Bu hafta ağımıza takılanlar

İzmir'deki bütün kolonyacı esnafına malzeme satan Nesim Amca da gözümün önünde. Dini bayramlarda evimizi ziyaretleri, anneme hediyeler getirmesi... Sonunda İsrail'e göçe karar verdiğinde kendisine göre birkaç değerli eşyayı babama bırakan Nesim Amca...(…) Karataş'ın hemen üstünde, Nesim Levi adlı bir Musevi işadamının eseri meşhur asansörün bitişiğindeki Kemal Reis İlkokulu günlerimde, sıra-arkadaşım, babasının dükkânından babamın alışveriş ettiği Moşe'yi de unutmuş değilim.Taha Kıvanç

İzak BARON Diğer
25 Ağustos 2010 Çarşamba

Güncel

EMEKLİ OLDUKTAN SONRA DA SİYASETE GİRECEĞİNE KESİN GÖZÜYLE BAKILAN GALANT'I TÜRKİYE'NİN DAHA YAKINDAN TAKİP ETMESİ VE TANIMASI GEREKİYOR

Galant, aynı zamanda bir işadamı. En azından iş çevreleriyle kurmuş olduğu ilişkilerden dolayı böyle görünüyor. Galant'ın iş dünyasına duyduğu ilgi daha üniversite eğitimi sırasında başlamış. İsrail'in yeni genelkurmay başkanı, Hayfa Üniversitesi'nde işletme bölümünden mezun olmuş.

Böyle bir isim İsrail-Filistin direkt barış görüşmelerinde ne kadar etkili olur? Öncelikle Gazze Operasyonu'nda göstermiş olduğu demir yumruk, bu görüşmeler için uygun bir tavır değil. Ancak 2002-2005 yılları arasında Ariel Şaron'a askerî sekreterlik yaptığı hatırlanırsa, Galant, Şaron'un tek taraflı çekilme mantığını ve bir Filistin Devleti'nin Filistinliler için değil, İsrailliler için gerekli olduğu prensibini benimsemiş olabilir.

Sıra dışı karakteri ve tecrübesiyle Yoav Galant, Şubat 2011'den itibaren İsrail'in genelkurmay başkanı olacak. Topal-ördeğe dönüşmüş olan Gabi Aşkenazi daha önce emekliliğini isterse, bu atama erkene bile alınabilir. Her durumda Galant'ın İsrail ordusunun alt kademelerinin şekillenmesinde Aşkenazi'den çok daha belirleyici olacağı açık. Emekli olduktan sonra da siyasete gireceğine kesin gözüyle bakılan Galant'ı Türkiye'nin daha yakından takip etmesi ve tanıması gerekiyor.

Kerim Balcı

http://zaman.com.tr/yazar.do?yazino=1019008&title=barak-yeni-genelkurmay-baskanini-secti

HALAKHA AHLAK ÜZERİNE DEĞİL DUALİZM ÜZERİNE KURULMUŞTUR

İsrail skandallardan kurtulamıyor. İsrail ordusunun imajı da yerlerde sürünüyor. Askerleri yağmalarken generalleri genelkurmay postu üzerine birbirini çekiştiriyor ve birbirine posta koyuyorlar ve üste çıkmak için her türlü dalavereyi irtikap ediyorlar.

 

Haham Yosef Elitzur-Hershkowitz goyimlerin (Yahudi olmayanlar) günaha girmesini önlemek için kestirmeden onları ahirete göndermenin daha doğru olacağına dair fetva vermiş. 2009'da ortağı Yitzhak Shapira ile birlikte Teachings of the king kitabını yazmışlar ve burada Hazreti Musa'ya gelen 10 emirden birisi olan "thou shalt not kill/ öldürmeyeceksin" emrini  Filistin'e uyarlamışlar ve güncel olarak tevil etmişler. Yahudilerden faiz almayacaksın diye faizi ve kumarı kendi aralarında yasakladıkları halde kendilerinden olmayanlardan almayı mübah görürler. Dolayısıyla Halakha ahlak üzerine değil dualizm üzerine kurulmuştur. İki kafadar haham da 10 emirden 'öldürmeyeceksin' emrini Yahudilere mahsus olduğunu ve Yahudilerin birbirini öldürmeyeceklerini söylüyorlar. Öbürlerine atış serbest. Bunu da böyle yorumluyorlar: Yabancılar Nuhilere ait 7 emri (seven mitzvoth) ihlal ederlerse kanlarını heder etmiş olurlar.

