Konunun içeriği

Köşe Yazısı
10 Şubat 2010 Çarşamba

Yakup ALMELEK


Musiki meslek olacaksa ezgilerin yanında müzik bilimini de ihmal etmemek lazım gelir. Edilirse tatbikatta gizli de olsa bir kısırlık betimlenir. Zenginlik, esas unsurların yanında yer alan yardımcı unsurların da kendilerini hissettirmesidir.

Gittiğim her konserde orkestra şefinin hayatını mutlaka okurum. Bazen öğretici öğeler de bulunuyor. Çoğu orkestra şefinin bir müzik aletini iyi çalması gibi yeteneği de vardır. Bu çok önemli bence, çünkü karşınızdakinin bazı özelliklerini saptayamazsanız onu yönetirken hata yapabilirsiniz.

Fazıl Say’ın piyano çalmasının yanında iyi bir yazar da olduğunu biliyor muydunuz?  Ben bir rastlantı ile öğrendim. Kitapçı dükkânlarını aylak aylak dolaşmanın nefis bir tadı vardır. Bir keresinde büyük sanatçının bir yapıtına rastladım. Uçaklarda bir yerden bir yere giderken yazmış. Ona karşı duyduğum hayranlık arttı.

Bütüne yaklaşmanın kurallarından biri olmalı bu. Tek bir çiçekle yetinmemek, bahçe istemek.

Müziği biraz da müzikoloji ile beraber tatmak, normal bir izleyici bile bundan nasibini alabilir.

Sanatın diğer kollarına biraz da olsa ilgi duymak. Bunun faydası çok, zararı ise hiç yoktur.

* * *

Edebiyatta da olmalı bu. Tek yönlü değil çok yönlü olmak. Okumakla gerçekleşebilir ancak.

Yeri geldi size ilginç -komik bir şey anlatayım:

Bir galeride rastladım O’na. Heyecanla ben yazmayı çok seviyorum dedi

Sorulması gerekeni hemen sordum. Peki okumayı seviyor musunuz?

Yanıtı : Hayır okumayı sevmiyorum ama yazmayı çok seviyorum.

Buna imkan yok dedim. Çünkü okumak yazmanın en önemli ve vazgeçilemez hammaddelerinden biridir. Okumazsanız kısır bir döngüye çok kısa bir süre içinde girersiniz ve tükenirsiniz.

İkna edebildiğimi sanmıyorum. Söylediklerime pek de inanmış gözükmüyordu.

Ancak bunun tersi mümkün. Okumayı seven ve okuyan ancak muhtelif nedenlerle yazmayan pek çok arkadaşım var.

Bunu bir formül haline getirelim mi?

Okumadan yazılmaz ama yazmadan okunur.