Cemaatin kötü yüzleri

Sağlık
22 Eylül 2010 Çarşamba

Nuia MANA


Ancak her toplumda olduğu gibi bizim toplumumuzun da kötü yüzleri var. Bunlarla yüzleşmedikçe bu kötülüklerin ruhu aramızda sinsice dolaşıyor. Biz bu tozları halı altına attıkça evimizin içine pis bir koku doluyor. Belki de artik bahar temizliği yapmanın vakti geldi… Neden mi bahsediyorum?  Ev içi şiddetten.

Amerika’da yaşadığım dönemde profesyonel bir eğitimden geçip, kadın sığınma evinde çalıştım. Virginia’da Alexandria Belediyesi’ne bağlı bu evde gördüklerim dudak uçuklatıcı cinstendi. Sekiz çocuğuyla karısını sokağa atan adamlardan, karısını beyin kanaması geçirtene kadar dövenler… Benim gördüklerim bu adamların kendileri değil, bunlardan kaçabilmeyi basarmış kadınlardı.

Bu evde çalışmadan evvel bize verilen eğitimde Yahudi kadınların bu eve çok az geldiği söylenmişti. Bunun sebebi Yahudi cemaatlerinde ev içi şiddet olmaması değil. Bunun sebebi Yahudi kadınlarının bu bela karşısında genelde susmaları, cemaatlerinde adlarının çıkmasını istememeleri. Yani isimlerine leke gelmesin diye şiddetin psikolojik lekesiyle hayat boyu dolaşıyor bu kadınlar. Üstelik suçlu bir başkası.

Türkiye’deki cemaatimizde de ev içi şiddet var. Çok örneklerini biliyor, tanıyorum. Bu konuyu Şalom gazetesinde irdeleyeceğimi Internet üzerinden Facebook’ta paylaşınca telefonla bir uyarı aldım. Çünkü çok yakın zamanda çok yakınımda bu şekilde bir olay yaşandı. Arayan şiddet uygulayıcısı herhalde isim vereceğimi sanmış olmalı. Oysa burası profesyonel bir platform ve benim derdim kimsenin ismini karalamak değil. Üstelik bu olay cemaatte duyduğum ilk ya da tek şiddet olayı değil. Daha neler duydum, neler gördüm, ama bugüne kadar hiç bu konuyu bu gazete gibi bir platformda irdelemek fırsatım olmamıştı. Beni uyaranlara sorarım. Beni de mi döveceksiniz? O zaman kalemin yumruktan güçlü olduğunu bu köşemde size hatırlatırım.

Cemaatimizin birçok büyüğü boşanma konusuna negatif yaklaşıyor. Yahudi çiftler boşanmasın diye seminerler veriliyor, din büyükleri tarafından konuşmalar yapılıyor. Boşanma dünya sonu değil. Ama şiddet görmek dünya sonu olabiliyor. Amerika’da aldığım eğitimde bir kez kalkan elin bir daha mutlaka kalkacağı ve dengesini kaybetmiş bir adamın rahatlıkla karısını öldürebileceği yahut kadını kendini intihar etmeye ikna etmek için bile şiddet kullanabileceğini öğretmişlerdi. Beni eğitenler profesyonel psikologlar, sosyologlar ve sosyal görevlilerdi. Hayatını buna adamış insanlardı. Bir bildikleri vardı.

Ayrıca öğrendiklerim şunlar: Ev içi şiddet sadece el kaldırmak değil. Psikolojik şiddet boyutu var. Ekonomik şiddet boyutu var. Cinsel şiddet boyutu var. Sosyal şiddet boyutu var. Liste uzun.

Bu cemaatin genç bir yüzü olarak meydan okuyorum. Var mı aranızda şiddeti savunabilen? Var mı, neymiş Yahudi evlilik bozulmasın diye, şiddet gibi bir canavarı aramızda barındırmak isteyen? Bu kadar güzel bir cemaatken, var mı bu kötü yüzü hala aramızda saklamak isteyen? Gönüllerimizdeki sığınma evinde rahatça barınması ve iyileşmesi gereken kadınken, meğer biz bu evi bu canavara vermişiz.