Mustafa Özcan

http://www.milligazete.com.tr/makale/boyle-orduya-boyle-haham-174372.htm

TÜM KARİYERLERİNİ BİR FİLİSTİN-İSRAİL BARIŞINA ADAMIŞ OLANLAR ARASINDA GİDEREK "BU İŞ ASLA ÇÖZÜLEMEZ" DUYGUSU YAYGINLAŞIYOR

Taraflar müzakerelere birbirilerine hiç güvenmeden ve karşı tarafı nasıl başarısızlıktan sorumlu tutarız hesabı yaparak gidiyor. Son on yılda yaşananların tarafları getirmiş olduğu nokta bu. Böylesi bir durumda ancak dışarıdan bir gücün düğümü çözeceği bekleniyor. ABD'nin kendi çözüm parametrelerini açıklayıp tarafları bunları kabul etmeye zorlamasını isteyenler var. Ancak ABD'nin böyle bir niyeti yok. Obama yönetimi seçimler öncesi İsrail üzerinde baskı yapmaya hevesli değil.

Daha vahimi tüm kariyerlerini bir Filistin-İsrail barışına adamış olanlar arasında giderek "bu iş asla çözülemez" duygusu yaygınlaşıyor. Bunlar tarafların kendi aralarında belli bir uzlaşma noktasına gelmemeleri halinde ABD'nin sonuç alamayacağına inanıyorlar. Hamas konusuna ise kimse değinmiyor.

Sonuçta bugünkü bilgilerimiz ışığında "alem alişverişte görsün" türünden bir barış müzakeresi başlıyor. Daha fazlasını en azından şimdilik beklemeyin.

Soli Özel

http://www.haberturk.com/yazarlar/544587-beyhude-muzakereler

HAMAS’I DOĞRUDAN GÖRÜŞMELERE DESTEK VERME KONUSUNDA İKNA ETMENİN ŞİMDİ TAM ZAMANI DEĞİL Mİ?

HAMAS ile iyi ilişkiler içinde olmanın, onun ılımlı bir çizgiye çekilmesine yararlı olacağını ileri sürenlere bu gün sormak istiyorum.

Madem öyle, Hamas’ı doğrudan görüşmelere destek verme konusunda ikna etmenin şimdi tam zamanı değil mi?

Ama Hamas liderleri açıklama üstüne açıklama yapıyor ve görüşme masasına oturacağı için Abbas’ı hain ilan ediyorlar.

“Biz gereken girişimleri sessizce yapıyoruz” diyorsanız, o zaman bir sorum daha var.

Neden, desteklerken yaptığınız gibi eleştirirken de kamuoyu ile bunu paylaşmıyorsunuz? Barış için atılan her adım gibi, doğrudan görüşmeleri de desteklemek gerektiğini söylemiyorsunuz?

Gazze’ye ablukanın kalkması için bu görüşmelere fırsat tanımak gerektiğini yüksek sesle söylemenin iç politikada siyasi getirisinin olmayacağını düşünüyorsunuz belki de. Öyleyse haklısınız. 

Dış politika iç politikanın enstrümanı haline gelince, işte böyle oluyor.

Ferai Tınç

http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/15608396.asp?yazarid=19&gid=61

AYRILIRKEN TÜRKÇE-İBRANİCE ŞALOM GAZETESİNDEN DERLENMİŞ BÜYÜK BOY BİR KİTABI DAVETLİLERE ARMAĞAN EDİYORLAR

Davetin sonunda “hazan” yani ‘dua okuyucu’ David Sivi, İbranice ilahi okuyor. Son duayı İstanbul Müftü Yardımcısı Yakup Kabalak yapıyor, “tüm peygamber ve nebilerin ruhaniyeti”nin üzerimize olmasını diliyor, hep beraber “amin” diyoruz.

Ayrılırken Türkçe-İbranice Şalom gazetesinden derlenmiş büyük boy bir kitabı davetlilere armağan ediyorlar.

Varlık Vergisi gibi acı olaylardan sitemle bahseden kitapta şu satırların altını çiziyorum:

“Oysa... Çanakkale ve Kurtuluş savaşlarında Müslüman komşularıyla birlikte omuz omuza savaşmışlar, Cumhuriyet’i kuran kadrolarla yan yana toplantılarda bulunmuşlar, Türkiye’nin ilk ekonomik ve siyasi kurumlarının inşasına heyecanla katılmışlardı.“

İftardan Yahya Kemal’ce bir “gönül aydınlığı”yla ayrılıyorum.

