilk kez temsil etmiş olacak.

Güney Kore’nin yarışmada iki filmi var. 1960 tarihli bir kara filmin yeniden çevrimi olan “Kadın Hizmetçi / Housemaid”de İm Sangsoo, kadın hizmetçisiyle bir gönül ilişkisi yaşayan bir adamın öyküsünü anlatıyor. Yarışmanın ikinci Kore filminin yönetmeni Lee Chang-dong, “Pepermint Candy” ve “Secret Sunshine” ile tanınıyor. Bu yılki “Şiir / Poetry” kocasının ölümünün travmasını göğüslemeye çalışan bir kadının öyküsünü anlatan bir kara dram.

Yarışmanın diğer Asya filmleri, Japon usta Takeshi Kitano’nun “Outrage”ı ile Tayland’lı Apichatpoing Weerasethakul’un “Uncle Boonmee Who Can Recall His Past Lives” adlı filmi.

Cezayir asıllı Rachid Bouchareb senaryosunu da yazdığı iddialı filmi “Yasadışı / Hors-La-Loi”da Cezayirlilerin Fransızlarla savaşını anlatıyor. Fransa’da iktidar milletvekilleri Cezayir Savaşı’yla ilgili eleştiri getiren, yasadışı Cezayir müdahalesinde Fransa’nın acımasızlığını gözler önüne seren “Yasadışı” filmine karşı çıktılar.

Sadık oyuncuları Jamel Dabbouze, Roschdy Zem ve Sami Bouajila başrolleri paylaşıyor.

Bouchareb’in “Indigene” filmi iki yıl önce festivalde beğenilmiş ve ödül almıştı.

Cannes tarihinde ilk kez yarışmaya seçilen Çad sinemasının temsilcisi, Nahamat-Saleh Haroun’un “Bağıran Adam / Un Homme Qui Crie”i.

SÜRPRİZ YAPABİLECEK FİLMLER

Yine “keşisen hayatlar ve kader” teması ile karşımıza çıkacak Meksikalı Alejandro Gonzales İnnaritu’nun “Biutiful”u yönetmenin (kader arkadaşı senaristi) Guillermo Arriega’sız yaptığı ilk film. Barselona, Katalunya ve Navarra’da geçen konulu bu dramın başrolünde, “İhtiyarlara Yer Yok”un Oscarlı aktörü Javier Bardem var. 2000’de Cannes’da gösterilen “Amores Perros” ile uluslararası arenada ünlenen Innaritu, Arriega ile yaptığı, birbirlerine göbekten bağlı, çok öykülü, benzer konulu filmlerinden izleyici sıkıldı. “Babel” Cannes’da 2006 da çok soğuk karşılanmıştı. 1997’de “Kirazın Tadı / Le Gout de la Cerise” ile Altın Palmiye kazanan İranlı usta Abbas Kiarostami, ülkesinin dışında çektiği ilk film “Copie Conform” ile bu yılki yarışmaya katılacak. Organize bir tur ile İtalya’yı gezen bir İngiliz yazarın (William Schimell) karşılaştığı bir Fransız kadınla romantik ilişkisini anlatan filmin konusu San Gimigrano’da geçiyor.  Filmin konusu önceki filmine hiç benzemiyor, ancak Kiarostami aynı aktrisle Juliette Binoche ile çalışmayı sürdürüyor.