İnsana yatırım

Demografik verileri göz ardı ederek tarihin akışını değiştiremeyeceğimiz gibi doğal gelişmeleri de yapay olarak durduramayız. Ancak akılcı önlemler mevcudu korumayı olanaklı kılabilir.

Yakup BAROKAS Köşe Yazısı
21 Temmuz 2010 Çarşamba

Gazetemizde gönüllü olarak görev gördüğüm 17 yıl boyunca cemaat yönetiminde yer almadım, öyle bir istem de olmadı, olmasını da arzu etmedim. Çünkü bir kurulda yer alan kişi eleştirilerini alenen uluorta değil, ilkin o kurulda dillendirmesi gerekir. Aksi durumun amatör de olsa gazeteci kimliğini sınırlayabileceği, kabul edilebilir ölçülerde ve ‘tüm kirli çamaşırların ortaya dökülmemesi gerekir’ yaklaşımı doğrultusunda olsa bile eleştiride bulunma özgürlüğünü kısıtlayabileceği ortadadır.

Anımsıyorum, yıllar önce bir görüşmemizde, Onursal Başkanımız Bensiyon Pinto da bu ilkenin doğruluğunu belirtmiş, medya özgürce görüşlerini ifade etmeli türünden bir açıklamada bulunmuştu.

Gençlik yıllarımda Laskaris (ismi öyle aklımda kaldı) adlı dünyalar tatlısı bir briç hocasından ders almıştım, hep şöyle derdi: “Oyunu dışarıdan seyredenler hataları daha kolay görürler”. Ben bunu başarabildim mi bilmiyorum, ancak öyle yapmaya çalıştım.

Cemaatimiz bir yandan sayıca kan kaybetmekte, ufalmakta, diğer yandan da belli bir ölçüde ekonomik gücünü yitirmektedir. Edindiğimiz bilgilere göre İnsan Kaynakları’na başvuruların sayısı 360 civarında iken bunların % 65’i 45 yaşın üstünde dindaşlarımız olup değişen günümüz koşullarında belli niteliklerden yoksun olduklarından çoğu ‘tahsildarlık’ gibi mesleklerde şanslarını aramaktadırlar. Her yıl vefat/doğum oranı arasındaki farklılık ve yabancı ülkelere göç nedeni ile de Türk Yahudilerinin sayısı 200-300 arası azalmaktadır.

Cemaat olarak seksen yıl önceki yapıyı ‘tarihi mirasımız’ diye korumaya çalışırken tükenen kaynaklar nedeniyle ‘insana’ yatırım yapılamaması durumu ortaya çıkmaktadır. Bu durumda ciddi bir taşınmaz iradından da yoksun olan cemaat yönetiminin bir yandan bu kaynakları artırmanın yöntemlerini araması, diğer yandan da küçülerek tasarrufa gitmesi gerekmektedir.

Kısa bir süre önce göreve başlayan Cemaat Başkanı Sami Herman yönetimindeki danışmanların açıklamalarına göre, yeni dönemde ivedilikle bu doğrultuda projeler üretilerek uygulamaya konacak ve öncelikli olarak insana yatırım yapılacaktır. Doğruluğu tartışılmaz olan bu stratejiye katılmamak mümkün değil. Ben bu yaklaşım içinde, sorunun sadece küçük bir cüzünü oluşturan kurumlar açısından, olasılıkları irdelemek istiyorum.

Balat Or-Ahayim Hastanesi, hem çevreye, hem de her gün giderek daha çok cemaat mensubuna verdiği hizmet ile zarar eden bir kurum niteliğini yitirmiştir. Teknolojik yenilikleri ile İstanbul’un sayılı hastaneleri arasında yer alan Or-Ahayim kabaran sağlık giderleri ve sağlık sigortalarının getirdiği mali külfet göz önünde bulundurulduğunda cemaat bireylerinin cankurtaran simidi olmaya namzettir.

Ulus Özel Musevi Okulları da öğrenci sayısı sorununu çoktan aşmış ve öğrenim düzeyi olarak arzulanan düzeye ulaşmıştır. Her yıl özel okulların artan ve pek çok aile için bir yıkım haline dönüşen yıllıklar ve okul masrafları karşısında UÖMO’nun önemi kat ve kat artmakta, ‘insana yatırım’ yapılacak en önemli alan olarak belirmektedir.

Barın Yurt ve İhtiyarlar Yurdu’nun giderek yaşlanan toplumumuzun olmazsa olmazları arasında yer aldıkları ve tek bir çatı altında birleşmeleri de maddeten olanaksız olduğuna göre sadece yönetim olarak değil kişisel düzeyde de her iki kuruma azami desteğin sağlanması gerekmektedir.

Günümüz koşullarında yukarıda sözü edilen kurumların daha kapsamlı tek bir huzurevine dönüştürülmesi ne denli ütopik ise Avrupa yakasında yer alan bazı dernekler açısından durum farklılık göstermektedir. 

Önemli bir kaynak tasarrufu da ‘minyan’ toplamakta bile zorlanan kimi ibadethanelerin gözden geçirilmesi ve değerlendirilmesi ile sağlanabilir. Bazı kutsal yerlerin farklı amaçlarla, Schneidertempel’ın bir sanat merkezine veya Zülfaris Sinagogu’nun ‘500. Yıl Vakfı Türk Musevileri Müzesi’ne dönüştürülmesi örneklerinde olduğu gibi kullanılabilmeleri veya yıkık olan ibadethane arsalarının -Edirne Sinagogu hariç- gelir sağlayan yatırımlara dönüştürülebilmeleri mümkündür.

Yeni yönetimin bu doğrultudaki kararlılığını biliyor ve önemli adımlar atacağına inanıyorum. Ancak bu yöneliş son on yılda Türk Yahudilerinin geniş topluma tanıtımı yönündeki cesur girişimleri rafa kaldırmamalıdır.