John Zorn

İsmet Sıral Yaratıcı Müzik Atölyesi etkinlikleri kapsamında 7 ve 8 Ağustos’ta Sepetçiler Kasrı’nda iki konser verecek olan ünlü Yahudi saksafoncu John Zorn ve grubu Masada, caz severlerin heyecanla bekledikleri isimlerden…

Dani ALTARAS
4 Ağustos 2010 Çarşamba

Radio Jazz köşesinin okuyucuları anımsayacaktır, Nisan yazısının kahramanı, Book of Angels 2 dizisinin 12. albümü Stolas vesilesiyle John Zorn’du. Zorn, gelmiş geçmiş en üretken avangard caz saksafoncularından biridir. 1953’te New York’ta dünyaya geldi. Annesi klasik ve dünya müzikleri seven bir pedagoji profesörü; babası caz, Fransız chansonları ve country müziğe meraklı bir berberdi. Abisi ise 1950’lerin rock’n roll müziklerini dinlerdi. Zorn böyle bir ailede büyüdü ve daha çocuk yaştayken piyano, gitar ve flüt çalmayı öğrendi.

Zorn, avangard ve deneysel müziğe, 1931-2008 yılları arasında yaşamış Rus kökenli Yahudi asıllı Arjantinli besteci Mauricio Kagel’in bir albümünü dinledikten sonra merak saldı. Saksafon çalmaya ise, Anthony Braxton’un 1969 albümü For Alto’yu dinledikten sonra karar verdi. Henüz üniversitede bir müzik öğrencisiyken free-jazz, avangard, deneysel müzik, film, sahne ve çizgi film müziklerinin motiflerini harmanlayan ilk kayıtlarını yapmaya başlamıştı.

İlk önemli albümünü 1985’te ünlü İtalyan bestecisi Ennio Morricone’nin, The Big Gundown (1966), Once Upon a Time in the West (1968), A Fistful of Dynamite (1971), and Once Upon a Time in America (1984) filmlerinin müziklerini yorumladığı The Big Gundown’du. Sonraki yıllarda Sonny Clark, Ornette Coleman ve Wayne Shorter gibi modern cazcıların bestelerini, kendi saksafon çalma stilini sergileyecek şekilde seslendiren albümler yayınladı. 1988’de gitarda Bill Frisell, basta Fred Frith, klavyeli çalgılarda Wayne Horvitz ve davulda Joey Baron ile punk-caz tarzında müzik yapan Naked City’yi kurdu.

1992’de, 2. Dünya Savaşı’nda Nazilerin Yahudilere yönelik vahşet ve soykırımının ilk alameti olan Kırık Camlar Gecesi’ni yansıtan 7 parçalık Kristallnacht’ı kaydetti. Bunun ardından Yahudi kökenine daha fazla eğilmeye karar verdi ve geniş müzikal yelpazesine klezmeri de ekleyerek Masada besteler ve albümler dizisini yayınladı. Masada Band, Zorn’un yanı sıra davulda Joey Baron, trompette Dave Douglas ve basta Greg Cohen’den oluşuyordu. Daha sonra bunlara Uri Caine ve Cyro Babtista da katıldı. Zorn, bu toplulukla çıkardığı albümleri İbrani alfabesinin harfleri Alef, Bet, Gimel, Dalet, … olarak isimlendirdi.

Ve ardından Masada projesinin 2. külliyatı, Book of Angels 2 geldi. Bugünlerde 15 albüme ulaşan bir dizi. Bu albümlerde yine Zorn’un bestelerini bu defa farklı müzisyenler ve topluluklar seslendiriyor. Örneğin Masada String Trio, Bar Kohkba Sextet, Jamie Saft Trio gibi topluluklar ve kemanda Mark Feldman, çelloda Erik Friedlander, gitarda Marc Ribot, piyanist Sylvie Courvoisier gibi müzisyenler. Albümlerde geleneksel Yahudi ezgileri de, rock da, mainstream caz da, avangard müzik de var (bkz Radio Jazz, Nisan 2010 yazısı).

Zaten cazın yanı sıra, film ve dokümanter müzikleri, oda ve büyük orkestra müzikleri de besteleyen Zorn, çeşitli müzik kitaplarının editörlüğünü yaptı, 2005’te New York, Alphabet City’de açtığı Stone adlı kulübün gelirini ise tamamen burada çalan müzisyenlere bıraktı. Ayrıca 2001’de National Foundation for Jewish Culture’dan Jewish Cultural Award in Performing Arts ve 2007’de Columbia Üniversitesi, School of the Arts’tan William Schuman ödüllerini alan Zorn da müzik anlayışını şöyle anlatıyor: “Caz sözcüğü bana bir bakıma anlamsız gibi geliyor. Müzisyenler “kutu” anlayışıyla düşünmezler. Caz müziğinin ne olduğunu biliyorum. Eğitimini aldım. Çok severim. Ama oturup müzik yaptığımda aklıma birçok şey bir arada gelir. Bazen klasik müziğe kayar, bazen caza, bazen rock’a kayar, bazen de hiçbir yere kaymaz. Boşlukta salınır. Nereye kayarsa kaysın, hep bir parça çılgınlıktır. Eşsiz bir şeydir, farklı bir şeydir, kalbimden gelen bir şeydir. O geleneklerle bağlı bir şey değildir. Caz değildir, klasik ve rock müzik değildir, yeni bir tür müziktir…”

Caz müziği ortaya çıktığı günden bu yana - yaşamın her alanında olduğu gibi - gözüpek, maceraperest, risk alabilen ve yeniliklere açık müzisyenler sayesinde diyalektik evrimi içinde yoluna devam ediyor. Bu köşede adları daha önceki yazılarda anılmış efsane müzisyenler saksafoncu John Coltrane ve trompetçi Miles Davis bu yolu geliştiren ve caz severlerin her zaman saygı ve minnetle anacağı isimlerden sadece ikisi. Bakın, aklı başında ve anlaşılan John Zorn’u sahnede canlı izleme bahtiyarlığına ermiş bir ekşi sözlükçü Zorn için neler yazmış: “Günümüzde, John Coltrane 1960’larda ne ise, o olan cazcı, yaşayan efsane. Hatta yine benim kanaatime göre ki, insanların büyük bir bölümü bu görüşüme katılamayabilir, kendisi müziksel düşünceyi Miles Davis ya da John Coltrane’den çok daha fazla geliştirmiş, müziği yeni boyutlara taşımıştır. Özellikle de konser performansı muhteşemdir, genelde caz konserlerinde olmayacak şekilde, insanların hareketlenmesine ve çılgınlar gibi bağırıp çağırmasına sebebiyet verir. Yakınınızda bir şehre konser vermeye geldiğinde ne yapıp yapıp görülmesi gereken bir insandır.”

Ve bir başkası: “Önünde; ceketim, yeleğim, hırkam ve dahası neyim varsa iliklemek istediğim müzik tengrilerinden biri ve aynı zamanda, müzikal dehanın sonsuzlukla birleşebildiği ender noktalardan. Her nota ayrı bir nokta ve ben her defasında kayboluyorum içlerinde, hiç yılmamacasına.”

Sanki yazının üst başlığındaki yaratıcı ve hınzır arkadaşlarına cevap verir gibiler: Asıl senin mi aklından zorn var!