Taha Akyol

http://www.milliyet.com.tr/sinagog-da-iftar/taha-akyol/siyaset/yazardetay/21.08.2010/1279159/default.htm

TOLSTOY’UN SÖZLERİNİ HEP HATIRLAMALIYIZ: MUTLU ÂİLELERİN HEPSİ BİRBİRİNE BENZER AMA MUTSUZ ÂİLELERİN HEPSİ FARKLIDIR. ARAP (İSLÂM) ÂLEMİ BÜYÜK VE MUTLU BİR ÂİLE DEĞİL

Geçenlerde Erbil’de bulunan bir araştırma şirketi tarafından gerçekleştirilen ve İsrail gazetesi Maariv tarafından ayrıntıları yayımlanan bir kamuoyu araştırması, Kuzey Iraklı Kürtler’in Yahudiler’i tarihî ‘dost’ olarak nitelediğini ve İsrail ile yakın ilişkiler kurulmasını desteklediğini ortaya koydu. Maariv’in “Kürt devletinin geleceğini şekillendirmek için hayati önem taşıyan sonuç” olarak yorumladığı ankete göre, katılımcıların yüzde 87.5’i “Kürtler ve İsrailliler arasında derin ve tarihî ilişkiler” olduğunu düşünüyor. Kürtler’in yüzde 62’si de Bölgesel Kürt yönetiminin İsrail ile ekonomik ve kültürel alanlarda müzakereleri başlatmasını ve gelecekte geniş kapsamlı ilişkiler kurmasını istiyor. Araştırmaya katılanların yüzde 67’si bağımsız Kürt devletinin gerçekleşmesinde İsrail’in önemli rolü olduğunu savunurken, yüzde 60’ı da, İsrail ile kurulacak tüm ilişkilerin açık olmasından yana…

Point Stratejik Araştırmalar Enstitüsü tarafından yürütülen ve Erbil, Süleymaniye, Duhok, Musul ve Kerkük’ten bin kişiyle yapılan görüşmeler sonucu ortaya konan anketi yorumlayan gazeteci Kader Domli, Kuzey Irak yönetiminin Kürt halkı kadar ’cesur’ olmadığını savundu ve şöyle konuştu: “Bu anket, Kürdistan halkının yüzde 68.4’ünün, büyük bir çoğunluğunun, İsrail Devleti ile ilişkilerin güçlendirilmesinde yarar gördüğünü ortaya koydu. Bunun nedeni, katılımcıların, İsrail’in sonsuza kadar bölgedeki politikaları şekillendiren en önemli ve güçlü oyuncu olacağına inançları olabilir”. Kürtler’in yüzde 60’ının İsrail’i stratejik bir müttefik olarak gördüğünü vurgulayan İsrail gazeteleri, “var olan tarihî ve derin dostluğun” geliştirilmesi için İsrailli siyasîlerin “düşman Araplar içindeki bu dostluğu kısa sürede değerlendirmesi gerektiği” yorumunu yaptı.

Geçenlerde İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres, 87. doğum gününün arifesinde Yediot Aharanot Gazetesi’ne verdiği demeçte, Türkiye ile ilişkileri ve Davos Krizi’ni değerlendirdi ve Türkiye ile ilişkilerin bozulduğu bir dönemde, İran ve Suriye’nin ilk sırada sayıldığı “şer ekseni” hakkında ne düşündüğü sorusuna şu ilginç cevabı vermişti: “Sâkinleşmeliyiz. Suriye, İran ve Türkiye arasındaki dinî farklılıklar derin. Ayrıca tüm bu ülkelerin azınlıkları var. Meselâ Türkiye’nin yüzde 20’si Kürt… Onlar bir denge ekseni ve içlerinde bâzıları kendilerini İsrail’e bağlı hissediyor. Tolstoy’un sözlerini hep hatırlamalıyız: Mutlu âilelerin hepsi birbirine benzer ama mutsuz âilelerin hepsi farklıdır. Arap (İslâm) âlemi büyük ve mutlu bir âile değil”.

Kerem Doksat

http://www.keremdoksat.com/2010/08/13/yeni-vahim-gelismeler/#more-3524

İSRAİL BU YENİ VİZYONU VE YENİ FAALİYETİ BİR TEHDİT OLARAK ALGILIYOR

Türkiye, Osmanlı ruhunu bu ülkelerdeki faaliyetlerinin sağlayacağı güç üzerine canlandırmayı planlıyor. Türkiye'yi bölgede ve dünyada lider ülke haline getirmeyi hedefleyen bir vizyon bu.

İsrail bu yeni vizyonu ve yeni faaliyeti bir tehdit olarak algılıyor. Kendi etkinliğine set çekecek bir faaliyet olarak görüyor olan biteni. Türkiye ile İsrail arasında son yaşanan gerginliklerin hepsini ve buram buram bir istihbarat faaliyeti kokan son Tel Aviv'deki elçilik baskınını bile bu bağlam içinde görmeliyiz.

Serdar Turgut

http://www.haberturk.com/yazarlar/543696-mit-mustesari-neden-israilin-hedefinde

İSRAİL'İN 'ANORMAL' DAVRANIŞLARINI HAKLI GÖRMEK, SİYONİZM'İN BAŞARISIZLIĞINI KABUL ETMEK ANLAMINA GELİR...

Siyonistler 'normal' bir İsrail devleti kurmak istediler. Bu nedenle İsrail'in 'anormal' davranışlarını haklı görmek, Siyonizm'in başarısızlığını kabul etmek anlamına gelir... 'Antisemitizm' iddiasının aşırı kullanımından da kaçınmak gerekir. Dünya bir yana, ABD'de dahi genç kuşaklar bu iddiadan gittikçe daha çok kuşku duyuyor ve soruyor: İsrail'e yönelik her eleştiri antisemitizm ise, Yahudi soykırımı da İsrail'in işlediği her kötülük için bir bahane olmuyor mu?..

Tony Judt'ın son yazısı şöyle sona eriyordu: "Petrol şeyhlikleri ve İsrail ile kurduğu ilişkiler bugün ABD için Ortadoğu ve Orta Asya bölgesindeki en büyük zafiyet haline gelmiş bulunuyor. ABD, İsrail yüzünden Türkiye'yi 'kaybetme' tehlikesiyle karşı karşıya... Oysa Türkiye'nin desteği olmaksızın ABD İran, Afganistan ya da Arap dünyasına yönelik politikalarından hiçbirinde başarı sağlayamaz. İsrail hakkındaki klişeleri terketmek, ona 'normal' bir ülke muamelesi yapmak ve onunla göbek bağını kesmek zamanı geldi."

Şahin Alpay

http://zaman.com.tr/yazar.do?yazino=1017468&title=abdnin-israil-ile-gobek-bagini-kesme-zamani

HÂLÂ DEVLETİN ÇIKIP BU KONUDA ÖZÜR DİLEMESİNİ BEKLİYORUM

Eski mevzular açılıyor ama bunları tartışmak iyidir. Ben normal bir çocukluk geçirmedim. Çok anormal şartlarda büyüdüm. İflas etmiş bir babanım oğluyum. Tekstil ithalatçısı babamı Varlık Vergisi mahvetti. 40 yaşında Aşkale’ye siyah saçlı gitti, 41’inde beyaz saçlı, sönmüş olarak geri döndü. Hâlâ devletin çıkıp bu konuda özür dilemesini bekliyorum. Mağdurlar, onların çocukları hayattayken biri çıkıp özür dilemeli.

İshak Alaton

http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/15602369.asp

ARAP LİGİ’NİN DE ERDOĞAN’IN, HAMAS’A VERDİĞİ BU GÜÇLÜ DESTEĞE AYNI ŞEKİLDE KATILDIĞINI SÖYLEMEK ZOR

Lafı daha fazla uzatmadan Türkiye’nin bölge dinamikleri içindeki son konumuna gelelim.

Başbakan Erdoğan’ın bugün, Arap sokağındaki popülaritesini teslim etmek gerekli. Erdoğan’ın, İsrail’in Gazze operasyonu ve Mavi Marmara olayı sonrasında ki sert açıklamaları bölgede büyük coşkuyla karşılandı. Ama Filistin lideri Mahmud Abbas, 9 Haziran’da, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konsey’inde İran’a ek yaptırımlara onay istenen oylamada Türkiye’nin “hayır” oyu kullandığı gün Beyaz Saray’da, Obama’yla görüşmesi sonrasında, “Sizin önünüzde söylüyorum, sayın Başkan, İsrail’e karşı yapılan bu tahrikte bizim hiç bir rolümüz olmadı,” dedi. Abbas’ın, Türkiye’nin tutumundan üstü kapalı duyduğu rahatsızlığı aktardığını da söyleyebiliriz. Zira özel sohbetlerde işitilenler bu sonucu çıkartıyor. Buna rağmen, Abbas’ın, Washington’a gelmeden neden Ankara’ya uğradığını da anlayabilmek doğrusu zor. Çünkü Erdoğan, haziran sonunda bir Amerikan televizyonuna verdiği röpörtajda açıkça Filistin lideri Abbas’ın ve Başbakan Salam Fayad’ın hukuki hiç bir dayanaklarının olmadığını söyledi. “Seçimi Hamas kazandı. Yönetmesine izin verilmedi,” dedi. Arab News’ün editoryal yorumuna da bu nedenle dikkat çektim. Zira, Arap Ligi’nin de Erdoğan’ın, Hamas’a verdiği bu güçlü desteğe aynı şekilde katıldığını söylemek zor.

Tülin Daloğlu

http://www.hasturktv.com/homepage_articles/73.htm

O SATIRLAR, HAYATI KEMERALTI'NDA GEÇMİŞ, BASMANE'DEKİ DÜKKÂNINDA MESLEĞİNİ BIRAKMIŞ KOLONYACI BABAMIN ARA SIRA ANDIĞI YAHUDİ DOSTLARI İÇİN SARF ETTİĞİ OLUMLU SÖZLERİ HATIRLATIYOR BANA...

Rafael Sadi'nin isimlerini vererek övdüğü eski komşuları Ramazan ruhaniyetini şahıslarında yaşatan insanlar çünkü...

"Nerede rahmeti Sadık abim, nerede kardeşleri Süleyman ve Ramazan, kaşar bitti mi bakkala gidecek olan Fatih (Sadık abinin oğlu)?" diye soruyor Sadi ve devam ediyor: "Peki, babamın dükkânının kapı komşusu dünya tatlısı efendi insan HAFIZ, gerçek Müslüman, dini bütün adam, göstermelik dinci değil gerçek din adamı, haramdan korkan, yalanı becermeyen, uzak duran dürüst adam nerede?"

O satırlar, hayatı Kemeraltı'nda geçmiş, Basmane'deki dükkânında mesleğini bırakmış kolonyacı babamın ara sıra andığı Yahudi dostları için sarf ettiği olumlu sözleri hatırlatıyor bana... Daha ilkokula bile gitmezken tanıdığım, dükkânımızın karşısındaki Lâz Hanı'nda yanında çalışan işçilerden bile daha fazla işten pislenmiş elleri ve yüzüyle yüzüme gülümseyen boyacı Leon Amca gözümün önüne geliyor... Birlikte iftar açtığımız sofralar da...

İzmir'deki bütün kolonyacı esnafına malzeme satan Nesim Amca da gözümün önünde... Dini bayramlarda evimizi ziyaretleri, anneme hediyeler getirmesi... Sonunda İsrail'e göçe karar verdiğinde kendisine göre birkaç değerli eşyayı babama bırakan Nesim Amca...

İzmir'deki Yahudiler'in yaşadığı Karataş'ın hemen üstünde, Nesim Levi adlı bir Musevi işadamının eseri meşhur asansörün bitişiğindeki Kemal Reis İlkokulu günlerimde, sıra-arkadaşım, babasının dükkânından babamın alışveriş ettiği Moşe'yi de unutmuş değilim.

Rafael Sadi de onlar gibi biri olmalı; bizi tanıyan, anlayan...

Umarım, köşe başlarını tutanlar da bir gün onlar kadar anlayışlı olur...

Taha Kıvanç

http://yenisafak.com.tr/Yazarlar/?t=16.08.2010&y=TahaKivanc

                         

Netten Seyredin

BBC TV documentary on Israeli flotilla raid

http://www.worldjewishcongress.org/en/video?id=142

http://www.worldjewishcongress.org/en/video?id=143

Netten Okumalar

Yahudi mahallesi

http://enverarcak.blogspot.com/2010/04/yahudi-mahallesi.html

Türk haham kasaplar

http://www.newsweekturkiye.com/haberler/detay/38964/Turk-haham-kasaplar

Amoz Oz: Yarın barış gelse

http://hazalyilmaz.com/anlamarama/index.php/2009/05/amoz-oz-yarin-baris-gelse/